MEDYA KÖŞESİ

Köşeleri bıraktılar habercilik yaptılar

Hürriyet'in 4 yüzü bugün köşelerinde yazmadı. Ama Van Erciş'e gittiler ve haber peşine düştüler... İşte o haberler...

Köşeleri bıraktılar habercilik yaptılar
GAZETECİLER.COM - Enis Berberoğlu, Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök ve Sedat Ergin bugün köşelerini boş bıraktılar. Ancak gazetenin sürmanşetinde, bir süre önce başladıkları 4 yüz isimli 4 yazarın beraber yazdığı notlar yer alıyordu. 4 isim, bugün  Van Erciş'e giderek deprem bölgesinde yaşananları okurlarıyla paylaştı. İşte Hürriyet'in 4 kaleminden o notlar:

ENİS BERBEROĞLU: AĞLAMAKTAN UTANMAYAN ERKEKLER GÖRÜYORUM

"Erciş'in girişinde ağlamaktan utanmayan erkekler görüyorum. Dağ Petrol tesisinin bahçesinde plastik beyaz sandalyelerde 50 erkek. Kadınlarsa taziye çadırının arkasında ayrı bir bölümde matem tutuyor. Hacı İrfan Dağ'a başsağlığı dilerken pantolonundaki kan lekesini fark ediyorum.

- Kimin kanı?

- Enkaz kaldırırken elimi kestim... Zaten -ve Allah'tan- deprem bölgesinde gördüğüm tek kan bu lekeden ibaret kaldı.

Tatvanlı askerlerin kuşattığı enkaza yaklaşırken bastonlu, gözlüklü dede yolumu kesiyor:

- 24 saattir kazıyorlar kimseyi bulamadılar daha...

Yanındaki tıraşlı genç müdahale ediyor:

- 10 kişi çıkardılar 7'si hayattaydı.

Ama Ömer Öncel dede dertli, duymuyor bile:

- Torunum Zühal az önce aradı enkazdan... Sivil savunmacılar lafa karışıyor:

DenemeERTUĞRUL ÖZKÖK: BUNDAN DAHA BÜYÜK FELAKET NE OLABİLİR

Eliyle biraz ilerisini gösterip, "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ünlü Norşin konuşmasını işte şurada yaptı" diyor. Norşin, Güroymak'ın Kürtçe ismi. Hepimizin kafasında 1999 Gölcük görüntüleri var. Erciş'in girişinde evlerin çoğunu yerli yerinde görünce şaşırıyoruz. Ancak biraz sonra bir yıkıntının önüne gelince, 7.2'lik bir depremin ne olduğunu anlıyoruz. Yıllar önce bir belgesel kanalında şöyle bir şey izlemiştim. İnsanın başına gelebilecek en büyük felaket selmiş. Önümüzde yerle bir olmuş binayı görünce, "Allah'ım bundan daha büyük felaket ne olabilir" diyorum.

DenemeSEDAT ERGİN: BİZİMKİLER YOK BU FOTOĞRAFTA

Yığıntının hemen yanında iki gaz tüpü var. Birinin üstüne enkazdan çıkarılmış üstü tozlu bir ekmek konmuş, diğer tüpün üstünde ise Türkiye Diyanet Vakfı'nın yayını "İlmihal 2- İslam ve Toplum"... Kurtarma timinde çalışan bir asker, elinde tozlu bir zarfla yığıntının önünde endişeyle bekleyen ailenin yanına gelip soruyor: "Fotoğraflara bakar mısınız, sizin yakınlarınıza mı ait?" Çoğu, askerlerin hatıra fotoğrafları... Yaşlı kadın , "Bizimkiler yok bu fotoğraflarda" diye yanıtlıyor. Bu, iyi haber değil Durmaz ailesi için. Zarf onlara ait çıksaydı, bundan kurtarma faaliyetinin onların daireye kadar geldiği anlaşılacaktı.

AHMET HAKAN: ORADA KİMSE VAR MI?

Deneme- Yeniden anımsadık: "Orada kimse var mı?" cümlesini... Enkaz altında kalanlar sağ kurtulsunlar diye umutla beklemeyi... Enkaz üstünde çalışma yaparken istenen sessizliği...

- Erciş'teyiz. Şehrin girişinde bir taziye çadırı oluşturulmuş. Yakınlarını kaybeden üç erkek, taziye çadırının odak noktasında... Herkes onlara başsağlığı diliyor... Dualar okunuyor... Ortamda ağır tevekkül ve büyük metanet havası var. - Çarpıcı görüntüler var Erciş'te... İki binadan biri dümdüz olmuş, diğeri ayakta... "Deprem öldürmez, bina öldürür" cümlesinin ne denli doğru olduğunu gösteren bir görüntü bu...

- Enkaz üstünde yapılan kurtarma çalışmaları çok etkileyici... Jandarma dikkatli ve atak... Sağlık Bakanlığı'na bağlı ekipler görevinin başında... Deprem bölgesinde ilk hedef: Enkaz altında kalanları kurtarmak... Herkes mucize bekliyor.

- Acı büyük tabii... Ama yine de çok şükür... Depremin en fazla vurduğu Erciş'te bile yıkılan binaların sayısı, sağlam kalan binaların çok altında... Yine çok şükür ki kayıpların sayısının artmayacağı tahmin ediliyor... Kısacası Erciş'teki durum bile, 1999'un Gölcük'ü ile kıyaslanamaz...