MEDYA KÖŞESİ

'Mağdurum Başbakan! Talimat ver...'

Sakın, "Sana ne oluyor kadın, sana dokunan mı var? Bak istediğin gibi yazıp çiziyorsun" deme.

'Mağdurum Başbakan! Talimat ver...'
GAZETECİLER.COM - Romancı, gazeteci, yazar Oya Baydar, t24 sitesindeki köşesinde Başbakan'ın talimatı ile yasalaşan 3. yargı paketiyle 12 Eylül öncesinin ülkücü militanlarını cezaevinden çıkmasına tepki gösterdi.

Mağdurum Başbakan! başlıklı yazısında Baydar, "Başbakan, benim gibi mağdur bir kulunun çığlığına da kulak verir elbet" dedi ve şöyle devam etti:

MAĞDURİYET VAR MI DİYE SORDU

Ülkücülüğü hiç bırakmadığını iftiharla açıklayan AKP milletvekilinin sözleri ibretlikti. Beni bu yazıyı yazmaya iten de asıl bu sözler oldu: "Teklifi hazırladık, Başbakan'a gittik, Başbakan 'mağduriyet var mı' diye sordu, 'var' dedik, talimat verdi, değişiklik pakete girdi."

Mağduriyetlere pek hassas olduğu, insanlık suçu işleyenlerin salıverilmesi için bile "mağduriyet var mı?" diye sormasından belli olan Başbakan, benim gibi mağdur bir kulunun çığlığına da kulak verir elbet!

MAĞDURUM BAŞBAKAN

Mağdurum Başbakan! Şu yaşa geldim, devri iktidarınız dahil elli yıldır aynı korkular, aynı sorunlar, aynı keyfilik, aynı adaletsizlik, aynı hukuksuzluk, aynı Demokles kılıcı altında yaşamaktan mağdurum. Dün darbe korkusunun, sıkıyönetim mahkemelerinin, askeri tutukevlerinin, işkencehanelerin, asker-sivil laikçi muktedirlerin, vesayetçiliğin mağduruydum; bugün şahsınızda temsil edilen sivil vesayetin bunaltıcı havasının mağduruyum.

Mağdurum Başbakan! Parasız eğitim isteğiyle pankart açan öğrenciler, ülkemin sularını, ormanlarını, doğasını, insanlarını tehdit eden HES'leri protesto edenler, kazanılmış hakları ellerinden alınıp patronların önüne av olarak atılmış işçiler, miting yapmak isteyen Kürtler, bedenlerinin akıllarının kendilerine ait olduğunu haykıran kadınlar, adam öldürmeyi reddeden vicdani redciler, sizin kafanızın almadığı, yetmediği haklar peşinde olanlar tutuklandığı, cezalandırıldığı, hayatları karartıldığı için mağdurum.

Anasının sütü kadar helâl anadilde eğitim hakkını kullanamayan Kürtler yüzünden, Alevilerin Müslüman olup olmadıklarının tartışılması, cem evlerinin ibadethane sayılmaması yüzünden, ikide birde "dini Zerdüşt olanlar" deme pervasızlığınız yüzünden mağdurum. Komik bile denemeyecek iddianamelerle, delilsiz ispatsız içeri tıkılan, aylarca, yıllarca hapishanelerde tutulan, hayatları karartılanlar yüzünden mağdurum.

Bütün özgürlükleri, hakları, adaleti, mağduriyeti sadece kendi iktidarınız ve "sizinkiler"le sınırladığınız için mağdurum. Beğenmediğiniz heykelleri ucube diye yıktırdığınız, tiyatrolarımıza, kültürel kurumlarımıza saldırdığınız için, bedenimize, yaşam tarzımıza, içkimize, keyfimize maydanoz olmaya kalkıştığınız için, sizden farklı olanı, farklı düşüneni "tasmalı", hain, ahlaksız, vb. ilan ettiğiniz için mağdurum. "Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz" pankartları altında nefret söyleminin daniskasını sergileyen, her lafı aklımıza yüreğimize zarar bakanlarınız yüzünden, Kürt deyince kırmızı görmüş boğaya dönüşen "vur kurtulcu" danışmanlarınız, yardımcılarınız yüzünden, köhnemiş yayılmacılığı, emperyal emelleri, yedi düvele düşmanlığı vizyon diye pazarlayan -ve de çuvallayan- dış siyaset mimarlarınız yüzünden mağdurum.

SANA NE OLUYOR KADIN DEME

Daha pek çok nedenle mağdurum Sayın Başbakan. Sakın, "Sana ne oluyor kadın, sana dokunan mı var? Bak istediğin gibi yazıp çiziyorsun" deme. Hani vicdan denilen herkesin sözünü edip pek azımızda bulunan bir acaip hastalık var ya! Vicdan, başkalarının mağduriyetlerini içinde duyup ötekinin mağduriyetini kendisininkinin önüne geçirmek, kendisinin kılmaktır. Başka da bir tanımı yoktur. Vicdan acımak, merhamet etmek değildir, başkasının mağduriyetine isyan etmektir.

İşte bu yüzden Sayın Başbakan, öyle bir mağdurum ki sorma. Bir talimat da benim için ver, mağduriyetim giderilsin.

ÇOK OKUNANLAR