İşte Pelin Hanım'ın çiftliği...
Pelin Batu, Gala dergisi için yollara düştü, Adapazarı-Bıçkıdere Köyü’nde bir günlüğüne de olsa çiftlik hayatının keyfini sürdü. İşte 220 kilometrelik yoldan geriye kalanlar...
Pelin Batu, Gala dergisi için yollara düştü, Adapazarı-Bıçkıdere Köyü’nde bir günlüğüne de olsa çiftlik hayatının keyfini sürdü. İşte 220 kilometrelik yoldan geriye kalanlar...
* Nasıldı çiftlik hayatı?
- Ben sürekli İstanbul’dan kaçış planları yapıyorum. Bu yüzden her fırsatta kaçıyorum. İstanbul çok güzel bir şehir ama bir yandan da insanı boğuyor. Bir dönem sırf yeşillik, huzur ve kuş sesleri olduğu için mezarlıklara gidiyordum, ama son bir iki senedir onu da az yapmaya başladım. Çünkü tekin olmadığını söylüyorlar.
* Mezarlar kasvetli değil mi?
- Kasvetli gelmiyor bana çünkü ölüm de hayatın bir parçası. Benim çok sevdiğim yazarlardan biri olan Theophile Gautier, 1860’larda İstanbul’a gelmiş ve adamın ilk dikkatini çeken insanlarımızın mezarlıklarla çok barışık yaşadığı olmuş. Hatta bunun üzerine insanların doğuda ölümle çok barışık olduğunu, mezarlıklarda top oynadıklarını, piknik yaptıklarını yazmış. Şimdi ise mezarlık çevrelerine dev duvarlar örülüyor.
DOĞAYA DÖNDÜĞÜMÜZDE ÜRKEK VE APTAL DURABİLİYORUZ
* Küçük yerlerde dev duvarlar yoktur mezarlık çevrelerinde ama öyle hikayeler anlatılır ki insanlar yanından geçmeye korkar...
- Sonuç olarak mezarlık tarihi konusunda uzman değilim, ama eskiden insanların daha barışık olduğunu biliyorum. Her zaman böyle hikayeler çıkar, insan bilinmeyenden her zaman korkar. Mesela ben de hayatımda hiç inek sağmamıştım, dolayısıyla sağmak için otururken ister istemez ürktüm. Doğa ile iç içe olmak çok güzel ama bir taraftan da bu kadar süre betonlar içinde yaşayan insanlar olarak doğaya döndüğümüzde biraz ürkek ve aptal durabiliyoruz.
* Köy yerinde yaşayan kadınlar inek sağıyor, çocuk büyütüyor, ekmek yapıyor. O kadınlara nasıl bakıyorsunuz?
- Burada yaşayan kadınlar çok daha güçlü. Düşünsenize kaç tane çocukları var, doğayı iyi bilmek durumundalar, çünkü ondan besleniyorlar. Türkiye’nin geneline bakıldığında daha çok kadınlara iş düşüyor gibi geliyor bana.
- Ben sürekli İstanbul’dan kaçış planları yapıyorum. Bu yüzden her fırsatta kaçıyorum. İstanbul çok güzel bir şehir ama bir yandan da insanı boğuyor. Bir dönem sırf yeşillik, huzur ve kuş sesleri olduğu için mezarlıklara gidiyordum, ama son bir iki senedir onu da az yapmaya başladım. Çünkü tekin olmadığını söylüyorlar.
* Mezarlar kasvetli değil mi?
- Kasvetli gelmiyor bana çünkü ölüm de hayatın bir parçası. Benim çok sevdiğim yazarlardan biri olan Theophile Gautier, 1860’larda İstanbul’a gelmiş ve adamın ilk dikkatini çeken insanlarımızın mezarlıklarla çok barışık yaşadığı olmuş. Hatta bunun üzerine insanların doğuda ölümle çok barışık olduğunu, mezarlıklarda top oynadıklarını, piknik yaptıklarını yazmış. Şimdi ise mezarlık çevrelerine dev duvarlar örülüyor.
DOĞAYA DÖNDÜĞÜMÜZDE ÜRKEK VE APTAL DURABİLİYORUZ
* Küçük yerlerde dev duvarlar yoktur mezarlık çevrelerinde ama öyle hikayeler anlatılır ki insanlar yanından geçmeye korkar...
- Sonuç olarak mezarlık tarihi konusunda uzman değilim, ama eskiden insanların daha barışık olduğunu biliyorum. Her zaman böyle hikayeler çıkar, insan bilinmeyenden her zaman korkar. Mesela ben de hayatımda hiç inek sağmamıştım, dolayısıyla sağmak için otururken ister istemez ürktüm. Doğa ile iç içe olmak çok güzel ama bir taraftan da bu kadar süre betonlar içinde yaşayan insanlar olarak doğaya döndüğümüzde biraz ürkek ve aptal durabiliyoruz.
* Köy yerinde yaşayan kadınlar inek sağıyor, çocuk büyütüyor, ekmek yapıyor. O kadınlara nasıl bakıyorsunuz?
- Burada yaşayan kadınlar çok daha güçlü. Düşünsenize kaç tane çocukları var, doğayı iyi bilmek durumundalar, çünkü ondan besleniyorlar. Türkiye’nin geneline bakıldığında daha çok kadınlara iş düşüyor gibi geliyor bana.
YILANIMIZ, KİRPİMİZ HER TÜR HAYVANIMIZ OLDU
* Size doğa sevgisini aşılayan kim?
- Annem de babam da bu konularda bize hep örnek olmuşlardır. Mesela bizim evimizden hayvan hiç eksilmezdi. Her türlü hayvanımız olmuştu.
* Ne tür hayvanlarınız vardı?
- Kedimiz, köpeğimiz, dev etobur kaplumbağamız, keçimiz, yılanımız, iguanamız, papağanlarımız... Bir dönem kirpimiz bile oldu.
* Bugüne kadar beslediğiniz en vahşi hayvan neydi?
- Herhalde o etobur kaplumbağaydı. Onun için kasaptan et alıyorduk. O zamanlar Pakistan’da yaşıyorduk. Ama Türkiye’ye dönerken yanımızda getirmedik.
* Örümcek beslemediniz mi?
- Öyle tarantulamız olmadı ama kardeşim Arda etrafta bulduğu örümcekleri bir kutuda beslerdi. Onlara sinek yakalardı.
* şu sıralar neler yapıyorsunuz?
- Nagihan Alçı ile birlikte “Sınırsız” diye bir program yapmaya başlamıştık. Bazı nedenlerden dolayı tam istediğimiz gibi bir şey olamadı. Ben de istifa ettim. ıstifa etmeden üç gün önce Murat Bardakçı ile konuştum, “Sakın ayrılmayın” dedi. Ama ben bir şey için savaşmaktansa temiz bir kesik ile yoluma devam etmeyi tercih ettim.
AŞK HAYATIMDA HİÇ ARIZA TİPLER ÇIKMADI KARŞIMA
* Hayatınızdaki en temiz kesik neydi?
- Genelde hepsi temizdi.
* Özel ya da iş hayatınızda bu tür kesin finaller sonrası sorun çıkaran, sizi rahatsız edenler olmadı mı?
- Oldu ama uzun sürmedi hiçbiri. Sanırım gerek iş, gerekse aşk hayatımda bana hiç öyle çok arıza, obsesif tipler denk gelmedi.
* En son ne zaman ağladınız?
- Geçenlerde, bir buçuk yıl önce kaybettiğim çok sevdiğim anneannemi rüyamda gördüm ve uyandığımda çok ağladım.
* En son ne zaman güldünüz?
- Bugün. ıneği sağmaya çalışırken...
* Ölüm tehdidi mi aldınız?
- Evet. İlk başlarda benim çok canımı sıkıyordu bu tehditler. Her şeyden önce ben bir diplomatın kızıydım ve çocukluğum boyunca kurşun geçirmez camları olan arabalarla, acaba babam öldürülecek mi korkusuyla yaşadım.
* Tehdit alınca korktunuz mu?
- Korkunun ötesinde, insanlar nasıl böyle uç noktalarda düşünürler diye sıkılıyorum. 1915 diye bir program yaptık, Ermeniler’le ilgili. Ben de “geçmişte yaşananlar yaşandı, geleceğe bakmak gerekir” dedim ve yüzlerce ölüm tehdidi geldi.
Sevgililerim hep benden büyük oldu
*Sevgilileriniz sizinle nasıl başa çıkıyor?
-Genelde başa çıkamıyorlar. Bu yüzden de çok nadir ve az ilişki yaşıyorum.
*İlk ilişkinizi kaç yaşınızda yaşadınız?
-Ben 19-20 yaşlarındaydım, o ise 41... Şimdiye kadar da kendi yaşımda pek olmadı.
*Hiç mi olmadı?
-Evet hiç olmadı.
*Şimdi birisi var mı?
-Yok desek daha iyi olur
İŞTE PELİN HANIM'IN ÇİFTLİĞİ
[page_end]
[page_end]
[page_end]
[page_end]
[page_end]
[page_end]