ANALİZ

Keşke yapabilsek!.. Keşke!..

18 canımız gitti vahşi bir terör saldırısında... Yine televizyon izleyeceğimizi... Yine AVM'lere, sinemalara, maçlara, tiyatrolara gideceğimizi gösterebilsek... Korkmadığımızı... Pes etmeyeceğimizi bir gösterebilsek...

Keşke yapabilsek!.. Keşke!..

Nihayet hacca gidebilecek duruma gelmişti kasabalı bir esnaf...

Borcu yoktu harcı yoktu...

Yaklaşık üç ay sürecek hac farzını yerine getirirken ailesinin geçimini sağlayacak kadar para da bırakacaktı arkasında...

Hatta...

Birikmiş altınlarını da...

Ama...

Karısı "bunlar çok, ben bunları koruyamam" deyince kasabanın kendisinden daha varlıklı ve güvenilir olduğu kabul edilen tüccarına gitti...

"Al bu altınlarımı muhafaza et... Dönünce alırım" dedi...

Tüccar, kendisine emanet edilen altınları aldı, Esnafın gözleri önünde demir kasaya kilitledi...

Huzur içinde gitti hacca Esnaf...

Hacı olup döndükten sonra, altınlarını emanet ettiği tüccarın mağazasına koştu hemen...

Tüccarın gözleri ağlamaklı bakıyordu kendisine...

Çünkü altınları demir kasa içinde fare yemişti...

Şaşırdı Hacı Esnaf...

Farelerin demir kasayı delip altın yediğini ilk kez duyuyordu...

Bir an için aptal yerine konulamayacağını göstermek geçti aklından...

Tüccarın üzerine yürümek, gırtlağını sıkıp onu oracıkta öldürmek istedi...

Ama...

Hem altınları geri gelmeyecekti...

Ve hem de katil olarak tutuklanıp idam edilecekti...

"Tuh" dedi sağ elinin sırtını sol elinin içine vurarak...

"Tuh, tuh" dedi... "Yememiş içmemiş biriktirmiştim oysa... Ne yapalım... Sağlık olsun" dedikten sonra kalktı gitti...

Birkaç gün sonra, altınlarını emanet ettiği ama "farelere yedirdiği"(!) için geri alamadığı tüccar ağlayarak geldi kendisine...

"Çocuğum kayıp" dedi elleriyle dizlerini bağrını döverek... "Acaba sen gördün mü çocuğumu?.."

Dudaklarını büktü Hacı Esnaf...

Düşünür gibi yaptı...

"Az önce bir karga geçti başımın üzerinden" dedi... "Gagasının ucunda on yaşlarında bir çocuk vardı ama senin çocuğun muydu tam olarak göremedim..."

Tüccar birden ağlamayı kesti...

Çok şaşırmıştı...

Alenen yalan söylüyordu karşısındaki Hacı Esnaf...

"Olur mu efendi?" dedi itiraz eden ses tonuyla... "ikiyüz elli gram karga nasıl olur da 25 kiloluk çocuğu gagasıyla taşır havada?"...

Güldü Hacı Esnaf...

"Altın yiyen farelerin yaşadığı bu kasabada neden olmasın?"...

Tüccar, kendisine altınlarını emanet eden esnafın farelerin altınlarını yemiş olacağına inanmadığını ama kendisiyle arasını da bozmamak için inanmış gibi göründüğünü anladı...

Ve bir şeyi daha anladı...

Çocuğunun kaçırıldığını, altınları geri vermezse öldürüleceğini...

"Fareleri bulup senin altınları istesem ve iade etsem sen de çocuğumu kaçıran kargayı bulup evladımı bana sağ salim geri verir misin?"...

Gülümsedi Hacı Esnaf...

"Getir altınları al çocuğunu"...

* * *

Kıssadan hisse...

Onu da Mehmet Barlas'ın bugünkü yazısından bir alıntıyla vereyim...

"... Kısacası terörle mücadeledeki devletin ve hükümetin kararlılığı yanında, diplomasi alanında da aynı kararlılığın sergilenmesi gerekiyor. Ortadoğu ülkeleri ile oyun oynar gibi oynayan Amerika'nın üst aklı, Türkiye konusunda dikkatli olmaya davet edilmelidir. Bu sade kavga edilerek değil, Amerika'ya ortak çıkarlar hatırlatılarak, dost bir üslupla da yapılabilir."...

* * *

Ve...

Son dönemde neredeyse her gün tanık olduğumuz terör cinayetleri dün de sürdü...

18 canımız gitti vahşi bir terör saldırısında...

Yine milletçe ağlayacağız...

Yine lanetler okuyacağız katil sürüsüne...

Ve yine eğlence programları yayınlayan kanalları suçlayacak, kınayacak, "böyle bir günde olur mu yani?" diyerek onları azarlayacağız...

Hatta hakaretler edeceğiz...

Ve...

Ne yazık ki...

Yine de hayatımızı korku, panik, kuşku, endişe içinde de olsa yaşamaya devam edeceğiz...

Oysa bir yapabilsek Hacı Esnaf'ın yaptığını...

Bir "aptala, anlamamışa" yatabilsek milletçe...

Umursamadığımızı...

Yine televizyon seyredeceğimizi...

Yine AVM'lere, sinemalara, maçlara, tiyatrolara gideceğimizi gösterebilsek...

Korkmadığımızı...

Korkmayacağımızı...

Pes etmeyeceğimizi...

Ve sonunda devletimizin bu işin üstesinden geleceğine inanıdığımızı fark ettirebilsek...

Ah bir yapabilsek bütün bunları...

Yakup MURAT

ÇOK OKUNANLAR