MEDYA KÖŞESİ

Kekeç, Bila üzerinden VATAN’a çaktı!

Hakaret kastım yok... Kurumsal kimliklerine yönelik dostça bir eleştiri saysınlar bunu.

Kekeç, Bila üzerinden VATAN’a çaktı!
GAZETECİLER.COM

Ahmet Kekeç, Genelkurmay Başkanı'nın bir kısım medyayı(!) "Mütareke basını" olarak tanımlayan açıklamasına destek veren Fikret Bila üzerinden bütün VATAN'a çakıyor bugün...
Bu arada biz de Alâaddin Yavaşça'nın Hüzzam şarkısını mırıldandık; "kadere bak, kadere bak".
28 Şubat sürecinde "Bir kısım medya" olarak tanımlananlar o gün RefahYol hükümetine muhaliftiler..
Bugün "Yandaş"; denilenler ise o zaman da hükümetin yanındaydılar.
Yani o gün de yandaştılar...
Kader onları bugün aynı zamanda "Bir Kısım Medya" da yaptı..
Neyse...
Ne demek istediğimizi anlattığımızı umuyor, Ahmet Kekeç'in yazısına bakıyoruz.

 

Git yat Hikmet

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un "mütareke basını" benzetmesine en büyük destek kimden geldi dersiniz?

Kimden olacak?

Elbette, Aydın Doğan'ın "elimde şişti" dediği Vatan gazetesinden...

Daha doğrusu, bu gazetenin Hikmet Bila adlı yazarından...

Bu gazete, bir "Zafer Mutlu fantazyası" olarak doğdu; amaç Sabah gazetesinin önünü kesip iki numaralı koltuğa yerleşmek, süreç içinde Doğan Medya Grubu'na rampa yapmaktı.

Doğduğuyla kaldı...

Hazır doğmuşken de, yine Aydın Doğan'ın elinde, Gözcü gazetesinin boşalttığı "halk muhalefeti" cephesine konuşlandırıldı...

Madem elde şişmişti, öyle bir yayın politikası gütmeliydi ki, hem merkezde durmalı, hem solculuk yapmalı, hem milliyetçi olmalı, hem kıraathane müşterisinin düzeyine uygun bir "muhalefet dili" geliştirmeli, hem grubun çıkarlarını savunmalı, hem de (inşaallah) istikbaldeki CHP-MHP koalisyonuna göz kırpmalıydı.

Haa, bir de "sulandırıcılık" gibi bir görevleri var...

Ergenekon bahsi, yeterli miktarda yankı bulmuyor bu gazetede.

Balyoz hadisesine giriyorlar, ara ara bazı ilginç haberlere imza atıyorlar ama Doğan Medya Grubu'ndaki geleneksel "tepkisizlik" bu gazetede de fazlasıyla kendini gösteriyor.

Hakaret kastım yok... Kurumsal kimliklerine yönelik dostça bir eleştiri saysınlar bunu.

Bir de, "ateşli" ve "celadetli" yazarlarının durumuna baksınlar...

Ruhat Mengi'siyle, Mustafa Mutlu'suyla, çıktığı her televizyon programında "çıldıran" ve etrafa tükürükler saçarak konuşan Can Ataklı'sıyla, sinik Zülfü Livaneli'siyle, bir tür "militan muhalefet" örneği sergiliyor gazete ve ortaya çıkan bağırtıdan ne dediği anlaşılmıyor.

İşte bu gazetenin Hikmet Bila'sı,

Başbuğ'a destek vermiş.

Ben olsam, Başbuğ'un "Bugün maalesef Türkiye'de basının bir bölümü, çok açık söylüyorum, İstiklal Savaşı'ndaki mütareke basınını dahi aratacak seviyede. Ben inanıyorum ki, mütareke basını dahi bu kadar hain, bu kadar önyargılı değildi" sözlerini teessürle karşılardım.

Bila'da teessürün "t"si yok... Bilakis, "TSK yıllardır bir büyük savaşın içindeyken..." diye eyyam yapıyor.

Ben olsam, "Basının hangi bölümünü kastediyorsunuz Sayın Başbuğ?" diye sorardım.

Bila'da böyle bir niyet yok...

Bilakis, "Yazık. Gerçekten çok yazık. Mütareke basınını bile aratıyor kimileri..." diyerek hınk deyiciliğe soyunuyor.

Ben olsam, "Hangi haberlerinden şekvacısınız Sayın Başbuğ? Terörle mücadele azminizi kıran birkaç ihanet örneği gösterebilir misiniz?" diye sorardım.

Bila'da mesleki tecessüs yok...

 

Ahmet Kekeç'in yazısının tamamını

Yorumlar