TV HABER

Levent Gültekin: 'Türkiye bir tımarhaneye benziyor!'

Habertürk'te gecenin en çarpıcı tezlerini İnternet Haber yazarı Levent Gültekin dile getirdi.

Levent Gültekin: 'Türkiye bir tımarhaneye benziyor!'
Habertürk'te yayınlanan Karşıt Görüş programında konu Zorunlu Osmanlıca dersleri meselesine gelip dayanınca herkes eteğindeki taşları döktü.

Gecenin en çarpıcı tezlerini İnternet Haber yazarı Levent Gültekin dile getirdi.


Balçiçek İlter'in AK Parti’nin derdi Osmanlıca’yı, kültürü öğretmek değil, Atatürk’ün getirdiği bir takım devrimler ile hesaplaşmak gibi açıklamalar da var. Sen ne düşünüyorsun Levent? şeklindeki sorusu üzerine Gültekin şunları anlattı:

TÜRKİYE BİR TIMARHANEYE BENZİYOR

Bence ikisi de değil. Hem buradakiler hem de ekran başındakiler müsaade ederse ben bir tanımlama yapmak istiyorum Türkiye ile ilgili: Ben Türkiye’yi bir tımarhaneye benzetiyorum.  Çok afedersiniz, ortalığı pislik götürüyor. Yediğimiz, içtiğimiz, dağıttığımız herşey ortalıkta, biri kalkıyor, 10 gün önce bize diyor ki: “Aslında Amerika’yı da falanca keşfetmişti…” Benim gibi kravatlı, Ceren hanım gibi gayet şık giyinmiş bir hanımefendi… Ben buradan bir laf söylüyorum, o oradan başka bir laf söylüyor.  Koray Bey gibi bir başka deli, başka bir şey söylüyor ve biz meseleleri tartışıyoruz.  10 gün önce “Amerikayı müslümanlar keşfetti” cümlesinin amacı neyse, “Osmanlıca’yı söke söke öğreneceksiniz” lafı da aynı şey. Çünkü Türkiye’de artık işler sembollerle yürüyor. Semboller üzerinden politika belirleniyor.

HALA TEK SINIFTA EĞİTİM VEREN OKULLAR VAR

Niye tımarhaneye benzetiyorum. Onu da açıklayayım. Türkiye’nin eğitim durumu ortada. Mesela OECD raporlarına göre yapılan sıralamada 41 ülke arasında fen bilimlerinde Türkiye,  33. sırada. Matematik başarısı 61 ülke içinde 43. sırada. Okuduğunu anlama başarısı 41. Normal Türkçe’yi söylüyorum. Böyle sorunlarımız var. Buraya gelmeden önce kendi memleketimi Ardahan’ı aradım. Bizim orada tekli sınıflar vardı. Hala var mı diye sordum. Dediler ki hala var. Ne demek o biliyor musunuz. Doğu’daki köylerde okulda bir sınıf var. Ama o sınıfta hem birinci sınıf var, hem ikinci sınıf var, hem üçüncü sınıf var, hem dördüncü sınıf var. Tek bir öğretmen derse giriyor. 10 dakika birinci sınıflara ders anlatıyor, 15 dakika ikinci sınıflara, 15 dakika üçüncü sınıflara… Böyle bir ortamda bu çocukların hakkını yemektir Osmanlıca’yı tartışmak.

SENELERDİR İNGİLİZCE ÖĞRENİYORUZ, HANGİMİZ İNGİLİZCE KONUŞABİLİYORUZ

Osmanlıca dediğimiz, Türkçe’nin Arap alfabesi ile yazılıp okunması… Arap harflerini, şuradaki herkes biliyor ki, toplam 20 günde öğrenmek mümkün. Belki 10 günde bile öğrenilir.  Matbu, kitap harfleri tabii ki… Geriye ne kalıyor. O kelimelerin anlamını öğretecek, sağlam, gerçek bir Türkçe’ye dönüş. Osmanlıca’ya bir kesim yabancı dil muamelesi yapıyor. Öbür bir kesim, büyük bir devrim yapıyor gibi. Cumhurbaşkanlığının sunumu büyük bir devrim yapıyor gibi, Harf devrimine alternatif bir şey sunuyor gibi. Niye rahatsızlık var Osmanlıca’dan? Çünkü eğitim dökülüyor. Eğitimin bir özelliği var. Eşitliği yaratması. İstanbul’un Bağcıları’nda 52 kişilik sınıflarda eğitim görülüyor. Doğuda öyle… Bunları konuşmuyoruz. İmam hatiplerde tahmin ediyorum, hafta 4 saat Arapça dersi var. Arapça bilen bir tane İmam Hatip mezunu bulamazsınız. Ortaokuldan beri 7 yıl boyunca haftada 4-5 saat İngilizce dersi görüyor. What is this? It is a pencil… Bütün lise mezunları bu kadar İngilizce öğrenebiliyor. Fen’i öğretememişsin, matematik öğretemiyorsun, İngilizce öğretememişsin, Edebiyatın zaten… Türkçe’yi öğretemiyorsun, birbirlerine “nasılsınız”, “iyi misiniz?” diyebilecek bir toplum yok, kalkıyoruz Osmanlıcayı konuşuyoruz.

EĞER AMAÇ GERÇEKTEN DE OSMANLICA ÖĞRETMEK OLSA...

Eğer devletin derdi topluma Osmanlıca öğretmek olsaydı, orayı teşvik edecek, olağanüstü işler yapabilirdi. Romanların, müziğin o dile kaymasını teşvik edebilirdi. Cumhurbaşkanı edebiyat ödülünü öyle bir eser yazan bir yazara verirdi. O tür eserlerin yeniden basımına geçerdiniz, toplumu yönlendirirdiniz, dilimizi koruyacak bir politika üretirdiniz. Bunlar yapılmıyor. Olmayacağını hepimiz biliyoruz. Şura kararları zaten Osmanlıca zorunlu olsun denmiyor. Anadolu İmam Hatiplerde zorunlu olduğu gibi diğer liselerde de  Osmanlıca seçmeli olsun deniyor.

Zorunlu hale getirecek teknik imkan yok, öğretmen yok çünkü. Müzik dersi gördük her birimiz değil mi? Bir enstrümanın teline dokunacak bilgimiz yok. Her birimiz resim dersi gördük, bir kalemi elimize alabilecek bilgimiz yok. Çocukların durumu, eğitimin durumu, dünya çapındaki durumumuz ortada.

ÜLKEYİ YÖNETENLER BİZE TIMARHANELİN İNSAN MUAMELESİ YAPIYOR

Ülkeyi yönetenlerin, bize tımarhanelik insanlar çekmesi çok tuhaf. Şura kararlarından birisi demokrasi ve vatandaşlık derslerini kaldıralım. Biz birbirimizi yiyoruz, görmüyor musunuz? Oradan onu kaldıracaksınız, din eğitimi vereceksiniz. Oral Bey diyor ki karşıyım. Ben de karşıyım. Biz toplum olarak dinin üzerinde anlaşmış değiliz. Dinin hiç bir zaman, başkasının çocuğuna zorla din öğret diye bir talebi yok. Dinin şöyle bir talebi var: Kendi çocuğuna dinini öğret. Fakat bizim ülkemizde dindarların kendi çocuklarına din öğretecek takatları yok. Onu devletin kucağına atmak istiyorlar. Çünkü kendi hayatları, yüzlerini ağırtacak bir hayatları yok. Bir çocuk babasının karşısına dikilse ve sen benim müslüman olmamı istiyorsun değil mi sorusuna evet diye yanıt veren babasına, peki senin gibi bir insan mı olayım diye sorduğunda kaç baba, “Tam da benim gibi bir müslüman olmanı istiyorum” diyebilir ki? Diyelim ki bir turist yolda önümüzü kesip, “siz çok seviyorsunuz dininiz, ben de müslüman olmak istiyorum” dese ve eklese “senin gibi müslüman olayım mı?” dese kaç müslüman “tabi tabi, benim gibi müslüman olmanı istiyorum” diyebilir ki…

DOĞU İLE BATI'NIN ARASINDAKİ BÖLGESEL EŞİTSİZLİK %40

Türkiye’de İslam algısı, çatışmacı, kavgacı, problemli bir algı. Türkiye 2014’te yolsuzluk algı araştırmasında 11 sıra birden yükseldi. İnsanlar şunu diyor.  Bu ülkede yolsuzluğu bu kadar arttırmış bir iktidar benim çocuklarıma din dersi vermesin… Bu çok basit bir şey ama bunu tartışıyor olmamız çok problemli. Bütün dünya çapında Türkiye’de de bölgeler arası eşitsizlik var. Finlandiya’da %10, Türkiye’de %40. Doğudaki çocukla Batıdaki çocuk arasında, aldığı eğitimin farkı %40. Biz o çocukların hayatı ile oynuyoruz. Asıl bunu konuşmamız lazım.


ÇOK OKUNANLAR