MEDYA KÖŞESİ

Kim bu Laik mastrubasyoncular?..

Kendileri söyleyip kendi söylediklerini seviyorlar. Bu bir tür zihinsel mastürbasyon...

Kim bu Laik mastrubasyoncular?..

Serdar Turgut, Gazete HT’deki köşesinde bazen öyle şeyler yazıyor ki kendimi onunla “Ruh İkizi” gibi görüyorum…

Ve…

Mizahi yeteneği benden çok yüksek (efendim benim de yeteneğim olmasına rağmen) olduğu için O benden daha iyi anlatıyor…

Meselâ bugünkü (03.08.2012) Gazete HT’de “Laik mastürbasyon üzerine (bir monolog)” başlığı altında yayımlanan makalesini yazmak isteseydim belki aynı cümleleri kuramazdım ama aynı şeyi anlatmaya çalışırdım…

Serdar Turgut makalesine şöyle başlıyor:

 Bugün beni bir süredir çok rahatsız eden ve aslında toplumu içten içe kemirip çürüten, ülkemizin geleceğini karartan bir sorundan bahsedeceğim.
Benim mastürbasyon olarak tanımladığım bir laik söylem var. Bu ülkenin her yerine yayılmaya başladı, benzer hayat tarzını paylaşan bir kesimin ortak düşünce sistematiği bu.

Sadece kendini tatmin etmeye yarayan, başka hiçbir değeri olmayan bir düşünceye sahip bu insanlar, aynı zamanda kendilerini neredeyse paralize eden bir korku içindeler.
Onlara göre Türkiye'de iyiye giden hiçbir şey yok. Var olduğunu görseler bile, bizi beklediğini "gördükleri" daha başka tehlikeler yanında bunun fazla önemi olmadığını söylüyorlar.
Bunlar AKP ve cemaati, genelde dindarları belirli kalıplar içinde düşünmeye kategorize etmeye alışmışlar.
Bunun dışında laf etmeye çalışan insanlar da onlara göre düşman.

Evet efendim;

Aynen Serdar’ın dediği gibi…

Bu Kökten Laik'ler gündüzleri bile siyah uyku gözlükleriyle dolaşıyorlar ortalık yerde…

Ve her an “kâbus” gördükleri için olsa gerek Türkiye’de iyi giden şeyleri görüp göstermek yerine; aradaki bazı ufak – tefek yanlışları büyütüp, “karabasan” haline getiriyorlar...

Bir ara verip yine Serdar’ın makalesine döneyim…

Diyor ki Serdar;

Onlar için AKP'li veya cemaatten olup da iyi olabilecek bir insan yoktur.
O insanların hepsi kötü ve kötülük yapmak için çalışan kişilerdir.

"Bizler kendimizi bunlardan korumak için bir şeyler yapmalıyız; eğer yapmazsak çok yakında şeriat altında yaşayacağız" diye korkularını anlatıyorlar.
Bu söylem tek bir insanla sınırlı kalsa, "Bu sadece tek bir insanın paranoyası" der, unutur gideriz. Ama bu söylem bir grubun, hatta bir sınıfın kolektif bilincinde artık... Popüler deyimle beyaz Türklerin paylaştığı, gündelik hayatlarını belirleyen söylem oldu bu maalesef.
Tabii bunların çoğunluğu eğitimli, meslekli düzgün insanlardan oluşuyor. Onların söylemini ülke açısından tehlikeli yapan da işin asıl bu yönü.
Türkiye içten içe kemiriliyor, tehlikeli biçimde bölünüyor. Bir tarafta AKP iktidarına koşulsuz, sorgu sualsiz destek verenler, diğer tarafta ise AKP'ye koşulsuz, sorgu sualsiz nefretle karşı olanlar var.
İki tarafta da karşısındakine yönelik nefret söylemi var. Her ikisi de kendi söylemleri içinde çok mutlu.
Karşıdakini, ötekini anlama çabası hiçbirinde yok.

Ve sevgili okur;

Serdar’la aynı çileleri çekişimizin temel sebebini az sonra okuyacaksınız…

Çünkü ve başka çarem de olmadığı için ben de Serdar gibi onunla “aynı sınıf insanlarla” bir arada yaşıyorum…

Hatta benim yaşadığım iki bin nüfuslu köyde (neredeyse) CHP’li (Serdar’ın anlattığı eğitimli, üst düzey bürokrat emeklisi, eski gazeteci ya da yazar) dışında bir vatandaş bile yok…

Varsa da çok az sayıda ve halen köyde yaşamaya çalışan eski DP, AP veya DYP kökenliler var…

Bakın ne yazıyor Serdar:

 Kendileri söyleyip kendi söylediklerini seviyorlar. Bu bir tür zihinsel mastürbasyon...
"İki tarafta da bunun olduğunu söylüyorsan neden sadece kendilerini laik görenleri yazmayı tercih ettin" diye soracak olursanız, "Çünkü benim gerçekten tanıdığım bunlar. Onlarla aynı hayat tarzını paylaşıyorum, aynı mekânlarda bulunuyorum, gündelik yaşamda onlarla birlikteyim. Bu yüzden onların konuşma biçimlerini, yaklaşımlarını, tehlikeli gidişatlarını çok daha içten, derinden tanıyorum" derim.

Daha ileride bu mastrubasyoncu kitleyi daha net anlatan Serdar şunları yazıyor:

Uzun süre aynı mekânları paylaştığımız için bu insanları bir süre gözlemleme şansına sahip oluyorum. Hemen hepsinin masasında muhakkak bir Sözcü Gazetesi oluyor.
Bu gazetenin, muhalefet görünümü altında aslında bu ülkeye çok büyük kötülük yaptığını bu köşeden yazdım. Muhalefeti küfretme, yıkıcı bir şekilde alay etme düzeyine indirgerseniz, kendinize çok kolay yandaş okuyucular bulursunuz ama bu ülkede yaratıcı, yapıcı muhalefet şansı da tamamen ortadan kalkar. Benim gibi alternatif diyalog yolları açıcı söylem arayanların da başarı şansı hiç kalmaz.
Aynı eleştiriyi daha önce Yılmaz Özdil için de yapmıştım. Yılmaz Özdil de Sözcü Gazetesi gibi yapıcı, yaratıcı hiçbir görüş öne sürmeden iktidara karşı alaycı eleştiriler getiriyor. Onlar gibi düşünmeyen ve bu ülkede nefret söyleminin dışına çıkıp orta yolun bulunabileceğine inanan kişilerin hiçbir başarı şansı kalmıyor.
Benimle son konuşan kadının, oturduğu masadaki diğer kadınlarla Yılmaz Özdil'in İzmir'de sahnelenen oyununa gitmek için sözleşmesini dinlemek de doğrusu hayli enteresan geldi bana.
O gördüğüm manzara, bu yazımın tümünü doğrulayan bir sahneymiş gibiydi.  

Evet efendim;

Saat de 14.00’e yaklaşıyor…
Az sonra vereceğim linkten

ÇOK OKUNANLAR