ANALİZ

İnsan kendi köyünde peygamber olmaz…

“Nasıl oldu, nereden buldu da bu kadar zengin oldu?” diye kinayeli sorularla başarısını yasa dışı göstermeye çalışanlar…

İnsan kendi köyünde peygamber olmaz…

ADNAN BERK OKAN 

Kendisine; başkalarını itibarsızlaştırmaya çalışarak saygınlık kazandırmak isteyenler zayıf, güçsüz, ezik insanlardır…

Bu insanlar başkasının eksiği, gediği ile alay ederler…

Onun içindir ki bu insanlar en çok hareket komedilerine gülerler…

Sadece bizde değil…

En gelişmiş ülkelerin sinemalarında da en ünlü komedyenler hareket komedisinde yıldızlaşanlardı…

Benim çocukluğumun Jerry Lewis’i, Norman Wisdom’u hareket komedisi yıldızlarıydı…

Yeşilçam’da da keza hareket komedisiyle güldürülürdü Türk sinema seyircisi…

Münir Özkul, Altan Erbulak, Kenan Büke ilk anda aklıma gelenler…

 O ünlü yıldızlar oynadıkları filmlerde rol icabı düştükçe…

Bir yerlerini kırdıkça…

Çamura bulandıkça…

Atılan pastalarla yüzleri gözleri kapandıkça gülmekten kırılırdık…

Neden?..

Çünkü…

Onları zor durumda görmek bize güçsüzlüğümüzü, zayıflığımızı, çaresizliğimizi unuttururdu…

Bunları neden mi anlattım?..

İki gün üst üste Ahmet Hakan’ı eleştirdiğim için öfkelerini çektiğim kimi okurlarımın ve dostlarımın tepkilerine verdiğim cevapları bu köşenin sürekli okurlarının hepsiyle paylaşmak için…

 

Ey güzel insanlar!..

Lütfen kabul edelim…

Halen ve genelimiz; başarıya ve başarılı insanlara haset ediyoruz…

Kim ki mesleğinde, yaptığı işte yükseliyor, sınırlarımızı zorluyor, hemen kıskançlık damarlarımız kabarıyor…

Rahmetli babacığım; hemşerilerimin kıskançlıklarına, çekemezliklerine çok kızdığım bir gece beni yemeğe davet etmiş, rakı kadehini kaldırıp, kadehime vururken, “takma kafana be oğlum” demişti...  ”İnsan kendi köyünde peygamber olmaz…”

Sonra da Musa’yı, İsa’yı, Muhammed’i örnek vermişti…

“Üçü de kendi doğdukları yerde az daha öldürüleceklerdi… Onun için göç ettiler ve gittikleri yerde başardılar… Çek git bu şehirden üzülürsem namerdim…”

 

Uzatmayayım…

Bakıyorum da…

Son dönemlerin en çok kıskanılan kişisi Acun Ilıcalı

Bu genç adamı küçümseyenler…

Onunla kafa bulmaya çalışanlar…

Brezilyalı bir kadına lâyık görmeyenler…

Yaptığı işi ve başarılarını küçümseyenler…

“Nasıl oldu, nereden buldu da bu kadar zengin oldu?” diye kinayeli sorularla başarısını yasa dışı göstermeye çalışanlar…

Dönemin başbakanıyla yakınlık kurarak işlerini hallettiğini iddia edenler…

 

Yahu ayıp be…

Yuh be…

Program yaptığı Show’u reytinglerde sürekli en tepede tutan Acun değil miydi?..

Daha sonra çok büyük ücretler karşılığı Star’a taşımadı mı aynı programları?..

Show’daki başarısı Star’da da aynen ve hatta artarak devam etmedi mi?..

Bu iki kanaldan kazandığı paraların üstüne yatıp, yumurtadan civciv çıkarmak varken o ne yaptı?...

Televizyon satın aldı…

Ve…

Görüldüğü kadarıyla orada da yaptığı programlar yayınlandıkları gece açık ara birinci…

 

Peki…

Ne yapalım şimdi?..

Başardı diye Acun’u asalım mı?..

Keselim mi?.

Gazozuna ilâç mı atalım?..

“Paralelci” olduğu yalanını mı uyduralım?...

Ya da kimi meslektaşlarımızın yaptıkları gibi her gün ve hep birlikte alay mı edelim?..

Yoksa…

Batırması, düşürmesi için ellerimizi açıp Allah’a yalvaralım mı?..

Ayıp yahu…

Bırakın şu kıskançlığı…

Gıpta edip, onun başarısını yakalamaya ve hatta geçmeye çalışın…

Bu arada unutmadan…

Anneciğim çocukluğumuzda bana ve iki kız kardeşime, “kıskanacaksanız birbirinizi kıskanın” derdi…

Neden mi?..

Allah’ın kıskanılan kuluna daha çok verdiğine inanırdı da ondan…

Siz kıskandıkça Yaratan Acun’a daha çok veriyor…

 

Esasa geleyim…

Ahmet’i diğer eleştirdiğim konu ise Yavuz Bingöl’e attığı kazık…

Söyleşide Yavuz’a “Erdoğan duygularını karıştırdığı için mi böyle oluyor?” diye sorduğu halde; deşifre edip yayımladığı yazıda:  



Bilinsin…

Ey güzel insanlar!..

Ahmet bu köşelerin en çok kazananı ve alkışlananıdır…

Ve…

Ahmet’in gömdüğü ve alay ettiği iki kişi (Acun Ilıcalı ve Yavuz Bingöl) ile hayatım boyunca telefonda veya yüz yüze bir kere görüşmüşlüğüm, konuşmuşluğum yoktur…

Yani ikisiyle de tanışmıyorum…

Ahmet ise yılda birkaç kere telefonda konuştuğum, değer verdiğim, takdir ettiğim bir kardeşimdir…

Ama…

Ona olan yakınlığım, hiç tanımadığım iki kişiye yaptığı haksızlığı görmeme de engel değildir…

 Bilinsin…

“Berkin Elvan’ın annesinin meydanlarda yuhalatılması… Buna ne diyorsunuz?..” diye sormuş gibi yazması…

Yavuz haliyle Ahmet’in sorduğu"Erdoğan duygularını karıştırdığı için mi böyle oluyor?” sualini cevaplıyor…

Yani…

Yavuz o anda aklına gelmiş olmalı ki çekimser bir ses tonuyla Erdoğan’ın da ölmüş annesine meydanlarda küfür edildiğini hatırlatıyor…

Ama belli ki Berkin’in annesinin yuhalatılmasına da çok öfkelenmiş…

Ve yine belli ki amacı iki olayı özdeşleştirmek değil; Erdoğan’ın duygularını işine karıştırdığını eleştirmek…

Bakın ne diyor:

“ İşte o zaman sonuç ne? Yani bu çok insani, işte duygusunu işine karıştırmak!”

Ama…

Biz gazetede konuşmanın böyle geliştiğini okumuyoruz…

Ya ne okuyoruz?..

Ahmet’in “Berkin Elvan’ın annesinin meydanlarda yuhalatılması… Buna ne diyorsunuz?..” diye sorduğu soruyu; mealen, “ama solcular da Erdoğan’ın ölmüş annesini yuhalatmışlardı; Erdoğan onun için haklı olarak Berkin’in annesini yuhalattı” dediğini okuyoruz…

Oysa ortada, yani sohbetin aslında “Berkin Elvan’ın annesinin meydanlarda yuhalatılması… Buna ne diyorsunuz?..” diye bir soru yok…

Haliyle, doğrudan ve yalın olarak; “ama solcular da Erdoğan’ın ölmüş annesini yuhalatmışlardı; Erdoğan onun için haklı olarak Berkin’in annesini yuhalattı” diye bir cevap da yok…

Peki ne var?..

Ahmet'ten, "Yakın Dostu" olduğunu duyduğum Yavuz Bingöl'e atılmış kocaman bir "Kazık" var... 

[email protected]

ÇOK OKUNANLAR