MEDYA KÖŞESİ

Kemal Öztürk: Yakında beni 'İslamcı Ajan' ilan ederse şaşmayın

Terör, iletişim ve istihbarat konularına daldım bu hafta. Yakında Ali Bulaç ve Türköne beni “İslamcı Ajan” ilan ederse şaşmayın. Bu işlere merak salmak bile tehlikeli...

Kemal Öztürk: Yakında beni 'İslamcı Ajan' ilan ederse şaşmayın

Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, köşesinde "Devletin İslamcısı" ve "islamcıların içindeki ajanlar" konusuna değinen ilginç bir yazıya imza attı bugün.

Öztürk, Mümtazer Türköne ve Ali Bulaç'ın başladığı, Altan Tan'ın katkıları ile gelişen ve hükümete yakın çevrelerde sert tepki gören tartışmaya katkı sunan yazısında "Terör, iletişim ve istihbarat konularına daldım bu hafta. Yakında Ali Bulaç ve Türköne beni “İslamcı Ajan” ilan ederse şaşmayın. Bu işlere merak salmak bile tehlikeli" yazdı ve ekledi: "Sahi, Cemaat ve üç kafadarı, “İslamcı ajan” tartışmasını aniden neden bitirdi?"


İşte Kemal Öztürk'ün köşesinden dikkat çeken bölümler:

“Devletin Ajanı İslamcılardan”, “Devletin örgütü IŞİD'e”

Terör, iletişim ve istihbarat konularına daldım bu hafta. Yakında Ali Bulaç ve Türköne beni “İslamcı Ajan” ilan ederse şaşmayın. Bu işlere merak salmak bile tehlikeli. Sahi, Cemaat ve üç kafadarı, “İslamcı ajan” tartışmasını aniden neden bitirdi? Hatta Türköne ve Dumanlı bir “İslamcı ajan” listesi yayınlanabileceğini söylüyordu, ondan da haber yok. “Devletin İslamcılar arasındaki ajanları”, “İstihbaratın beslediği İslamcılar” derken, şimdi Suruç'ta “istihbaratın beslediği” IŞİD katliamı, “MİT'in göz yumduğu dinci teröristleri” konuşuyoruz. Bakalım daha neler çıkacak.

(...)

Benim tezim şu: Gezi olaylarının ikinci bölümü, 17-25 Aralık darbe girişimleri, Reyhanlı patlaması, Kobani olayları, Diyarbakır HDP mitingindeki bomba ve Suruç saldırısı sıradan değil, basit değil ve yabancı devlet istihbaratlarının aktif karıştığı olaylardır. Bunu Hakan Fidan söylemedi bana heyecanlanmayın, sadece izleri takip ettim.

Anlatayım.
Tüm bu olaylardan sonraki ilk iletişim izlerini takip edin. Suçlu diye gösterilen izler, sizi dindar insanlara, devlete, onu yöneten mekanizmalara, siyasetçilere yönlendiriyor.

Bir tuhaflık var. Bu olaylar en çok Türkiye Devletini, MİT dahil, önemli kurumlarını, hükümeti, AK Parti'yi, Başbakan'ı ve Cumhurbaşkanı'nı yıpratıyor, değil mi? En çok zarar görenler, aynı zamanda nasıl saldırıların ortağı olabilir ki (HDP ile Cemaatin Suruç ve Diyarbakır ithamı)? Akla ve mantığa aykırı bir kere. Yok, akıl kullanmıyoruz, sadece suçluyoruz diyorlarsa başka.

(...)

“Türkiye IŞİD'i destekliyor”, IŞİD bunun karşılığını nasıl ödüyor?

Önemli bir tez var kafamızı karıştıran:
“Türkiye IŞİD'e destek oluyor, TIR'larla onlara silah gönderiyor. IŞİD de Kobani ve Suruç'ta Kürtleri öldürüyor.”
Diyelim ki bu tez doğru ve “TC IŞİD'e destek veriyor”. Peki IŞİD kendisini destekleyen, TIR'larla silah veren Türkiye'ye nasıl hizmet ediyor? Öyle ya yardım ediliyorsa bir karşılığı olması lazım, silah veren bir hayır kurumu değil bu devlet neticede.

(...)

Şimdi izlerin gittiği yöne tekrar bakalım: “TC IŞİD'e destek veriyor, IŞİD Kürtleri öldürüyor”. Bu sefer bu teze inanmak için duraksıyoruz değil mi? Burada birisi tersten yürümüş ve hepimizi elindeki iletişim gücüyle yanlış tarafa yönlendiriyor gibi geldi mi size de? İnanın iletişim, terörün en önemli silahı haline geldi.
Çocukken bu tersten ayak izlerini bıraktıktan sonra, bir kenarda durur, izleri takip edip, duvara toslayanlara, kafası karışanlara kıs kıs gülerdik. Birileri de şimdi bize gülüyor eminim.

ÇOK OKUNANLAR