Medya ödülleri bu kadar ucuz mu?
Hemen her yıl büyük bir gümbürtüyle dağıtılan medya ödüllerinin hangi kriterlere göre verildiğini biliyor muydunuz?
'Medyanın Bey Amcaları'na ödülüm var!
Bir alemdir bizim basın ve medya sektörü. Hani dünya ile karşılaştırsanız
neresini karşılaştıracaksınız, teknik olarak baksanız neresinden
tutacaksınız, meslek etiği desek zaten orası hepten karışık.
Hepimizin her gün gözüne gözüne sokulan öyle yayınlar yapılıyor ki insanın ağzı açık kalıyor.
Birileri topluma gerçekten gerçekleri sunmaya çalışırken, bunun için
çırpınırken, kimi güç ve iktidar sahipleri ise ellerindeki inanılmaz
imkânlarla bilinçsizliğin, yozluğun, kalitesizliğin, izansızlığın ve
yalan-dolanın daniskalarının inşaasıyla meşguller.
AH O BEY AMCALAR YOK MU?
Kübra Doğru, Bey Amcalar diye kategorize ettiği o grubu şöyle açımlıyor:
İşte bizim canımızı sıkan da bu ikinci kısımdaki "Bey Amcalar".
Demezler mi adama Bey Amcalar; "biz kırk kişiyiz kırkımız da birbirimizi biliriz", siz kimi kandırıyorsunuz?
Derler
Peki, kimler der?
Derdi; insanca, samimiyetle, alın teriyle çalışmak ve yaşamak olanlar.
Bu 'Bey Amcalar'ın unuttukları ya da anlamadıkları bir şeyler var. O da
insan emeğinin bu kadar ucuz olmadığı, olmaması gerektiği ve hele ki konu basın ve medya ise durumu birkaç kere daha düşünmek gerektiği.
AKILLARA ZİYAN BİR DİYALOG
Kübra Doğru bizzat kendi yaşadığı bir diyaloğa yazısında yer verdi:
Konuyla ilgili geçtiğimiz günlerde başımdan geçen bir olayı anlatayım size. Hayatının hiçbir döneminde sektörle uzaktan yakından ilgisi olmamış ama her nasılsa kamuda bir basın biriminin yöneticisi olarak göreve getirilmiş biriile aramızda geçen konuşmada bana; "yirmi yıllık meslek hayatında farklı bir sektörde hizmet verdiğini ve getirildiği görevle ilgili hiç bir bilgisinin ve deneyiminin olmadığını" anlattıktan sonra *"sizlerin mesleki birikiminiz, kariyeriniz ve donanımınız olabilir, ancak güç bende. Ayrıca sizlerin bilmem kaç yıllık mesleğim dediğinizi ben üç ayda 'zip'ler (bilgisayarda dosyalarısıkıştırmada kullanılan terim) sıkıştırır, içime alırım, ben de bu işi yaparım" deyiverdi.
Kulaklarıma inanamadım. 5N 1K ve dahası ne kadar soru varsa uçuşmaya başladıbeynimde.
Bizim mesleğimiz bu kadar mı kolay zannediliyor? Her şey bu kadar basit mi?
Bu mesleğin eni boyu öyle hemen ziplenip içine alabilecek kadar küçük mü?
"En" deyince aklıma şu malum ödül geceleri geldi. Hani şu her yılın en iyi habercilerinin, en iyi gazetecilerinin, en iyi sunucularının filan seçildiği.
BU ÖDÜLLER KİME VERİLİR?
Doğru yazısının bu bölümünde ödüllerin kime verildiğini şöyle kritize etti:
Bu şaşalı ödül gecelerine bey ağabeyler, bey amcalar, hanım kızlar, hanım ablalar katılır. Kimi iki ayaklı yazarkasalarıyla, kimi iki ayaklı
aksesuarlarıyla kol kola girip ödül alacakları mekâna gelirler. Kokteylde
içkiler yuvarlanır, dedikodular edilir, işler bitirilir, birileri göze
kestirilir, birileri gözden düşürülür.
Bu arada bütün basın emekçileri de hazır bulundurulur ki patronlarını en
şahanesinden fotoğraflayabilsinler, en iyi manşetleri atabilsinler. Işıklar
ve atmosfer mükemmeldir. Her şey muhteşemdir.
Sıra ödül alacak "en"e gelir, ödüller alınır ödüller verilir, ardından
patlayan flaşlar eşliğinde usulden en dokunaklı konuşmalar yapılır,
şükranlar, minnetler havada uçuşur.
Ertesi gün hepimizin gözüne sokulacak olan manşetler ve haber bültenleri için şöyle en ödüllüsünden en havalısından pozlar verilir.
Ha unutmadan söyleyeyim alınan ödül mutlaka birilerine atfedilir. Sözüm ona işin geri planında çalışanlar bir iki sözle onore edilir, ekip ruhundan,
dayanışmadan bahsedilir falan filan.
HANIMEFENDİ'NİN BABASI OLMASAYDI!
İşte ekrandan bize yansıyan bu olunca düşünüyorum da mesela yılın en iyi spikeri ödülünü alan hanımefendiye gelene kadar yine aynı televizyon
kanalında emeği geçen hiç mi yılın başka bir "en"i yoktur. Merak ediyorum Hanımefendinin babası acaba bir medya grubunun yönetiminde söz sahibi biri olmasaydı acaba o üstün performansı yine de ödül alabilir miydi?
Ya da soruyu tersten soralım aynı hanımefendinin babası bir işçi emeklisi
olsaydı böyle bir ödüle layık görülür müydü?
Ya da bu "en"ler arasında aynı kuruma emeği geçen, Özge Özsağman'a, Özlem Gürses'e, Tülin Daloğlu'na ya da Çiğdem Anat'a, verilemez miydi o ödül?
Elbette verilemezdi. Çünkü gerekçeli sebepleri var.
Mesela Özlem Gürses "göğüs çatalını açmadı, mini etek de giymedi", üstelikbunu isteyen yönetime "hayır " diyerek işi bıraktı... Olur mu hiç; şimdi Özlem'e ödül verilir mi?
Kübra Doğru'nun yazısının tamamını okuyabilirsiniz.