MEDYA KÖŞESİ

Köşe yazarları Neşet Ertaş'a böyle veda etti

Türküleriyle gönülleri birleştiren Neşet Ertaş'ın ardından tanıyan tanımayan pek çok yazar veda yazısı kaleme aldı. İşte onlardan bir kısmı...

Köşe yazarları Neşet Ertaş'a böyle veda etti
GAZETECİLER.COM - Dün yaşamını yitiren Türkiye'nin son ozanı, abdal geleneğinin temsilcisi, bozkırın tezenesi Neşet Ertaş bugün sadece vefat haberiyle değil, kendisini eskiden beri tanıyanından, hiç tanımayanına kadar köşe yazarlarının da gündemini belirledi.

İşte köşelerde Neşet Ertaş için yazılanlardan bir kısmı:

GARA SIFATLI NEŞET ERTAŞ

BDP Milletvekili sinemacı senarist Sırrı Süreyya Önder, Radikal Hayat'ta Neşet Ertaş için yazdı: "Her biri kendisini Allah'ın yeryüzündeki gölgesi sayan kibirli egemenlerin sofrasına bir gün olsun tenezzül etmeden göçüp gitti..."

Horasan erenleri kalkıp Anadolu illerine göç ettiklerinde bir avuç darı tanesi kadardılar.
Darı tanesi gibi saçıldılar...
Atları, topları, pusatları yoktu; açtılar...
Doğu Hıristiyanlığı ve Yahudiliğin ve dahi takâtsiz kalmış Zerdüştlüğün egemen olduğu bir coğrafyada şehbal açtılar.
İçi çürümüş, derde derman olma yerine 'zor' kalesine sığınmış düzene yeni bir söz söylediler. "Biz 72 millete bir nazardan bakarız" dediler.
Gönüller yapmaya niyet etmişlerdi. Zulmün kaleleri bu 'söz'ün karşısında tarihe karıştılar.
Kamusal erdemi savunanlar, yani bir başkasının, tanımadığı bir başkasının derdiyle dertlenenler, bu topraklarda çok kardeş buldular.
Neşet Ertaş'ın ataları işte bu 'Bektaşimeşrep' Horasan erenlerine dayanır.
Osmanlı, Batı Hıristiyanlığı karşısında, dünyanın gördüğü en cevval orduyla tel tel döküldüyse; 'söz'ü unutup 'zor' kalesine sığınmasının önemli bir payı vardır. İnsanlığın yeni dertlerine söyleyecek sözleri kalmamıştı.
Osmanlı'nın son beyleri ortada 'can' bırakmayınca 'Bektaşimeşrep' olanlar kendi vadilerine çekilmişlerdi.
Neşet Baba'nın ataları, çekildikleri vadilerden, çocuklarına sözü ve sözün dile geleceği sazı miras bırakıp gittiler.
Baba, kendisini "Şu gara sıfatlı" diye tasvir ederdi.
Her biri kendisini Allah'ın yeryüzündeki gölgesi sayan kibirli egemenlerin sofrasına bir gün olsun tenezzül etmeden göçüp gitti...
Bu topraklarda söz ve zorun kavgası halen sürüp gidiyor.
Bu kavganın naif bir yansıması Başbakan'la Neşet Baba arasında bir televizyon programında 'sigara yasağı' üzerine yapılan bir sohbette saklıdır.

Önder'in yazısının tamamını okuyabilirsiniz.

[page_end]

"NEŞET ERTAŞ ANADOLU'YDU"

Radikal yazarı Cengiz Çandar da Neşet Ertaş'ın ardından yazdı: Neşet Ertaş, benim için çocukluğumdan beri tanıdık, bildik bir ses ve duygu idi. Orta Anadolu'ydu o.


O 1971 yılında demek ki 33 yaşındaymış Neşet Ertaş. Sokağa çıkma yasağının hüküm sürdüğü Ankara gecelerinde saklandığım evlerde Selda Bağcan’ın sesi Neşet Ertaş’la hayata bağlardı beni:

“Şu garip halimden bilen işveli Nazlı,
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen.
Tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm,
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen.

Sinemde gizli yaramı kimse bilmiyor,
Hiçbir tabip şu yarama merhem olmuyor.
Boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor,
Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen.”

Gitti gideli, dün, gün boyu kendi sesinden dinledim. Bambaşkaydı. Yüreğimin derinliğinden ona seslenmek istedim galiba: Neredesin sen?

‘Cennet yolculuğu’nda olmalı. Nitekim, hakkında yazılmış çok güzel bir twit cümlesinden anladım öyle olduğunu ‘Bozkır’ın Tezenesi’nin: “Neşet Ertaş melek aksanıyla konuşurdu. Cennette hiç yabancılık çekmeyecek.”

Çandar'ın yazısının tamamını okuyabilirsiniz.

[page_end]

YENİ ASIR'DAN ARİF SAĞ İDDİASI

Yeni Asır Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Bursalı, köşesinde neşet Ertaş'ın ardından yazdığı yazıda 'Aşkın ozanı' gitti... dedi çok da ilginç bir ayrıntıya dikkat çekti.
 

Hiç okula gitmemiştir Neşet Ertaş ama fahri doktora almış ve UNESCO tarafından 'Dünya Yaşayan Kültür Hazinesi' ilan edilerek korunmaya alınmıştır. Sağlığında kıymetini bilmeyenler, ölüsünden pirim yapmaya çalıştıkça sinirleniyorum. Dün, televizyon ekranlarına çıkan ve Neşet ustanın büyüklüğünden söz eden Arif Sağ, çok değil, birkaç yıl önce İTÜ Konservatuvarı'nda misafir hocalık yaptığı dönemde, Neşet Ertaş'a 'fahri doktora' unvanı verilmesi gündeme geldiğinde rest çekmiş, "Bu cahil adama doktora verirseniz istifa ederim" demişti. Neyse ki kıymet bilen akademisyenler, Sağ'ın bu sözlerine itibar etmemiş ve fahri doktora verilmişti...

(...) Mekanın cennet olsun Neşet Ertaş usta. Bu sözlerin barışa adanan sözler olsun. Nur içinde yat...

[page_end]

DEVELİ HANIN ÜST KATINDA UYUYAN ADAM

Gençliğinde hayatını kazanmak için müzisyenlik de yapan Cumhuriyet yazarı Bekir Coşkun köşesinden Ertaş ile nasıl tanıştığını yazarak veda etti büyük müzisyene...

Yerde kar vardı...

Soğuk Ankara gecesinde neredeyse sabaha karşı, müzisyen arkadaşlarımla birlikte Samanpazarı yokuşunu çıkıp deveci hanlarından birisine girdik...

Alt kata develeri koymuşlardı...

Tahta merdivenlerden çıktık...

Tahtaların aralıklarından develerin kulakları gözüküyordu...

Üst katta geniş bir odaydı, dört bir yanında halı örtülü divanlarla, eski bir bey konağıydı sanki...

Odanın baş köşesinde sadece tek başına bir adam, üzerine paltosunu almış, köşeye büzülmüş uyuyordu...

Yanında sazı vardı...

*

Üniversitenin henüz birinci sınıfındaydım, gurbete alışamadığım, burnuma çok uzaktaki evimizden yemek kokularının geldiği günlerdi...

Müzisyen olarak çalıştığım barın yetişkin müzisyenlerinin peşine takılmıştım...

Bir evliyayı ziyarete gider gibiydiler...

Odaya girip köşedeki adamın uyuduğunu görünce, birbirlerine "susun" işareti yaptılar...

Kapının hemen girişine sıralanıp sessizce oturduk...

Ben öksürdüm...

Dört bir yandan "sus" işaretleri geldi...

Bir daha öksürdüm...

Köşedeki adam uyandı, gelenler olduğunu görünce telaşla toparlandı, elini göğsüne koyarak "Hoş geldiniz beyler ağalar" dedi...

Biraz sonra sazını aldı...

Ve söyledi:

"Zahidem kurbanım nolacak halim?.."

O sesi hiç unutmadım...

[page_end]

NEŞET ERTAŞ HAKKINDA 10 ŞEY

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan köşesinde Neşet Ertaş'ın kendisi için ne ifade ettiğini 10 maddede sıraladı. İşte Efsane başlığını taşıyan son madde:

"Başyapıt sayısı bu kadar çok sanatçı var mıdır? “Ahu gözlerini sevdiğim dilber” efsane olmasına yeterken o tutmuş “Niye çattın gözlerini”yi söylemiş. “Evvelim sen oldun” efsane olmasına yeterken o tutmuş “Tane tane benleri var”ı söylemiş. “Mühür gözlüm” efsane olmasına yeterken o tutmuş “Zülüf dökülmüş yüze”yi söylemiş... Neyse... Devam etmeyeyim. "

Ahmet Hakan'ın köşesindeki 10 maddenin tamamını okuyabilirsiniz.

[page_end]

HABERTÜRK'TE KARİKATÜRLÜ VEDA

Habertürk karikatüristi Çağçağ ise bu karikatür ile veda etti büyük müzisyene:

Deneme

ÇOK OKUNANLAR