Kitle gazetesi misin ulusal güvenlik dergisi mi?
Bizim bildiğimiz gazeteci haber yapar, fikir üretir, politik projeksiyon yapar, sosyolojik çözümleme yapar...
GAZETECİLER.COM
Onlarca yıllık gazetecilik geçmişi ve güçlü kariyerine karşın Fatih Altaylı'nın Kürt sorunu sözkonusu olduğunda yüzeyselliği aşamayan bir tutum aldığını görüyoruz.
PKK'nın her sarsıcı eyleminden sonra benzer şeyler yazıyor. Özellikle bir konuya ısrarla vurgu yapıyor. Bahoz Erdal ya da Murat Karayılan kalibresindeki PKK yöneticilerinin neden "paketlenip" getirilmediğini sorgulayıp duruyor. Özel kuvvetler ne işe yarar diye soruyor. SAS komandoları neden alıp getirmiyor bu adamları diye yazılar Habertürk de konuyu dün geniş bir haberle sayfalarına taşıyarak "Özel Kuvvetler Fehman'ı paketleyebilir mi?" başlıklı özel bir dosya yayınlayarak Altaylı'nın açtığı yolda
Kürt meselesine o kadar kafa yormuş, bizzat Abdullah Öcalan'la görüşmüş, onca yıllık tecrübesi olan bir gazeteciden daha yaratıcı bir fikir beklemeye hakkımız var sanırız. Öcalan'ın kendisi dahi halihazırda cezaevindeyken bir başka ismin yakalanması soruna nasıl bir çözüm üretecek anlamıyoruz. Ama vahim olan ve bizi ilgilendiren kısmı bu değil.
Bir gazetecinin bu kadar operasyonel ve militarist bir projenin peşine düşüp gazetesini de bu yolda heba etmesi karşısında şaşırmadan edemiyoruz. Bizim bildiğimiz gazeteci haber yapar, fikir üretir, politik projeksiyon yapar, sosyolojik çözümleme yapar... Bu derecede güvenlik odaklı spesifik projeler gazetecinin değil ilgili profesyonellerin işi olsa gerek. Altaylı'nın bir gazeteci olarak Kürt meselesindeki önerileri barış ya da şiddet eksenli olabilir. Ama sesleneceği odak özel kuvvetler değil de siyasi sorumlu olarak hükümettir. Yayın yönetmenliği yapan bir gazetecinin kahvehanede gaza gelmiş bir yurdum insanından bir farkı olması gerekmez mi? Altaylı, özel kuvvetlere akıl verip güvenlik uzmanı şapkasını taktığında gazetecilik ile askerlik arasındaki o devasa mesafeyi de sıfırlamış oluyor. Habertürk, günlük yayınlanan bir kitle gazetesi midir yoksa profesyonellere hitap eden sektörel bir ulusal güvenlik dergisi mi? Altaylı'nın meseleye dair kafa yorması gereken alanlar Kürtçe eğitim, bölgedeki idari yapı, genel af, anayasal haklar değil de kime nerede nasıl askeri operasyon mu yapılacağıdır? Eğer öyle ise bu nasıl bir gazetecilik faaliyetidir?
"Sefeberlik gazeteciliği" ya da "mehmetçik basın" geleneğinden yakamızı ne zaman kurtarırız bilmiyoruz. Ama eğer kurtaracaksak bunu sektörün büyük oyuncularının öncülüğünde yapacağız. Fatih Altaylı ve Gazete Habertürk de bu anlamda sorumluluk sahibidir. Sivil ve fikri olan alanda ısrar etmek zorundadır. Habertürk'ün operasyonel önerilerinin Başta Sabah olmak üzere yer yer diğer gazetelerde de yer bulduğunun farkındayız. Haksızlık etmek istemeyiz ama Altaylı'nın coşkusu kendisini bir adım önde tutuyor. Kardak'tan bu yana böyle...
Onlarca yıllık gazetecilik geçmişi ve güçlü kariyerine karşın Fatih Altaylı'nın Kürt sorunu sözkonusu olduğunda yüzeyselliği aşamayan bir tutum aldığını görüyoruz.
PKK'nın her sarsıcı eyleminden sonra benzer şeyler yazıyor. Özellikle bir konuya ısrarla vurgu yapıyor. Bahoz Erdal ya da Murat Karayılan kalibresindeki PKK yöneticilerinin neden "paketlenip" getirilmediğini sorgulayıp duruyor. Özel kuvvetler ne işe yarar diye soruyor. SAS komandoları neden alıp getirmiyor bu adamları diye yazılar Habertürk de konuyu dün geniş bir haberle sayfalarına taşıyarak "Özel Kuvvetler Fehman'ı paketleyebilir mi?" başlıklı özel bir dosya yayınlayarak Altaylı'nın açtığı yolda
Kürt meselesine o kadar kafa yormuş, bizzat Abdullah Öcalan'la görüşmüş, onca yıllık tecrübesi olan bir gazeteciden daha yaratıcı bir fikir beklemeye hakkımız var sanırız. Öcalan'ın kendisi dahi halihazırda cezaevindeyken bir başka ismin yakalanması soruna nasıl bir çözüm üretecek anlamıyoruz. Ama vahim olan ve bizi ilgilendiren kısmı bu değil.
Bir gazetecinin bu kadar operasyonel ve militarist bir projenin peşine düşüp gazetesini de bu yolda heba etmesi karşısında şaşırmadan edemiyoruz. Bizim bildiğimiz gazeteci haber yapar, fikir üretir, politik projeksiyon yapar, sosyolojik çözümleme yapar... Bu derecede güvenlik odaklı spesifik projeler gazetecinin değil ilgili profesyonellerin işi olsa gerek. Altaylı'nın bir gazeteci olarak Kürt meselesindeki önerileri barış ya da şiddet eksenli olabilir. Ama sesleneceği odak özel kuvvetler değil de siyasi sorumlu olarak hükümettir. Yayın yönetmenliği yapan bir gazetecinin kahvehanede gaza gelmiş bir yurdum insanından bir farkı olması gerekmez mi? Altaylı, özel kuvvetlere akıl verip güvenlik uzmanı şapkasını taktığında gazetecilik ile askerlik arasındaki o devasa mesafeyi de sıfırlamış oluyor. Habertürk, günlük yayınlanan bir kitle gazetesi midir yoksa profesyonellere hitap eden sektörel bir ulusal güvenlik dergisi mi? Altaylı'nın meseleye dair kafa yorması gereken alanlar Kürtçe eğitim, bölgedeki idari yapı, genel af, anayasal haklar değil de kime nerede nasıl askeri operasyon mu yapılacağıdır? Eğer öyle ise bu nasıl bir gazetecilik faaliyetidir?
"Sefeberlik gazeteciliği" ya da "mehmetçik basın" geleneğinden yakamızı ne zaman kurtarırız bilmiyoruz. Ama eğer kurtaracaksak bunu sektörün büyük oyuncularının öncülüğünde yapacağız. Fatih Altaylı ve Gazete Habertürk de bu anlamda sorumluluk sahibidir. Sivil ve fikri olan alanda ısrar etmek zorundadır. Habertürk'ün operasyonel önerilerinin Başta Sabah olmak üzere yer yer diğer gazetelerde de yer bulduğunun farkındayız. Haksızlık etmek istemeyiz ama Altaylı'nın coşkusu kendisini bir adım önde tutuyor. Kardak'tan bu yana böyle...