işte bu be Aziz Yıldırım!.. İşte bu!..
Hak ettiği halde kendi hayatını bir türlü yaşayamayan; Fenerbahçe tutkusu nedeniyle sevdiklerinin bile hayatını zehir eden bu adamı;
ADNAN BERK OKAN
O bir gazeteci değil...
Televizoncu asla olmadı...
Radyoculuğun yanından geçmedi...
Ama...
Son ondört yıldır medyamızda onun adının geçmediği tek gün bile yok...
Bu ondört yılda nice köşe yazarı, futbol yorumcusu, genel yayın yönetmeni, televizyon sunucusu ve radyocu aylarca adlarından söz ettiremese de onu tek bir gün bile unutmadık...
Mutlaka hakkında yazacak, haber yapacak, yorumlayacak ve hatta "çakacak" bir şey bulduk...
Ve...
Onu her gün haberleştirdik...
Çünkü onun haberi satıyor, reyting alıyordu...
O ise bu uzun süreçte önüne gelen herkesle kavga etti...
Gazetecileri haşladı...
Rakip kulüp yönticilerini azarladı...
Ve hatta...
Hiç yatmaması, yanından geçmemesi gerektiği halde bir yıl hapis yattı...
Hâsılı...
Sahip olduğu varlıkla müsemma, "carpe diem!" bir hayat yaşamaktan, gününü gün edip zamanın tadını çıkarmaktansa, "gladyatörler" gibi arenaya çıktı...
Kâh fiziken gözlere görünmese de kan döktü...
Kâh bizler aktığını görmesek de kanı döküldü...
Geçtiğimiz gece Türkiye'nin en mükemmel, en kaliteli ve sektörünün biriciği olan GÜNAY Restoran'a gidip zarif eşiyle birlikte fekekten bir gece çalmış...
Ona da orası yakışırdı zaten...
Ve...
Aslında çok geç kalınmış bir "kendini yaşama gecesi" olsa da; çok iyi etmiş...
Adnan Şenses'e dört kez sarılıp öpmüş...
Keşke kırk dört kez sarılıp öpseymiş...
Çünkü bu; hem öpenin hem öpülenin hakkıymış...
Ve ey bütün medya!..
Ve ey bütün futbolseverler!..
Hak ettiği halde kendi hayatını bir türlü yaşayamayan;
Fenerbahçe tutkusu (sevginin, saygının çok ötesinde çünkü) nedeniyle kendisinden başka sevdiklerinin de hayatını zehir eden bu adam kim mi?..
Söyleyeyim: Aziz Yıldırım...
Ve ey Aziz Yıldırım!..
Şu kısacık insan ömründe sen en uzun ömrü sürsen kaç yıl be arkadaş!?..
100, 120, 150 mi?..
Yani ne kadar uzun olursa olsun bitmeyecek mi?..
Bu kadar çalıştın, çabaladın;
bu güzel ülkenin en varlıklı işadamlarından biri oldun...
Niçin?..
Sadece Fenerbahçe ve Fenebahçeliler için mi?..
Sana "Fenerbahçe ve Fenerbahçelileri sevme" dediğim yok...
Ama...
Kendini ve seni sevenleri de sevmeyi unutma...
Kendini ve seni sevenleri mutlu etmek için ise önce kendin mutlu ol...
Ve tabii ki "huzurlu" ol...
Nihayet kendinin ve sevenlerinin yaşamanız gereken bir hayat olduğunu hatırlamış gereğini yerine getirmişsin...
Bunu daha sık yap..
Göreceksin ki dünyada Fenerbahçe ve Fenerbahçelilerin dışında da çok muhteşem bir hayat var...
Yeni yılın kutlu olsun arkadaş!..
[email protected]
O bir gazeteci değil...
Televizoncu asla olmadı...
Radyoculuğun yanından geçmedi...
Ama...
Son ondört yıldır medyamızda onun adının geçmediği tek gün bile yok...
Bu ondört yılda nice köşe yazarı, futbol yorumcusu, genel yayın yönetmeni, televizyon sunucusu ve radyocu aylarca adlarından söz ettiremese de onu tek bir gün bile unutmadık...
Mutlaka hakkında yazacak, haber yapacak, yorumlayacak ve hatta "çakacak" bir şey bulduk...
Ve...
Onu her gün haberleştirdik...
Çünkü onun haberi satıyor, reyting alıyordu...
O ise bu uzun süreçte önüne gelen herkesle kavga etti...
Gazetecileri haşladı...
Rakip kulüp yönticilerini azarladı...
Ve hatta...
Hiç yatmaması, yanından geçmemesi gerektiği halde bir yıl hapis yattı...
Hâsılı...
Sahip olduğu varlıkla müsemma, "carpe diem!" bir hayat yaşamaktan, gününü gün edip zamanın tadını çıkarmaktansa, "gladyatörler" gibi arenaya çıktı...
Kâh fiziken gözlere görünmese de kan döktü...
Kâh bizler aktığını görmesek de kanı döküldü...
Geçtiğimiz gece Türkiye'nin en mükemmel, en kaliteli ve sektörünün biriciği olan GÜNAY Restoran'a gidip zarif eşiyle birlikte fekekten bir gece çalmış...
Ona da orası yakışırdı zaten...
Ve...
Aslında çok geç kalınmış bir "kendini yaşama gecesi" olsa da; çok iyi etmiş...
Adnan Şenses'e dört kez sarılıp öpmüş...
Keşke kırk dört kez sarılıp öpseymiş...
Çünkü bu; hem öpenin hem öpülenin hakkıymış...
Ve ey bütün medya!..
Ve ey bütün futbolseverler!..
Hak ettiği halde kendi hayatını bir türlü yaşayamayan;
Fenerbahçe tutkusu (sevginin, saygının çok ötesinde çünkü) nedeniyle kendisinden başka sevdiklerinin de hayatını zehir eden bu adam kim mi?..
Söyleyeyim: Aziz Yıldırım...
Ve ey Aziz Yıldırım!..
Şu kısacık insan ömründe sen en uzun ömrü sürsen kaç yıl be arkadaş!?..
100, 120, 150 mi?..
Yani ne kadar uzun olursa olsun bitmeyecek mi?..
Bu kadar çalıştın, çabaladın;
bu güzel ülkenin en varlıklı işadamlarından biri oldun...
Niçin?..
Sadece Fenerbahçe ve Fenebahçeliler için mi?..
Sana "Fenerbahçe ve Fenerbahçelileri sevme" dediğim yok...
Ama...
Kendini ve seni sevenleri de sevmeyi unutma...
Kendini ve seni sevenleri mutlu etmek için ise önce kendin mutlu ol...
Ve tabii ki "huzurlu" ol...
Nihayet kendinin ve sevenlerinin yaşamanız gereken bir hayat olduğunu hatırlamış gereğini yerine getirmişsin...
Bunu daha sık yap..
Göreceksin ki dünyada Fenerbahçe ve Fenerbahçelilerin dışında da çok muhteşem bir hayat var...
Yeni yılın kutlu olsun arkadaş!..
[email protected]