Levent Gültekin'in kitabı Şatafatlı Mağlubiyet 10 günde 7. baskıyı yaptı
Levent Gültekin’in kitabı Şatafatlı Mağlubiyet, Türkiye’nin büyük dönüşümünü, AK Parti’nin ve yöneticilerinin nereden gelip nereye gittiğini anlamak için mutlaka okunması gereken bir çalışma.
GAZETECİLER.COM - Halen diken internet sitesinde yazılarına devam eden, Gazeteciler.com'un eski yazarı Levent Gültekin'in Doğan Kitap etiketiyle yayımlanan kitap çalışması Şatafatlı Mağlubiyet, 10 günde 7. baskıyı yaptı.
Son dönemin en popüler yazarlarından biri olan ve analizleri ile dikkat çeken Gültekin'in bu başarısı okurun kitaba ilgisinin ne düzeyde olduğunu da gözler önüne seriyor.
Gültekin'in kitabı ile ilgili, Radikal Kitap'ın bugün yayımlanan nüshasında, Koray Çalışkan'ın kaleme aldığı bir analiz yazısı yayımlandı. Biz de kitap için yazılan o yazıyı okurlarımızın dikkatine sunuyoruz.
İSLAMCILIĞIN RONTGENİ
Levent Gültekin eski bir İslamcı. Önceleri İslam için İslamcılık bir araçtır diye düşünüyor. Şimdi İslam’ı korumak için bu aracın yok edilmesi gerektiğini. Şatafatlı Mağlubiyet, bu dersini İslamcılığın iktidarla imtihanını anlatarak veriyor. Türkiye’nin büyük dönüşümünü, AK Partinin’nin ve AK Parti yöneticilerinin nereden gelip nereye gittiğini anlamak için mutlaka okunması gereken bir kitap.
HER 10 SAYFADA DEĞİŞEN BİR RENK GİBİ
Akademik analizlerden uzak, izlenimsel bir argümantasyona dayanan, anı ve analiz arasında gidip gelen, kâh hâlâ İslamcı olan eski tanıdıklarına ya da akıl hocalarına kişisel mektup tarzında, kâh kendisiyle konuşan bir adamın fısıldamaları formunda melez bir yazım biçimi kullanıyor Gültekin. Her on sayfada değişen bir renk gibi. Okura kitabı daha hızlı okutacak bir sürat veren bu tarzı beğeneceğimi hiç düşünmezdim.
KENDİ İÇİNE, İÇİNDEN GELDİĞİ GİBİ DÜRÜSÜTLÜKLE BAKIYOR
Gültekin kendi içine ve içinden geldiği siyasi sosyolojiye etkileyici bir dürüstlükle bakıyor. Bu bakımdan kitabı sosyalistlerin Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra başlattıkları iç muhasebeye benziyor. “Demokrasi, eşitlik, kadın hakları, çevre gibi şeyleri devrimden sonra hallederiz” diyenlerin yanılgısına benzer bir hikâye anlatıyor. İyi niyetle başlayan ve başarıdan sonra otoriterleşen eski ideolojisini tarih dersinden tahtaya kaldırıyor: “Demokratik bir yol izlediğimiz ve tüm kazançlarımızı demokrasiye borçlu olduğumuz halde, ne yazık ki demokrat değildik, olamıyorduk.” (s. 17)
İSLAMCILIK İKTİDARLA İLİŞKİYE GİRDİĞİ AN PAÇALARI SUYA İNDİRİYOR
Kitap Erbakan zamanında yapılan yolsuzlukları, mesela Almanya’dan toplanan paraların nasıl faize yatırılıp yendiğini, en başından beri İslamcılığın iktidar ve güçle ilişkiye girdiği an paçaları suya indirdiğini anlatıyor. Ancak bir ilginç nokta, bunca parayı toplayan, dağıtan, medya kuruluşları diken insanlardan biri olan Levent Gültekin’in onca zekâya rağmen çevresinden dönen dolabı görmek için neden yirmi yıla ihtiyaç duyduğu. Kitapta bu şu kadar ifadesini buluyor: “Bunu çok geç fark ettim. Şaşılacak bir şey ama bu böyle...” (s. 19) Oysa hatayı anlatmak meziyet, hatayı açıklamak ise ustalıktır.
İSLAMI KURTARACAK TEK ŞEY...Kitap sonuçta söyleyeceklerini göstermek konusunda hiç nazlı değil. En baştan bütün kartları açık Gültekin’in. Sürpriz yok. Birçok Atatürkçüye taş çıkartacak netlikte bir laiklik savunusu yapıyor. Biz laikliği hep dinciliğin saldırılarından toplumu korunmak olarak düşünürüz. Oysa Gültekin net bir şekilde İslam’ı kurtaracak tek şey laiklik, yoksa dağılır gider diyor: “(Laikliğin) ‘din dışı’ yani teknik, ölçülebilir, beşeri analizler ve çözümler önerdiğini görmüyor, onu ‘din karşıtlığı’ olarak algılıyorduk.” (s. 17) Sonra da İslam’ı kullanarak kişisel çıkar peşinde koşan, tüm ahlaksızlıkların kılıfı olarak onu kullanan, dolayısıyla onu kirleten, üstüne abanan İslamcıları İslam’ın gerçek düşmanları olarak gösteriyor.
İSLAMCILIK İMTİHANDAN 5-0 YENİK ÇIKTI
Gültekin, İslamcılığın medeniyetle girdiği imtihandan 5 – 0 yenik çıktığını anlatıyor: “Bilimde, sanatta, ahlakta, yaşam alanında ve kadını anlamada İslamcıların idaresindeki Müslüman toplumları yenilmiştir.” (s. 30-31). Vardığı nokta isabetli ancak, nedenleri konusunda geliştirdiği argüman bir ince ayar istiyor.
Müslümanların sanatta, bilimde, edebiyatta pek varlık gösterememelerini anlatıp bunu İslamcılığa bağlıyor. Geri kalmışlıkla İslamcılığı bağdaştırıyor. Demokrat olamamakla da İslamcılığı bir araya getiriyor. İslamcılık konusunda dedikleri isabetli. Ancak Gültekin’in hesaba katmadığı şey sömürgecilik. Çağımızda sömürge toplumunun idaresi için üretilen devlet ve onun kontrolü için üretilen modern ordu, otoriterliğin ana aracı ve imkânı oldu. İslamcılık modern bir ideoloji olarak bu sürece karşı durarak ortaya çıktı. Bir çok laik, seküler, sosyalist hareket gibi İslamcılık da demokrasiyle imtihanını kaybetti. Bu da benim eski İslamcı Gültekin’e hediyem olsun. Siz demokrasiyi kaybettiniz de biz çok mu kazandık?
Ben İslamcıların yolsuzluk, otoriterlik ve çıkarcılık havuzunda boğulmalarının nedenini, İslamı kullanmalarına bağlamıyorum. Gültekin kitabın birçok yerinde İslamcılığın sorunlu bir İslam yorumundan dolayı böyle savrulduğunu iddia eder gibi oluyor. Oysa böyle savrulan başka ideolojiler de var. Bence mesele bir kere diğerlerini baskı altına almayı başarabilecek kudrette örgütlenebildikten sonra insan her ideolojiden, fikriyattan, diniyattan minaresine kılıf dikebilir.
İSLAMCILIK HATTINDAKİ EN GÜÇLÜ ELEŞTİRİLERDEN BİRİ
Demokrasinin özü yönetenlerin demokrat olması değildir. Yönetilenlerin demokrasi ve hukuk devletine sahip çıkabilmeleridir. Erdoğan’dan önceki iktidar sahipleri vesayetçilikle imtihandan kaldıkları için Erdoğan’ın otoriterliği ve tek adamcılığına hazırlıksız yakalandılar. Yani mesele yanlış İslam yorumu değil, Türkiye toplumunun hazırlıksızlığıydı. Yoksa Tayyip Erdoğan gibi az gelişmiş siyasetçiler demokrasisi gelişmiş toplumlarda muhtar bile olamazdı. Şimdi muhtarları toplayıp nutuk atıyor. Düşünsenize Almanya’da bir siyasetçinin “affedersin Ermeni” dediğini. Siyasi hayatı biterdi...
Levent Gültekin affetmiyor. İslamcılık hakkındaki en güçlü eleştirilerden birini yapıyor. Çok karışık konuları tereyağından kıl çeker gibi anlatıyor. Örneklerle, hikâyelerle, akıcı ve fikir ateşleyici bir dille İslamcılığın nasıl büyük bir tehlike olduğunu anlatıyor. Bunu da İslam tarihinden verdiği örnekler, hadisler, felsefi akımlarla süslüyor. Yani aslında İslam’ın özünün İslamcılığa taban tabana zıt bir felsefeye sahip olduğunu, İslamcıların, İslam siyasi felsefesini de gerilettiğini anlatıyor.
İLERİDE YAZILACAK YENİ BİR KİTABIN ESKİZİ DE BU KİTABIN İÇİNDE
Kitabın sonuna doğru Gültekin MHP, CHP ve Kürt hareketiyle de karşılıklı bir diyaloğa giriyor ve İslamcılığın iflasının, bu üç siyasi harekete nasıl bir ders olarak okunabileceğini tartışıyor. Kitabın bu bölümleri ileride yazılacak bir yeni kitabın eskizi olarak görülebilir.
Şatafatlı Mağlubiyet, şatafatlı ve etkileyici bir dille yazılmış, Türkiye’de siyaset ve tarihle ilgili herkesin zevkle okuyacağı izlenimsel ve otobiyografik bir kitap. Analojik argümanlarla bezenmiş, soğuk bir analitik çerçevenin kırıntısı olmayan, ele avuca sığmayan, hemen okunan bir kitap. Elbette insanda kalıcı izler bırakıyor...