ANALİZ

Kocasakal ve Avcı'nın tek ortak noktaları ne?..

Gültekin Avcı gibi adalet ve empati duygusundan yoksun bir "dost" tarafından savunulmaktansa Ahmet Gündel

Kocasakal ve Avcı'nın tek ortak noktaları ne?..
ADNAN BERK OKAN

Görmüşsünüzdür...
İki taraftan (Ergenekon ve Balyoz davalarına destek veren ve her iki davanının da temelsiz olduğunu savunan) birer hukukçu el ele "kaybetti" sütunumuzda konuk oldular...
Neden?..
Hukuk ve adalet arayışında olmadıkları için...
Neden?..
Vicdan ve akıllarını kaldırıp attıkları, yerine kişisel garezlerini
koydukları için...
Neden?..
Karşılıklı olarak birbirlerine "kin" ve "nefret" kustukları için...
Neden?..
Kamuoyunu da kendileri gibi karşılıklı düşmanlık beslemeye tahrik ettikleri için...

Kimler olduğunu bir kez daha hatırlatayım:
Bugün bu analizde ille de Gültekin Avcı'yı eleştirmek isteyişimin sebebi bir insanın "savunduğu bir davaya, kişiye veya dosyaya" nasıl zarar verebileceğini göstermekti...
Şahsen; Gültekin Avcı gibi adalet ve empati duygusundan yoksun bir "dost" tarafından savunulmaktansa, Ahmet Gündel gibi "adil" ve "empati" duygusuna sahip bir düşman(!) tarafından savunulmayı tercih ederim...

ABO
BUGÜN Gazetesi yazarlarından eski savcı Gültekin Avcı...
İstanbul Barosu Başkanı Doç. Ümit Kocasakal...

Geçtiğimiz günlerde Gültekin Avcı'nın adaletten yoksun, kavgacı, kindar, hoşgörüsüz, empatisiz tutumunu eleştirdiğimde çok sayıda okur mail atarak hakkında ilginç iddialarda bulunmuşlardı...
İddia sahiplerinden biri 3-4  yıl önce İzmir Cumhuriyet Savcılığına başvurduğunu, Savcı Gültekin Avcı ile BUGÜN Gazetesi ve Altın Madeni sahibi Akın İpek arasındaki (okura göre) "kirli/yasadışı" ilişkiyle alâkalı şikâyette bulunduğunu yazıyordu...
Okura göre Gültekin Avcı, Akın İpek'le ilgili kendisine yapılan bir şikâyeti inceleme bile yapmadan "soruşturulmaya değmez" bulmuş, daha sonra da savcılıktan istifa edip Akın İpek'in şirketlerinde çalışmaya başlamıştı...

Yapılan iddialara inanmadım...
Okura gönderdiğim cevabi notta iddiasının somut delillere dayanmadığı için "dedikodu"dan öte gitmediğini belirttim...
Bir kez daha bana döndüğünde iddiasını kanıtlayacak belgelere sahip olduğunu, istesem bana da "fotokopilerini gönderebileceğini" bildirdi...
"Fotokopiler her zaman düzenlenebilecek belge türüdür" diyerek başladım ikinci cevabi mailime... "Bu nedenle 'delil' sayılamaz. Eğer varsa elinizde asılları, cumhuriyet savcılığına götürüp teslim edin"...

Tekraren...
Akın İpek'in, Gültekin Avcı ile "kirli/yasadışı ilişki"ye girmiş olabileceğine asla inanmadım, inanmam...
Ama...
Ümit Kocasakal gazeteci değil...
Yani "ilgi alanım" dışında...
Ama TV'ye çıktığı, gazetelerde yazdığı sürece o da eleştirilerimden nasibini almaktadır, alacaktır da...
Meselâ, "ihlal" ile "kusur" arasındaki farkı bilmesine...
Ve...
Elinde tutuklama talep eden savcının ve tutuklayan hakimlerin "kanunları ihlal" etiklerine dair tek bir belge olmamasına rağmen onları "yasaları ihlalle" suçlaması bir hukukçunun yapabileceği en büyük haksızlıklardan biridir...
Hukuk hak verme duygusudur...
Hak verirken de kişisel duyguların değil, akıl ile vicdanın ortak kullanıldığı bir kurumdur...

ABO
Gültekin Avcı, Didem Aslan'ın konuğu olduğu programda, savcıların görevinin mevcut bir şikâyeti "gizli tanık"tan bile gelse soruşturmak zorunda olduklarını iddia ediyordu...
İşte o anda bana gelen e-maili hatırladım...
Yüreğim yandı...
İnsanoğlunın fıtratında bu çifte standart vardı ne yazık ki...
Kendisiyle ilgili yapılmış bir iddianın "inanılmaz" olduğunu savunurken kendisi başkaları hakkında rahatlıkla ve hiç vicdanı sızlamadan aynı iddiada bulunabiliyordu...

Gültekin Avcı'"vicdandan yoksun" kılan neydi?..
Anlatayım...
Bir gizli tanık Malatya Zirve Kitabevi katliamında "azmettirici" olduğu iddiasıyla (iddia bir gizli tanığa ait) Prof. Şahin Filiz'i şikâyet etmişti...
Polis işte bu gizli tanın ifadesine dayanarak; Filiz'in evi ve çalışma odasını basmış arama yapmıştı...
Filiz "mağdurum" diyordu ağlamaklı bir ses tonuyla... "evim ve ofisim, bir gizli tanığın elinde hiç bir belgeye dayanmayan şikâyeti sebebiyle polis tarafından aranırken kendimi 'sapık' gibi hissediyordum"...
Ve fakat eski savcı Gültekin Avcı böylesine mağdur bir bilim adamını; "sus bakayım" diye azarlıyordu adeta... "Savcı durduk yerde kimsenin evini, barkını aramaz... Demek ki sende bir suçlu potansiyeli görmüş"...
Kendisi için beklediği "empti"yi o başkalarına göstermiyordu...

İşte o anda Didem Aslan'ın, "ne yani?.. Bir gizli tanık savcıya gitse ve sizin hakkınızda en olmayacak iftiraları atsa... Hatta bu iftiralar kuvvetli suç şüphesi içerse... Ve sizi de tutuklayıp hapse atsalar 'yaşasın savcı ve hakimler ve hukuk!' diye sevinç çığlığı mı atarsınız?" diye sormasını bekledim...
Sormadı...
Soramadı...
Veya aklına gelmedi...
Didem'in soramadığını buradan ben soruyorum Avcı'ya...

Bir gizli tanık savcıya gitse ve senin hakkında en olmayacak iftiraları atsa...
Hatta bu iftiralar kuvvetli suç şüphesi içerse...
Ve...
Seni de yaka paça tutuklayıp hapse atsalar; "yaşasın savcı ve hakimler ve hukuk!" diye sevinç çığlığı atar mısın?.."

[email protected]
ÇOK OKUNANLAR