Leyla İpekçi örtündükten sonrasını anlattı
Yazar Leyla İpekçi suskunluğunu Yeni Şafak Pazar için bozdu. Örtünme sonrasında ilk kez konuştu...
İşte Büşra Sönmezışık'ın Leyla İpekçi ile Yeni Şafak'ta gerçekleştirdiği röportajın bir bölümü:
Leyla İpekçi'nin yazılarını takip edenler bilir, dünyanın karmaşalığına karşı duru bir dille önemli şeylere temas eder. Geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı örtü üzerine yazılarından yola çıkarak kapısını çaldık. Söyleşilere pek sıcak bakmayan İpekçi bizi kırmadı ve kendi hikayesinden de yola çıkarak örtünün zahiri ve batıni hali üzerine konuştuk.
Başörtüsü sadece sosyolojik terimlerle ve olgularla açıklanabilir mi?
Sosyoloji hayata olgular üzerinden bakar. Söz konusu olgu; içkin ve aşkın boyutlarına da bakmayı gerektiren tesettür gibi bir ibadet biçimi olduğunda, sosyolojik dilin bu 'olgu'nun sınırlarını genişleterek İslami söylemlere biraz da olsa hakim olması gerekir. Kadınların yüzde 60'ından fazlasının örtülü olduğu bir ülkede tüm tesettürlülerin 'tek tip bir tablo' verdiğini yorumlayan bir sosyolojinin toplumun kalbine yaklaşamadığını düşünüyorum. Örtünerek var olabilmek; bir kadın için dindar veya laik kesimlere karşı verilen bir mücadele değildir, ibadettir öncelikle. Örtünmenin cinsler arası ilişkileri düzenleyen zahir boyutundan kadın ve erkeğin Rabbiyle ilişkisini düzenleyen batın boyutuna dek pek çok katmanı var.
DEĞİŞİM ÖNCE DİLDE BAŞLAMALI
Bunu daha yakından anlamak için örtünmeyi ne ile ilişkilendiriyorsunuz?
Bence dilden başlamak gerekiyor. Başörtülülerin 80'lerin ikinci yarısından itibaren kamusal hayatta görünür olmalarının o dönemde yükselişteki İslamcılık hareketinin dönüşmesine olan katkıları yadsınamaz. Ama bu tür bir görünür olma eylemi değil ki örtünme. Mesela Batı'daki kadın algısına karşı siyasi bir mücadele tarzı olmaktan çok daha evrensel ve ilahi boyutları var. 'Başörtüsü takmak' deniyor. Kolye takmak gibi bir şey değil. Onu takıyor veya onunla kendisinden bağımsız bir şey gibi üstünü örtüyor da değildir kadınlar. Onunla yaşıyorlar, bir varoluş formatı bu. Tesettür sadece başörtüsünden ibaret bir şey de değil. Bir bütün. Tesettürün bütünlüğü parçalanıyor başörtüsü takmak denilince.
Bu ayrım siyasetten kaynaklanmıyor mu?
Evet çok siyasi hale getirilmiş bir mevzu. Gizleyen, örten, saklayan, engelleyen gibi anlamlara geliyor hicap. Ama 'kapatan' gibi bir anlamı yok. Kadının kapanması, mesela eve kapatılması gibi söylemler hep bu anlam kaymalarının çağrışımlarıyla resmi dilimize girmiş. Başörtüsünün kadını geri bıraktığı, erkeğin tahakkümüne esir ettiği o kadar tekrarlandı ki. Hepimiz biraz içselleştirdik. Bazı tesettürlüler 'örtülüyüm ama dar görüşlü değilim, dünyayı bilirim' gibi kendini ispat etme gayretine girdiler kaçınılmaz olarak. Artık bu savunma dilini, yerleşik söylemler içinde kendini ifade etme gayretini terk etme zamanı. Maneviyatımızın dilini toplumsal ve gündelik hayatın olgularında canlandırmamız gerek.
Siyasi öğretilmişleri bir kenara bırakırsak, manevi anlamda 'örtünmek' nedir?
Sosyolojik terminolojide ihtiyaç duyduğumuz İslami kavramlardan biri olan hicap'a teşbih ve tenzih üzerinden bakabiliriz önce. Zira bu hayatın her anında devam eder. Müslümanlar için bütün hicaplar 'O'dur ve yine de 'O' değildir. Yani Allah hem her zerrede, her cüzde 'görünür', çünkü O'nun tecellisi olmayan hiçbir şey yoktur. Ama hem de onu hicabın dışında 'görme'nin yolu yoktur. Tüm yakıştırmalardan münezzehtir. Tesettür kelimesindeki setr'in Allah'ın güzel isimlerinden olan 'Settar' ile ilişkisinden de bahsetmek gerekiyor. 'Kötülükleri ve çirkinlikleri örten' demektir. O'nun güzel isimlerinin tecellisi sadece O'nun en güzel suretinde yaratılmış insanda devam eder. Örtünmek bize bu tecellilerin içten dışa devam ettiğini kesintisiz olarak hatırlatır.