MEDYA KÖŞESİ

Kendine tetikçi diyen Belge'ye cevap verdi!

Murat Belge ve Murat Bardakçı arasındaki gerginlik tırmanıyor... Belge'nin tetikçi sözlerine bugün Bardakçı'dan yanıt geldi...

Kendine tetikçi diyen Belge'ye cevap verdi!

Murat Belge, Murat Bardakçı ve Habertürk gazetesini tetikçi ilan etti. Bu suçlamaya Burat Bardakçı'dan yanıt gecikemdi...

"Böyle bir mantığı, aklı başında kişiler “paranoya” yahut “kendisine aşırı üstünlük
vehmetme” olarak yorumlarlar. Dolayısıyla bu gibi iddialara “Üstad, büründüğü ‘Ben
hazretleri’ havasını fazla benimsemiş ve neticede saçmalamış!” demek dışında bir
cevap, sadece vakit israfıdır." diyen Bardakçı Prof. Dr. Murat Belge’nin “Osmanlı’da Kurumlar ve Kültür” isimli ders kitabında yaptığı yanlışları birbir sütununa taşıdı....

(...) Murat Bey’in bu ifadeleri yazmakla vaktini israf etmiştir. Zira bir üniversite için ve ders kitabı olarak kullanılması maksadıyla kaleme aldığı bu “eser”iyle tarihçı olmadığını, “sahici” değil, “göstermelik” bir tarih kitabı yazmaya cür’et ettiğini ama işbölümüne ve uzmanlaşmaya da önem vermeyecek tuhaf bir cesarete sahip olduğunu açıkça göstermiştir.

‘KASELİZ’LERE BİR HATIRLATMA

Prof. Dr. Murat Belge’nin başka gazetelerde kalem oynatmaya çalışan ve her vesile ile bana lâf dokundurmaya teşebbüs eden kâselîzlerine anlamayacaklarından emin olmadığım için, “kâselîz”in ne demek olduğunu söyleyeyim: “Kâse yalayan” demektir- de bir çift sözüm var: Hayranlık krizinden çıkın, “Bizim şeyhin kerâmâtı yine menkûl kendinden” sözünü asırlar sonra doğrulamayı bırakın, iddia ettiğiniz gibi dürüst ve demokrat iseniz oturun ve bu akademik yanlışları tartışın. Eğer “Birkaç küçük hatadan ne çıkar” demeye kalkkacak olursanız, pîrinizin bu ve diğer “eser”lerindeki böylesine yanlışlarından size sayfalar dolusu örnek gösterebilirim. Eskiler “Külli cahilun cesûr” diye meğerboşuna dememişler.

‘Ders’ dedikleri fahiş hatalar

Sayfa 390: “Musiki” başlığını taşıyan dördüncü bölümün hemen girişinde yeralan ve “Hamparsum notası” olduğu iddia edilen şeklin, bu nota ile hiçbir alâkası yoktur.
Hamparsum, tam adıyla Hampartsum Limoncuyan, mâlûm, Üçüncü Selim’in iktidar yıllarında yaygın şekilde kullanılmaya başlanan notanın mucididir. Sayfada “Hamparsum notası” diye gösterilen şekil ise, Prens Dimitri Kantemir’in icad ettiği
notadır. Meraklısı için bunun ayrıntısını da yazayım: Murat Bey’in yayınladığı şekil, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü’nde muhafaza edilen “Kantemiroğlu
Edvârı”nın 86 numaralı varağıdır ve sayfada Çengî Mustafa’nın Muhammes usulündeki Nevâ Peşrevi’nin notası kayıtlıdır. Murat Belge, şekli bir başka yayından almıştır ve yaptığı hatanın sebebi ise, büyük ihtimalle asıl kaynaktaki
yanlış bilgidir. Kaldı ki, Murat Belge’nin Hamparsum ve Ebced notaları arasındaki farkı bilmesine imkân olduğunu da zannetmiyorum.

Sayfa 394: “Müsemman” kelimesinin doğrusu “müsemmen”, “mâyeteyn”in “mieteyn”, “rastaksağı”nın da “raksaksağı”dır.

Sayfa 398: “Saz-ı dulab”, “saz-ı gayî” ve “murassa” isimli çalgılar İkinci Mehmed’in
dönemine değil, daha eskiye, Yıldırım Bayezid ve Çelebi Mehmed zamanlarına aittir. Üstelik, Osmanlı topraklarında değil, Doğu Türk Devletleri’nde kullanılmışlardır. isimlerinin doğrusu da “sâz-ı dulâb (veya ‘dolab’) ve “Sâz-ı Gaybî-i
Murassâ”dır. Bu çalgının mucidi Abdülkadir Meragi’dir; Merâgî, babasının “İbn
Gaybî” diye de bilinir, dolayısıyla kendi icadı olan saza da kendi adını vermiştir ve Murat Belge’nin “saz-ı gayî” ve “murassa” diye iki ayrı saz zannedip ismini karmakarışık ettiği âlet, tek bir çalgıdır.

Sayfa 398: Murat Bey, “lavta”nın unutulduğunu, bu sazın bizdeki son icracılarının Tanburî Cemil Bey ile Andon olduğunu iddia etmektedir ve böyle yaparken maalesef uydurmaktadır. Beyefendi, arada bir tenezzülen de olsa televizyonlardaki Türk Müziği programlarına şöyle bir nazar buyursalar, lavtanın hâlen çalınmakta olduğunu görürler. Üstelik, zamanımızın lavta icracılarından biri, haddim olmasa
da, bendenizimdir.

Sayfa 399: “Şeştar” santura değil, uda benzeyen bir çalgıdır. Dolayısıyla, Murat
Bey’in sandığı gibi santur ailesinden değildir, santur ile hiçbir alâkası yoktur.

Sayfa 406: Murat Belge, 17. asır bestekârı Hafız Post’a ait olan “Biz âlude-i
sâgar-ı badeyiz” ve “Gelse o şuh meclise” isimli eserlerin her ikisinin de Rast makamındaolduğunu söylemektedir ama bu da maalesef yanlıştır. Sözkonusu eserlerin sadece ikincisi “Rast”tır, ilki maalesef  “Rehâvi”dir ve bunun böyle olduğunu musikiye yeni başlayan hemen herkese öğretirler.

Sayfa 408: “Defter-i Dervişan” adında bir musiki kitabı yoktur. Bu, hemen her tekkede bulunan ve tekke mensupları ile ilgili mâlûmatın kaydedildiği defterlerin
genel adıdır.
 

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar 1 yorum