İşte Gülen'den randevu bekleyen yazar!
''Cemaat üyeleri uzaydan gelmiş insanlar değil ki. Modernler; eğitimliler, Türkiye'yi seviyorlar'' diyerek Gülen'den randevu bekleyen köşe yazarı....
ZEYNEP KURTBAY'IN ÖZEL RÖPORTAJI - Serdar Turgut; bir dönem imza attığı ‘penis yazılarıyla’ medyanın en çok konuşturan yazarıydı. Kendi deyişiyle o ‘edepsiz’ yazılarını bıraktı. Son dönemde Gülen cemaatine dair yazılarıyla ses getiriyor. Hatta yazıları yetmiyor; ekranda da onu sıkça görür olduk. Muhafazakarlıkla modernlik arasındaki ilişkiye fazlasıyla kafa yoran Nihal Bengisu Karaca ile program yapması tesadüf değilmiş meğer. ‘Kuran’ın şifrelerini çözen adam’ olarak tanıdığımız Ömer Çelakıl’la yaptığı bir diğer program da öyle…
‘’Değişmedim. Benim bütün bu çabamı ‘Aaaa cemaatçi oldu’ deyip bitiremezler’’ diyen Serdar Turgut; söyleşimizde kararlar aldığını; birtakım teorilerini hayata geçirmek için yeni bir yola girdiğini, modernleşme ve inanç arasındaki ilişkiyi çözmeye kafa yorduğunu anlattı .
Ve tabii yeni gazetesini; yeni patronu Ciner’i; Akşam Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni’yken hükümete oynadığı bir oyunu; Hürriyet’te onu kimlerin neden istemediğini ve medyadaki tek dostunu; Rojin davasını; mizah yazılarının kahramanı olan eşi Rana’nın’ciddiyetli yazılarını’’ nasıl bulduğunu da sorduk; işte Serdar Turgut’un yanıtları…
CEMAAT ÜYELERİ UZAYDAN GELMİŞ İNSANLAR DEĞİL Kİ
Son dönemde Fethullah Gülen yazıları okuyoruz hep sizden. Cemaate olan yaklaşımınızla, inançla ilgili bir değişim yaşadığınız yönünde atıflar var size.
Şu an hayatımın geldiğim aşamasında yaşım kıdemim tecrübemle cemaatin önemli olduğunu ve yararlı olduğunu düşünüyorum Türkiye için. Tecrübemle bana söylenen hiçbir şeye aldırmamaya kararlıyım. O kadar çok lafı ediliyor ki ve o kadar çok etiket yükleniyor ki… Cemaatin anlaşılmasının yaralı olacağına inanıyorum. Onlar da uzaydan gelmiş insanlar değiller ki. Bu toplumun insanı hepsi.
AKŞAM'I ÖZLEMEDİM |
Akşam’ı özlediniz mi? Hayır hiç özlemedim. Mali sıkıntılar mıdır oraya veda etmenizdeki neden? Ehh sıkıyordu tabii. Başka insanların durumu çok kötüydü. Zar zor oluyordu. Telefon açacaksınız kendi maaşınız için filan. Para akışınıza darbe geliyor; kendinizden yemeye başlıyorsunuz. Patronajla ilgili bir sıkıntı değildi yani. Hayır hayır. Hiçbir kırgınlığım yok. Paranızı alabildiniz mi peki Akşam’dan? Akşam’daki mali sıkıntı çözülür mü sizce? Akşam daha iyi olacak. Belki de ben yanlış bir dönemde ayrıldım. Paramı alıyorum. Borçlarına sadıktır Akşam, içerideyken ödemez ama borcuna sadıktır. |
Oğlunuz şu anda hangi okula gidiyor? Bir dönem Doğa Koleji’ne gitti sanıyorum. Bunu soruyorum çünkü Doğa Kolejleri kamuoyunda Fethullah Gülen’in okulları olarak biliniyor; öyle olduğu iddia ediliyor diyelim.
Alp 8 yaşında. Şu anda TED’e gidiyor. Doğa’ya çok kısa bir dönem, 1 ay kadar gitti; o da anaokulunda. Onlar biraz benim adımı da kullanıyorlar sanıyorum. Okul cemaatin okulu falan da değil, belirteyim. Bana da sordular insanlar bunu çok. Ama ben onları tanıyacak kadar içlerinde durmadım.
BİLEĞİNDEKİ BİLEKLİĞİN HUZUR VEREN SIRRI
Siz inançlıyım ama dindar değilim diyorsunuz. Hangi dönemlerde inancınız daha çok kuvvetleniyor?
Evet ben teistim. Kişisel kriz dönemlerimde kuvvetlenir. Neden bu inanç meselesi benim üzerimde tartışılıyor anlamıyorum. Aslında çok önemli değil. İnançlı olmak insanın maddi ihtiyacıdır. Hayata direnmek için para kadar önemlidir. Çok önemli bir şeymiş gibi bu konu benim üzerimde tarif ediliyor. Aslında çok önemli değil. Normal hayatımı yaşıyorum, hayatımın kurallarında bir değişiklik yok. Ben daha çok tasavvufa kayıyorum. Mesela Hacıbektaş’a gittim; solcuların yeri. Enerji var orada. Ben öyle bir dünyaya aidim. Bu siyah beyaz bileklik orada dedelerin ve yaşlı kadınların taktıkları geleneksel bir şey. Bana huzur veriyor.
Peki ya diğer bilekliğiniz?
Diğeri Bodrum’dan aldığım seküler yaşamıma ait bir şey (gülüyor).
RADİKAL BİR DİNİ GÖRÜŞ ANADOLU’YA OTURMAZ[page_end]
Cemaatin önümüzdeki dönemde çok önemli olacağını söylediniz. Neden cemaat Türkiye için önemli sizce?
Şimdi de öyle değil mi? Çünkü modernler. Son İsrail olayında da çıktı ortaya. Bence modern bir tavır aldılar. Duygusal değildi. Modern insanlar; eğitime önem veriyorlar, Türkiye’yi seviyorlar ve dindarlar. Düşman değiller. Otoriteyle kavga etmiyorlar. Daha ne isteyeceksiniz? Böyle bir şeyi seçip kontak kurduğum için mutluyum. İnanç önemli olacak yarın. İnancın kimin kontrolünde demeyeyim ama kimin denetiminde olacağı çok önemli. Radikal bir dini görüş Anadolu’ya oturmaz.
MARKSİZM’İ İYİ BİLİRİM O ZAMAN BİLE DİNDARLARLA BULUŞURDUM |
70’li yıllarda Birikim dergisi çerçevesinde Marksistken de dindarlarla diyalog yollarını arıyordum. Marksizm’i iyi bilen biriyim ben. Kaynaklarının tümünü okumuşumdur. Üniversitemiz öyleydi. Solcu Yahudiler tarafından kurulmuş New School for Social Research’de okudum ben. İlk okuttukları kitap Capital’di. Çok ayrıcalıklı bir eğitim yaptık. Üniversitede kalsaydım, profesör olsaydım isterdim. CİNAYETE TEŞEBBÜSTEN Mİ YARGILANSAYDIM? Sapıklığım var mutlaka. Hayata absürd olarak bakıyorum. Dadaist bir bakışım var. Bazen yazılmaması gereken yazıyı bile bile yazdığım da oluyor. Apartmanlardan bebekleri atın köpekler kalsın diye bir yazım vardı; (Yüzümde hemen buruk bir ifade yer alıyor) Senin tepkin de hoşuma gitti. İnsanların bunu yapacağını bile bile yazmak çok hoş. Ama şuna da üzülüyorum; bunu gerçek sanıp protesto ediyor adam bu acıklı. Ne yapacaksan yap ama protesto etme yani. Karımı öldürmek istiyorum diye de yazdım. O zaman ne yapacaklar; Ağır Ceza’da cinayete teşebbüsten mi yargılanacağım? Kara mizah yok malesef. |
AK Parti ile cemaatin ayrıldıkları yer burası mı peki, köktendinci/modern yaklaşımı mı?
AK Parti’yle cemaat ayrılıyor zaten. Gözümüzün önünde mücadele var. İki tane ekol var Türkiye’de. Birisi daha çok Arap kökenine yakın. Ve ezilmişlik duygusuyla yaşayan, bağırmayı ağlamayı seven, radikal olmaya yatkın bir kesim. Bir de modern olan; para kazanmayı bilen; parayı hak hukuk çerçevesinde harcayan cemaatin kökeni var. Said-i Nursi’dir. Otoriteye başkaldırmayı kendisi o kadar çektiği halde kabul etmez. Yani ‘’uyumlu olun’’ der. Bu insanları yok farzederek yaşayamayız ki. Ben Marksistim; sekülerim, içki içiyorum. Onları anlamaya çalışıyorum.
CEMAAT BENİM KURDUĞUM İLİŞKİYE ÖNEM VERİYOR
Peki ne oldu da son dönemde daha çok konuşuluyorlar; kapalı kutu ne oldu da açıldı?
Onlar da kendilerini anlatmak istiyorlar. Benim açımdan biliyorum. Benim onlarla ilişki kurmama özel önem veriyorlar.
GÜLEN’DEN İZİN BEKLİYORUM KENDİSİYLE GÖRÜŞECEĞİM
Siz bizzat görüştünüz mü Fethullah Gülen’le?
Hayır görüşmedim. Görüşmek istediğimi söyledim. Ama gideceğim; izin verirlerse görüşeceğim. Gazeteci olarak.
UMBERTO ECO İLE PAPA’NIN GÖRÜŞMESİ GİBİ OLACAK
Bir kitap yazmayı düşünüyorsunuz değil mi cemaatle ilgili?
Cemaatten isimlerle yazışıyoruz. Uyuşmadığımız noktalarla birlikte toplayıp yayınlamayı düşünüyorum. İnançlı ve dindar olmayan seküler bir adamla inançlı ve dindar olan seküler olmayan yok onlar da seküler aslında adamın görüşmesi olacak bu. Umberto Eco ile Papa’nın görüşmesi gibi.
[photos]
‘’AAA CEMAATÇİ OLDU’’ DEYİP BİTİREMEZLER, AYIP! [page_end]
Siz Habertürk’le birlikte sahaya da dönmeye başladınız sanki öyle mi?
Kendisine aydın diyen bir insanın aktif olması lazım. Ben artık kendimi yaymayı bıraktım çıktım sahaya. Televizyonları da bu yüzden yapıyorum. Fikir var kafamda bunun anlatılmasını istiyorum. Bütün bu gayretimi sadece ‘’aaa cemaatçi oldu’’ diyerek bitiremez insanlar. Bu hem ayıp hem yanlış.
MODERNLEŞME VE İNANÇ ARASINDAKİ İLİŞKİYİ ÇÖZMEK
Peki nasıl fikirler var kafanızda?
Benim kafamda teori var. Modernleşme ve inanç arasındaki ilişkileri çözmek. Çözmek haddime düşmez ama öğreniyorum. Bu konuda yapılmış şeyleri Türkiye’ye uyarlamaya çalışıyorum. Bunun için de cemaatin çok önemli yeri olduğuna inanıyorum. Onlarla bu bağlamda konuşuyorum. Hepsi tutarlı. Benim çerçevemde düşünülmemiş an yoktur. Cumhuriyet tarihi; benim dönemim tüm dönemler üzerinde teorisini de yaptım. Böyleyken ‘’Bu adam kendini sattı’’ denmesi ne kadar basit ve ucuz bir şey.
Konuşma özürlüyüm ama yazıda birim |
Medyanın en güçlü kalemi kim sizce? Tartışılmaz benim. Yazı performansım konusunda hiç mütevazı olmam. Televizyon konusunda çok uzun gidemeyeceğimiz söyleyebilirim size. O ayrı bir şey; televizyon hayvanı olmak, yani yanlış anlamayın o dünyanın insanı olmak. O mesela Uğur Dündar. Ekran karşısında elini şaklattıklarında çakk diye anında Uğur Dündar olur. Bakışıyla; diksiyonuyla. Bende evde yalnız başına kalmaktan dolayı bozukluklar bile var. Konuşma özürlüyüm ben. Utangacımdır. Göz önünde olmayı sevmem. Gördüğüm en çalışkan muhabir ruhlu insan Mehmet Ali Birand’dır, takdir ederim. MEDYADA TEK ARKADAŞIM ERTUĞRUL ÖZKÖK Medyada görüştüğünüz kimler var? Medyada pek kimseyle görüşmem. Bir tek Ertuğrul Özkök. Çağdaş sayılıyoruz: Aynı korkularımız, aynı düşüncelerimiz var. Görüşüyoruz. Bir de SerdarAkinan’ı severim ben. Onun gülüşü bile benim içime sıcaklık dolduruyor. Kendi başını belaya sokma potansiyeli çok fazladır. |
Ben bütün bunlara teorik fizikçileri okuyarak başladım. Evrenin oluşumunu yazıyorlar. Fakat bir noktada tıkanıyorlar. O kadar büyük bir şey var ki. Çok insan var öyle. Araştırmalarının bir aşamasında Allah’tan bahsediyorlar.
Kuran’ı nereye koyuyorsunuz?
Bakın bu işe hiç girmem. Çünkü söylediğim laf yanlış anlaşılır. Bu konuda bir şey söylemek benim haddime düşmez. Ben o kitapta, dinde emredilen kurallarla uyuşamıyorum. Açık da söylüyorum herkese. Saklanmaz ki bu? İsterse bir adam evine kapansın günde 100 defa dua etsin; Allah’la konuştuğunu iddia etsin. Ben tasavvuf okuyorum; butik bir din gibi. Bu ülkede ahlakın dindarların uhdesinde olduğu yolunda bir varsayım var. Çirkin söylemler de var. Mesela Nişantaşı’na, Etiler’e ahlaksızlık diyorlar. Bunu göstermek lazım insanlara kimse dindar oldum diye ahlaklı olmuyor.
PENİS YAZILARI DÖNEME UYGUNDU O DÖNEM BİTTİ
Okur ‘ciddiyetli’ yazılarınızı sevdi mi? O ‘terbiyesiz’ dediğiniz penis yazılarınızı mı özlüyor yoksa?
Mizahı tabii herkes okuyor. Mizahın illa da edepsizlikle yapılması gerekmiyor tabii ki. En kolay yapılan iştir.
Yani penis yazılarını yazarak kolayı mı seçtim diyorsunuz?
E biraz kolay oldu. Bir de dönem uygundu. Böyle bir akım vardı. Penis konusundaki yazılar o ortama uygundu. Şimdi bitti artık. Şu anda daha zoru denemek istiyorum. Aslında mizah konusu olmayacak gibi konuları bulup onu mizah yapacağım.
İnanç konularında da mı?
Yok hayır onların mizahını yapmayacağım. Mesela çocuk yetiştirme konusu, aile konusu.
Eşinizden sonra şimdi de oğlunuzu mu okuyacağız?
Olabilir de olmayabilir de. Benim özelimde edepsiz tarafım fazla yok. Yazılardaki bende var.
Oğlunuz ‘penis yazılarınıza’ nasıl tepkiler veriyordu?
Çok zeki bir çocuk. Onun ortamını, yapılış nedenini anlatırsanız anlıyor. Bazen Türkiye’deki birçok insandan daha akıllı.
TERBİYESİZ YAZILARIMI İNTERNETTE YAZABİLİRİM[page_end]
‘’Baba ya niye yazdın böyle’’ dediği olmadı mı hiç? Ya da arkadaşları tarafından alay edilip size isyan ettiği?
Bizim okulumuzda düzey öyle değil, anneleri babalarından dolayı. Bir internet sitesinde sadece terbiyesiz yazılar yazabilirim ama.
Nasıl bir site olacak? Yoksa blog mu?
İnternette tehlikeli tabii. Erişimin büyükler arasında olduğu bir site olmalı. Uçayımm. Ama dava konusu da olmayacak siteler olmalı. Bu arada çok yoğunum tabii. İki program. Bir yandan 8 yazı. Magazinler çok yoruyor beni. Popüler kültürü takip edip öğrenmek gerekiyor. Bu kadar iş arasında bir de blog yazayım; terbiyesiz yazayım diyecek halim yok yani.
Sanki o ‘edepsiz yazılarınızı’ da özlüyormuşsunuz gibi.
Birçok insanı mutlu etti o yazılar, çok güldüler. Ben de yazarken gülüyordum tabii, eğleniyordum.
Nasıl bir tatmindi?
Cinsel değildi (Gülüyor). Onu da söyleyenler var; ‘bu adamın cinsel fonksiyonları bozuk da böyle yazılar yazıyor’ diyorlar.
Rana Hanım o yazılarınızın kahramanı olmaktan mutsuz olmadı mı hiç?
Her gazete yazısı biraz abartıdır. Esinleniyorsunuz; komedi dilinde abartıyorsunuz. Gerçekti ama abartı vardı. Kimse karısından bu kadar hoşnutsuzluk duyamaz yani.
Gerçekte bu kadar savaş yok yani eşinizle aranızda?
Tabii; ben biraz olgunlaştım da son zamanlarda.
RANA ÇOK DİKKATLİ OLMAMI SÖYLÜYOR
Eşiniz yeni kararlarınızı nasıl değerlendiriyor?
Herhangi bir yanlışın kariyerime kötü etki yapacağını düşünüyor. Dikkatli olmamı söylüyor. Özellikle ‘’televizyona çok dikkat et’’ diyor.
CİNER, MURDOCH GİBİ KAĞIDI SEVİYOR
Akşam’da kalsaydınız da cemaatle ilgili yazılarınız devam edecek miydi?
Ben nerede olursa olsa bunu yapacaktım. Ama ben bu gazetenin modern, ileriye bakan, dinamik bir gazete olduğunu düşünmüyorum. Basın işini seviyor patronu, Murdoch gibi. Murdoch da kağıdı seviyor. Televizyonda kalırsınız masrafınız da az olur, kazanırsınız. Ama o zoru seçti.
Sınırlarınızı en çok zorladığınız yazınız hangisiydi?
O kadar çok var ki.
Peki vicdanınızı en çok sızlatan yazınız?
Sınırları zorladığım yazıları ciddiye almadığım için vicdanımı sızlatan yazı da yok.
ROJİN YAZISININ ÖZNESİNDEKİ ‘BEN’ DEĞİLDİM; BİR TERÖRİSTTİ [page_end]
Rojin’le ilgili yazdığınız yazı mesela? Pişman mısınız?
Daha önce de söyledim hakaret yoktu yazımda. Tepki vardı kendisinde. Yazının beni ben değildim; bir teröristti. Bakalım ne ceza vereceklerse verecekler; yapacak bir şey yok; bunu anlamıyorlarsa. Ülkede o kadar çok mesele varken benim terör hedefi haline gelmem beni üzdü. Terörle mücadele edenleri yormuş olmak da beni üzdü.
ROJİN YERİNE HÜLYA AVŞAR YAZSAM GÜLÜP GEÇERDİ
Mizahi yazılarınızın geldiği nokta mıydı? Yani bu bir miad mı oldu; sizin o yazılarınızı terk etmenizde?
Bakın ben o yazıda ismini verdiğim hanımefendi yerine Hülya Avşar’ın adını verseydim gülüp geçecekti. Söyledi de bana bunu kendisi. Kürtlerle ilgili program yapıyordu; oradan aklımda kalmış; Rojin’le ilgili benim nosyonum yoktur. Bazen yazının şehvetine kapılıyorsunuz; yazı akarken oraya bir cümle gerekiyor koyuyorsunuz sonra ömür boyu gidiyor. Hata olduğunu itiraf ettim. Demeç de verdim toplumun önüne çıktım; hanımefendiden özür diledim. Kastım bu değildi dedim.
Siz gazeteciliğin ölümüne dair yazılar da kaleme alıyorsunuz zaman zaman. Gazetecilik nasıl kurtulur peki?
Bu gazete gibi (Habertürk) gazeteleri kuran insanlarla kurtulacak.
MEDYA PATRONLARI İNŞALLAH BU SEVGİYİ KAPAR CİNER’DEN
Yani Ciner’le mi kurtulacak?
Evet aynen öyle. Gazetecilik bir aşk meselesidir. Eski patronlar da aşkla başlamıştır bu işe. Paralı olan bir insan. Şanslıyız yani. İnşallah diğer patronlar da bu sevgiyi kapar ondan.
Peki bugün medyadaki en büyük tehdit ne sizce?
Müthiş bir tahammülsüzlük var. Yandaş olan medya üzerinde de çok büyük bir baskı var. Yandaşlıktan bir milim çıktıklarında da Ankara’dan telefon yağıyor. Patronlar üzerinde baskı var. Benim burada bağlayıcılığım yok. Fatih Bey’e sorsanız vardır mutlaka.
YAYIN YÖNETMENİYKEN HÜKÜMETE BİR OYUN OYNADIM
Siz böyle bir baskı yaşadınız mı Akşam’da yayın yönetmeniyken?
Ben yayın yönetmeniyken bir oyun oynadım Akşam’da size onu anlatayım. ‘’Emin Çölaşan’ı alacağım’’ diye bir dedikodu çıkardım. Ortalık ayağa kalktı. Panik yarattı. Baskılar geldi. Ben de bazı adamlara ‘’Serdar Turgut hükümeti üzmemek için Emin Çölaşan’ı almaktan vazgeçti. Onların nezdinde iyi olalım bari’’ dedim. Herkes mutlu oldu, çok hoşuma gitti.
Emin Çölaşan’dan nasıl tepki geldi peki?
Onun haberi yoktu ki, konuşmadık bile hiç. [page_end]
PATRONLARDAN HÜRRİYET’E SERDAR TURGUT TEHDİDİ
Siz kendi başınız belaya sokar mısınız?
Ben kendi başımı belaya soktum tabii ki. İş dünyasından bazı isimler alışma sürecinde bana büyük tepki vermişler; Hürriyet’te. Baskı yapmışlar.
Kimdi size medyada istemeyenler? Ne zorları vardı sizinle?
Yaptıklarından utanmışlardır sonra. Birçoğuyla arkadaş oldum. Benim o dönemde Ertuğrul’a çok borcum vardı; dayanılamayacak bir baskı olabilir o. Sonra öğrendim ben bunları; Ertuğrul da teyit etti. Bir tarihsel anektot. Burjuvazinin davranışını göstermek açısından. Yeniliklere sahip çıkacaklarına, tabuları yıkmaya çalışan bir adama; hayatının en kritik döneminde ayağına çelme takabiliyorlar.
Kimdi peki onlar?
İsim almaya çalışma; hiç vermem. Herkesin tanıdığı insanlar .
ŞİMDİ REKLAMVERENLERİN EN SEVDİĞİ YAZARIM BEN
Reklam da mı vermediler?
Onu da yapabilirlerdi. Ben reklamcılar nezdinde en güçlü yazarım. Reklamverenlerin sevdiği bir yazarım ben.
Sizin yazdığınız sayfa daha kolay mı reklam alıyor?
Benim bulunduğum gazeteye bir hava verdiğimi düşünüyorlar. Araştırmalar da var o yönde.
ÇAPKINLIKTAN KORKARIM KARIMI ÜZMEK İSTEMEM
Ertuğrul Özkök kadınlarla ilişkisini anlatırken ‘yemek yiyen iştahlı kadınları severim’ demişti. Sizin kadınlarla ilişkiniz nasıl?
Ben evliliğimin her aşamasında çapkınlıktan korktum, korkarım. Çünkü her insan çapkınlığın bir aşamasını aşka dönüştürebilir. Karımı ne üzmek istiyorum ne ayrılmak istiyorum. Tehlikeye atmamak için ne gerekiyorsa onu yapıyorum. Kadınlarla ilişki kuramam ben. Sadece kafamdan cinsel ilişki stresini attığım kadınlarla arkadaş olabilirim.
Hiç mi olmuyor peki?
Oluyor tabii canım. Zihnimde kötü şeyler düşündüklerim de oluyor.