İnsanlık ölmüş be abi ama ağlayanı yok
En gerçek olmayan şeyler öyle bir kutsanıyor ki gazeteci ve siyasetçi ortaklığında… Gerçekleri lanetlemeye başlıyorsunuz.
Delikanlılığa ilk adım attığım yıllar…
Kendimi büyümüş hisseder ya da öyle göstermeye çalışırdım…
İnsanlardaki çürümeyi ve tarih bilgimin yüksekliğini kanıtlamak istermiş gibi şöyle derdim:
“Taş devri, tunç devri, şimdi de puşt devri”…
*
Madem ki Orhan baba “Batsın bu dünya” diyordu şarkılarından birinde…
O halde vardı babanın bir bildiği…
O baba ki “nerde boynu bükük bir garip görsen, hor görme garibi bir derdi vardır” diyerek de sanki beni tarif ediyordu…
Ve…
Nerde boynu bükük bir garip görsem:
“İnsanlık ölmüş be abi ama ağlayanı yok” diyordum yüksek perdeden…
BİR BEN MİYDİM GARİP?..
Sadece bir ben miydim garip?..
Bir ben miydim ezik?..
Olur mu?..
Milletçe gariptik, milletçe ezik….
*
Oysa…
Daha o zamanlarda asıl girdiğimiz çağın “cilâlı imaj devri” olduğunun farkında değilmişim…
Daha o zamanlar (50 -52 yıl önce) her şey imajmış meğer…
TÜRKÇE NE KABA ŞİVEYDİ ÖYLE…
Berkant ünlü Samanyolu şarkısını söylerken “c”leri “j” gibi telaffuz ederdi…
“ömür boyu sürejeeeekkkk.” falan…
*
Neden?..
Çünkü Türkçe telaffuz kabaydı…
Ancak garipler ve ezikler kullanırdı o kaba şiveyi…
O nedenle orijinal eserini “Türkçe” söz yazılmış haliyle söyleyen Adamo’ya öykünülürdü…
*
Hele Ajda Pekkan yok muydu Ajda Pekkan…
Kendi adında da “j” harfi olduğu için midir nedir, Frank Sinatra’nın seslendirdiği “Stranger in the night”ın Türkçesini şöyle söylerdi:
“İki yabanjı eller birleşmiş iki yabanjı kalpler sözleşmiş”…
DİĞER ASİLLER BİLE VEKİLE İNANIYOR…
Bugün ise artık cilalı imaj devri…
Çünkü…
Gerçek şeyin yerini imajı aldı…
Kopya orijinale tercih ediliyor…
Sonra da kimi temiz, gerçek vatansever yurttaşlar isyan edercesine bağırıyor kızdıkları siyasetçilere yani milletvekillerine:
“Sen vekilsin ben asil asil…”
*
Ama…
Diğer asiller bile vekile inanıyor…
Neden?..
Temsilci asilin yerini aldı da ondan…
NE SİHİRBAZI GÖZBAĞCI O GÖZBAĞCI…
Çocukluğumda en ünlü Türk illüzyonist Zati Sungur’du…
Ve bir de çizgi roman Sihirbaz Mandreke’yi hatırlıyorum.
Rahmetli Sezai dayım (1958 olmalı) bu iki sihirbaz ya da illüzyonist için bana, “Bu adamlar gözbağcı” demişti…
*
Çok sevmiştim “gözbağcı” sıfatını…
İlkokul 3. sınıfta olmalı…
Öğretmenimiz Fatma Dülgerbaki “sihirbaz” dediğinde ben dayımdan öğrendiğim gibi söylemiştim:
“Öğretmenim onlar sihirbaz değil gözbağcı”…
HEMEN HERKES GÖZBAĞCI ABİ
Bugün ise başta gazeteciler olmak üzere:
Siyasetçiler gözbağcı…
Ekonomistler gözbağcı…
Askerler gözbağcı…
Yargıç ve savcılar gözbağcı…
Avukatlar gözbağcı…
En çok da…
Din adamları gözbağcı…
*
En gerçek olmayan şeyler öyle bir kutsanıyor ki gazeteci ve siyasetçi ortaklığında…
Gerçekleri lanetlemeye başlıyorsunuz.
NE VAR Kİ HALK BİLMİYOR
Son birkaç gündür tartıştığımız şeylere bakın lütfen…
Gerçek ne?..
Yalan ne?..
Kimse bilmiyor…
En kötüsü…
Dünyanın en parlak istihbarat teşkilâtlarından birine sahip olduğumuz halde Türkiye halkı bilmiyor…
*
Bazen aynaya bakıp kendi kendime söyleniyorum…
Acaba ben gerçek miyim?..
Yoksa imajım mı var şu sanal dünyanın içinde?...