İnsanı sevmek, hayvanı sevmekten zor mu?..
Hayvanları çok seven bir meslektaşımızın, insanları hiç sevmeyişini anlayamamaktan kaynaklanan bir yazıdır bu…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sadece “Türk”lerden oluştuğunu zannettik, zannediyoruz…
Bunun böyle olmadığını anlatmaya çalışan; biraz da haddini aşarak, “1 Milyon Ermeni’yi kestik, 40 bin Kürdü öldürdük” diyen Orhan Pamuk’a saldırdık…
Pamuk, “Nobel Edebiyat Ödülü” aldı ama bıkmadan usanmadan, “ ‘1 Milyon Ermeni’yi kestik, 40 bin Kürdü öldürdük’ dediği için Nobel’i verdiler” diyerek Orhan Pamuk’u küçümsediğimizi sanırken aslında uluslar arası ve saygın bir organizasyonu aşağıladık…
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sadece “Sünni Müslüman”lardan oluştuğu yanlışına düştük, düşüyoruz bakalım daha ne kadar süre bu yanlışa devam edeceğiz...
Alevilerin de “Birey” olduklarını…
“İnsan” olduklarını…
Temel hak ve özgürlükleri olduğunu…
Ve en önemlisi…
“Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” oldukları gerçeğini unuttuk…
Unutuyoruz…
Unutmaya devam edeceğe benziyoruz…
Bu yüzden olsa gerek, en insani taleplerini bile “Bölücüler!” diyerek reddettik…
Böyle olunca haliyle Hukuk’a ve Kanunlara da tek yönlü baktık…
Yargılaması süren davalarda bile sadece “Mağdurun Hukuku”nu savunduk…
Kanunların sadece “Mağdurların” haklarını koruduğunu sandık…
Onun için, adının “Ergenekon Davası” olduğuna inandığımız ama “Ergenekon” ile yakın uzak ilgisi bile olmayan bir davalar zincirinde “tutuklanan” herkese “suçlu” muamelesi yaptık…
Yaptığı ameliyatlarla hemen “her gün en az üş kişiye hayat veren Prof. Mehmet Haberal”ın “tutuksuz” ancak kendi hastanesinde “gözaltında” tutularak ameliyatlarına devam etmesini öneren Hıncal Uluç’un teklifine “kayıtsız” kaldık…
GAZETECİLER.COM’dan başka hiçbir medya kurumu Hıncal Uluç’un son derecede yasal ve insani olan önerisine “destek” vermedi…
Şimdi de…
Asıl işi "Siyaset Yapmak" olan bir siyasal iktidar, yıllardır akan kanı durdurmaya çalışıyor diye yapmadığımızı bırakmıyoruz...
Ne hainlikleri kalıyor…
Ne satılmışlıkları…
Yüreğim kanıyor…
Yüreğim kanıyor zira bu yaygarayı koparanlar, Türkiye’yi gelişmiş dünyadan koparmak isteyenlerle aynı kişiler…
Türkiye Gümrük Birliği’nden çıkacak ki bunlar eskiden olduğu gibi yine çürük çarık ürünleriyle halkın parasını kapacaklar…
Yine dört duvar tenekelere bir ekovat (ne yazı ki onu halen ithal etmeye utanmıyorlar) takıp “Buzdolabı” diye kakalayacaklar…
Yüreğim kanıyor zira bu yaygarayı koparanlar; dört tekerlek, bir motor takılmış saç kutulara “otomobil” diye binmemizi ve ütülmemizi sağlayacaklar…
Yüreğim kanıyor zira bu yaygarayı koparanlar; Türkiye’nin “Avrupa Birliği Üyeliği” hayallerini yıkıp atacaklar…
Yüreğim kanıyor zira bu yaygarayı koparanlar, savaşın devamını sağlayarak silâh tacirleri, uyuşturucu baronları ve onların “Biz Milliyetçiyiz aabi’” diye haykırmaya utanmayan yerli işbirlikçilerinin kasalarını dolduracaklar; bu fukara milletin ürettikleriyle…
Not: Bu yazı; Bekir Coşkun’un, “Dinsin bu kan!” diye adeta yalvaran Zülfü Livaneli ve Sezen Aksu’ya “mizah” adı altında yaptığı saldırılar üzerine yazılmıştır. Hayvanları çok sevdiğini iddia eden yazıları olan bir meslektaşımızın, insanları hiç sevmeyişini anlayamamaktan kaynaklanan bir yazıdır bu…