Kekeç, Ahmet Altan'a böyle çaktı: 'Fethullah Bey'in mülaaneleri bile...'
Kötü bir romancı dediği Ahmet Altan için Kekeç, "Aynı tornadan çıkmış tehditleriniz artık kabak tadı verdi. Fethullah Bey'in mülaaneleri bile daha özgün..." yazdı
Yazısının girişinde Ahmet Altan'ın Nobel ödülü aldığı için Orhan Pamuk'tan "nefret ettiğini" ileri süren Ahmet Kekeç, Star gazetesindek köşesinde kelimelere dans ettirme becerisine sahip dediği Ahmet Altan'ın kötü bir romancı olduğunu, sıkıntılı bir Türkçesi olduğunu, yazdıktan sonra Hürriyet gazetesindeki röportajı da sert bir şekilde eleştirdi ve şöyle yazdı: "Aynı tornadan çıkmış tehditleriniz artık kabak tadı verdi. Fethullah Bey'in mülaaneleri bile daha özgün..."
İşte Ahmet Kekeç'in Taraf genel yayın yönetmeni iken neredeyse her gün polemiğe girdiği Ahmet Altan'a yüklenme fırsatığını kaçırmadan kaleme aldığı bugünkü yazısından çarpıcı bölümler:
"...Sözü, kelimelere dans ettirme becerisine sahip Ahmet Altan'ın romancılığına getirmek istediğim anlaşılmıştır.
Hemen düşüncemi söyleyeyim:
Kötü bir romancı...
Son mamulünü okumadım.
Sondan bir öncekini okumuş, "mutluluk çubuğu" gibi ortalıkta dolaşan, daha doğrusu herkesle (yaşlı genç demeden kasabadaki bütün kadınlarla) yatıp kalkarak "kasabanın gizemini" çözmeye çalışan kahramanın karton bir karakter olduğu, asla bir roman tipine dönüşmediği sonucuna varmıştım.
Üstelik sıkıntılı bir Türkçesi vardı.
Hemen her romanında karşımıza çıkıyordu bu "Türkçe..."
Kelimelere dans ettirme becerisine sahip yazar, ne yazık ki doğru dürüst cümle kuramıyordu.
Mesela, "çalıntı" söylentisine konu olan "Aldatmak" romanı...
Büyük edebiyat eleştirmeni Fatih Altaylı, "Bu roman Arthur Hailey'in 'Tekerlekler'inden araklama" demiş, bir ton tazminat ödemişti. Altan oysa, çalıntı yaptığı için değil, Türkçeyi katlettiği için suçlanmalıydı.
İşte bir örnek: "Bazen diplere dalıyor, orada kızıl mercan kayalıklarını andıran heyecanların, daha önce görmediği suçiçeklerine benzeyen yeni duyguların arasında dolaşıyordu..." ("Aldatmak", Can Yayınları baskısı, s. 148)
Romanın arka kapak yazısında, "Aşkı ve insanı pek az yazar onun gibi anlatabildi" diye oldukça iddialı bir cümle yer alıyor ama romancımız, kahramanını "suçiçeklerine benzeyen yepyeni duyguların arasında" pervasızca dolaştırmaktan çekinmiyor. Hiçbir editör de çıkıp, "Sen ne yapmaya çalışıyorsun birader?" diye sormuyor.
Hülasa:
Kötü romancı Ahmet Altan, artık kötü bir "demokrat..."
Bkz. Hürriyet gazetesine verdiği röportaj...
Elinde viski bardağı, ayaklarını uzatmış, "Toplum AKP'yi kenara itmezse, tarihinde rastlamadığı büyüklükte sarsıntı ve acıyla karşılaşır" buyuruyor ve halkın seçtiği AK Parti'yi, darbeyle işbaşına gelen İttihat ve Terakki'ye benzetiyor.
Daha fecisi şu:
Israrla "AK Parti" diyen Türk halkını, "olabilecek kötü şeylerle" tehdit ediyor.
İzzet Yasar'dan araklayarak söylersek: "Aynı tornadan çıkmış tehditleriniz artık kabak tadı verdi. Fethullah Bey'in mülaaneleri bile daha özgün..."