Medya Mahallesi'nde bu kez sakin sakin tartıştılar
Şehit haberlerinin bazı gazetelerin birinci sayfasında yer bulamamasını eleştiren Ayşenur Arslan ile Akif Beki bu kez çok sakin bir şekilde tartıştı...
Akif Beki'nin soruları ile Ayşenur Arslan'ın sözlerini eleştirmesi üzerine gazetecilik mesleğinin kamuoyunu bilgilendirmek kadar halkın duygularını kamuoyuna yansıtmak gibi bir görevi olup olmadığı tartışıldı.
SAKİN SAKİN TARTIŞTILAR
İki ismin hararetli tartışması, bugüne kadar ki tüm tartışmalarından farklı olarak çok sakin bir havada yaşandı. Konunun şehitler ve şehit haberleri üzerinden yürümesi Beki ve Arslan'ın sözcüklerini seçerek konuşmasına yol açtı...
İŞTE ŞEHİT HABERLERİ TARTIŞMASI
İşte CNN Türk ekranlarında Akif Beki ve Ayşenur Arslan arasındaki tartışma:
Ayşenur Arslan: Hani 17 olunca mı sayı manşete çekmek gerekiyor. Bilmiyorum... Sahiden isim vermek istemiyorum. çünkü ben bunun her şeyi bir kenara bırakın gazetecilik adına utanç verici olduğunu düşünüyorum. Bazı gazetelerde birinci sayfalarda izi yok.
Akif Beki: Ama her zaman da manşete sürmanşete çekilmesinden memnuniyet duymuyorsun. Mesela bir şehit ailesinin infial sırasında söylediklerini manşete çekildiğinde bu olmamalıydı diyebiliyorsun. Ona tepki gösteriyorsun.
HABER VERECEĞİM DİYE AJİTASYON YAPMAYALIM
Ayşenur Arslan: Ben sözlerden ya da şehit ailelerinin tepkilerinden söz etmiyorum. Senin söylediğin şu: Sabah gazetesi "İdamı getirin bu işi bitirin" diye manşet atmıştı. Bir şehit ailesinin ağzından. Bunlar politik olarak hassas şeyler.
Akif Beki:Ama şehit ailesi söylüyor acıları var.
Ayşenur Arslan: Hayır hayır ben şunu söylüyorum. Fotoğraflarının isimlerinin yad edilmesinden söz ediyorum ben. Haberinin verilmesinden söz ediyorum.
Akif Beki: Manşetler, sürmanşetler şehit ailelerinin acı hikayeleriyle donatıldığında yaraları iyileştirmeye mi katkı yapıyor bu yoksa tersine mi? Bu soruyu gündeme getiriyorum ben de...
Ayşenur Arslan: Sana göre?
Akif Beki:Yaraları iyileştirmeye hizmet ettiğinden çok emin değilim.
Ayşenur Arslan: Ben yaraları iyi etmenin dışında, Bir, haber olarak önemi olduğunu düşünüyorum. İki, bizim onlara görevimizden söz ediyorum.
SONSUZLUĞA UĞURLARKEN BİR DE SESSİZLİĞE GÖMMEYELİM
Akif Beki:Onun için ben de az önceki soruyu sordum sana dedim ki: haber olarak şehit ailesi asalım bitsin diyince bu haber değeri taşıyor mu taşımıyor mu? Onların sesine tercüman olmak onların sesini yansıtmak gazetecilerin görevi midir değil midir? Soruyu buradan sorarak başlamak lazım o zaman.
Ayşenur Arslan: Ben de diyorum ki, tekrar... Benim burada kasdettiğim kesinlikle bir şehit ailesinin acı ile söylediği şey ayrı...
Akif Beki:Ajitasyonu kasdetmiyorum mu diyorsun?
Ayşenur Arslan: Tabii ki kasdetmiyorum.
Akif Beki:Yansıtalım derken ajite edilim demiyorum diyorsun.
Ayşenur Arslan: Şunu kasdediyorum, kaçtan sonra kabuldür. Bu insanı acıtan bir soru biliyor musun? Çünkü insanlar evlatlarının elinden kayıp gittiğinin bilinmesini istiyor, ister gibi geliyor. Bunları sonsuzluğa uğurlarken bir de sessizliğe gömmemek lazım diye düşünüyorum. Mesele bundan ibaret Akif Beki.
BÜLTENLERDE 45 SANİYE BİLE YER BULAMAMASI HAZİN
Akif Beki:Ben de diyorum ki biz meselelere yaklaşırken sadece gazeteciliğin gerekleri olarak değil aynı zamanda insani bir sorumluluk ve duyarlılıkla da yaklaşmalıyız, böyle bir görevimiz var. Böyle bir bilinçle hareket etmek zorundayız. Yolumuzu bu bilinç aydınlatmalı. Onun için verdim bu örneği tasvip ettiğim için değil. Ajitasyonu tasvip etmiyorum yoksa ben de.
Ayşenur Arslan: Elbette ben de tasvip etmiyorum. Ama 20'li yaşlarında, evlatlarını geride bırakmış insanların en azından isimlerinin söylenip ajitasyona girmeyecek bir şekilde, elbette bunu ben de istemem... Ama bunu da bilmek gerekir diye düşünüyorum. Nefes değil mi filmin adı. Nefes filminde komutan azarlıyordu hani uyudunuz diye askerleri... Uyursan ölürsün... diyordu. Orada bir şey daha diyordu. Ne olacak diyordu. Öldükten sonra 45 saniye söz ederler bültenlerde diyordu. Artık bu haberlerin 45 saniye bile yer bulmaması hazin geliyor bana onu söylemek istemiştim.