MEDYA KÖŞESİ

Köşe yazarlarında Deniz Baykal şaşkınlığı!

Medyada Deniz Baykal şoku yaşanıyor. CHP liderinin kaseti köşe yazarlarının rolerini değiştirdi. Ruhat Mengi istifa isterken, Engin Ardıç istifaya karşı çıkıyor...

Köşe yazarlarında Deniz Baykal şaşkınlığı!
GAZETECİLER.COM
Medyada Deniz Baykal şoku yaşanıyor. CHP liderinin kendi partisinden bir bayan milletvekiliyle görüntülendiği iddia edilen kaset gazete köşelerinde ilginç bir çatlak ortaya çıkardı. CHP'ye sert muhalefet yapan Sabah yazarı Mehmet Barlas ve Engin Ardıç gibi bazı isimler Baykal'ın istifa etmesinin kesinlikle yanlış olacağını söylerken, CHP'ye daha yakın duran Vatan yazarı Güngör Mengi, Ruhat Mengi, Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, Tufan Türenç, Fatih Çekirge, Habertürk yayın yönetmeni Fatih Altaylı gibi bazı isimler ise Baykal'ı istifaya davet ediyor. Haliyle roller fena halde değişmiş durumda.

Sabah- Mehmet Barlas

Baykal'ın istifasını isteyenler istifa etmelidir...
Bu mecazi söylemi ben Hollywood yapımı Kızılderili filmlerinden öğrenmiştim. Bu filmlerde Kızılderililerle barış yapmak için görüşen ve "Ateş suyu" verip onları sarhoş eden beyazlar gittikten sonra Kızılderililerin şefi "Bunlara güvenilmez, bunlar çatal dillidirler" derdi.
Bu "Çatal dilli" (Forked tong) mecazının başka dillerde de bulunduğunu sonra öğrendim.
Örneğin sözüne güvenilmez, söyledikleri ile yaptıkları farklı olan insanlar için de İspanyolcada "Tener lengua viperine" (Bu adamın çatal dili var) derlermiş.
Bu kavramı neden hatırladığım meselesine gelince...
Dün gazeteleri okurken, kendimi Kızılderili gibi hissettim.
Mesela bir gazetenin ön sayfasında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı hedef alan seks kaseti skandalı kınanmakta ve "Böyle alçaklık görülmemiştir" içerikli manşet vardı.

Yazının devamı için

Sabah - Engin Ardıç

Siz daha da zavallısınız

Bu olay üzerine "memur püritanizmi" şaha kalktı... Hayatı boyunca karısından başka kadın tanımamış, sarhoş olup yerlere düşmemiş, bir genelevin önünden bile geçmemiş "temiz aile çocuğu" zavallılığıdır bu. Tek parti dünyasında yetişmiş "hanım evladı" tutumu... Bu kafa, DP yöneticilerini aşağılamak için de Yassıada'da onların seks hayatlarını gündeme getirmişti.
Önce kınıyorlar tabii, elleri mecbur. Yok bir de onaylayacaklar mıydı? "Alçaklık" olduğunu kabul ediyorlar.
Ama hemen arkasından, "Baykal istifa etmelidir" çığlığını bastırdılar.
"Görev kusuru" varsa diyorlar... Kasette bulunduğu söylenen hanımın da bir CHP mensubu olması, Baykal'ın emrinde çalışması, parti başkanı açısından "görev kusuru" sayılırmış!... (Hanımın ismini vermiyorum, Ayşe olsa bana ne, Fatma olsa bana ne?)
Görev kusuru ve "takdir" kusuru varsa... Böyle diyorlar.
Başı bağlı bir hanımla birlikte görüntülense "Atatürkçü girişim" mi olacak? Hanım başka bir partiden olsa "doğru takdir" mi diyecekler?

Yazının devamı için

Haydi Baykal düşünme!
Deniz Baykal dün de sustu. Kurultaya iki hafta, referanduma iki ay kaldı. O koltukta iki gün bile oturması ziyandır!

Ana muhalefet partisi liderliği koltuğu yaşadığımız tehlikeleri farkedenlerin gözünde kurtarıcının adresidir.

Bu rol, akıllı, erdemli, deneyimli, hitabet yeteneği yüksek ve tertemiz bir insan talep ediyor. Baykal, eksiklerini komplekse kapılmaksızın gidererek bu rolün ideal aktörü konumuna geliyordu.

Ama bildiğimiz felâkete uğradı.

Yazının devamı için

Vatan - Ruhat Mengi

Clinton özürü!
Komployu kimin kurduğu, hangi nedenle kurduğu çok önemli... İnsanların özel yaşamıyla ilgili bilgilerin bu dönemde ortaya döküldüğü ve bu suçun meşru hale getirildiği, yüzlerce mağdur olmasına rağmen yasadışı ses ve görüntü kaydı kullanmaya ağır suçların getirilmediği de doğru... Ama bunlar olaydaki sorumluluğu hafifletmez.

Deniz Baykal yalanlamadı, sadece “hukuki mücadele başlatacağını” söyledi.

Başlatsın ama o arada mutlaka istifa etsin ve partisini de, ülkeyi de sıkıntıya sokmasın. Ve hatta istifayla yetinmeyip Bill Clinton gibi ekrana çıkarak halktan, seçmeninden özür dilesin.

Güvenlerine ihanet ettiği için!

Yazının devamı için

Hürriyet - Ahmet Hakan

Deniz Baykal’a istifa çağrısı

DENİZ Bey...

Lütfen şuna inanın:

Olayı öğrendiğim andan itibaren “Başına bela gelenlere karşı geliştirdiğim şefkat” ile “katı gerçekliğin acımasızlığı” arasında debelenip duruyorum.

Şunu anladım:

Ne kadar sağlam duruyormuş gibi yaparsam yapayım, aslında çıtkırıldım herifin tekiymişim...

Moral bozukluğu, tiksinti duygusu, alçaklığın zaferine karşı geliştirdiğim isyan, insani zaaflar, ahlaki sorunlar ve hatta hafiften melankoli falan...

Hepsi birden üstüme geliyor ve mizacım bütün bunlarla boğuşmayı kaldıramıyor.

Ben bu durumdaysam, siz kim bilir hangi durumdasınızdır.

Yazının devamı için
Yorumlar