MEDYA KÖŞESİ

İlhan Selçuk koltuğuna sahip çıktı!

Akşam'dan Tuğçe Tatari odasına girdi. Hürriyet'ten Ahmet Hakan koltuğuan oturdu.. O da "Koltuğunu boş bırakmayacaksın" diye yazdı

İlhan Selçuk koltuğuna sahip çıktı!
İnsan her yaşta, her başta bir şeyler öğreniyor... İlhan Selçuk'ta son günlerde öğrendi ki "eğer bir “makam”da oturuyorsan, ne odanı boş bırakacaksın, ne de koltuğunu..."

"Yoksa alimallah odana girip, koltuğuna oturuveriyorlar..." diyor İlhan Selçuk ve odasına giren Tuğçe Tatari ile koltuğuna oturan Ahmet Hakan'a Cumhuriyet gazeetsini anlatıyor...


-(...) Tuğçe Tatari’nin köşe yazısının başlığı:

“İlhan Selçuk’un odasına girdim”

İyi mi?..

Ahmet Hakan daha açık konuşuyor ve diyor ki:

“Geçen hafta ‘silahlı terör örgütü üyesi olmaktan tutuklu düşünce suçlusu’ şeklinde tuhaf tanımlamayla anılan meslektaşımız Mustafa Balbay’la dayanışma amacıyla gittiğim Cumhuriyet Gazetesi’nde İlhan Selçuk’un odasında boş duran ‘makam koltuğu’na oturtulduğumda...

‘Galiba bana da bu koltuk kaldı’ deyiverdim...

Peki, tutar mı?

Olabilir mi böyle bir şey?

Şu kadarını söyleyeyim:

Emre Kongar bile yadırgamadı beni o koltukta...

Ne ‘Bu bir karşıdevrimdir’ diyen çıktı...

Ne de ‘Cumhuriyet Gazetesi de elden gidiyor’ yorumu yapıldı...”

*

Allah sizi inandırsın, bu arkadaşlar yazıncaya kadar hiç düşünmemiştim...

Demek ki ben bir ‘makam’da oturuyormuşum...

Kendime özgü odam varmış...

Koltuğum varmış...

Herkes bilir ki gazetede benim oturduğum odanın kapısı açıktır...

Ben gazeteye gidinceye dek oda çeşitli amaçlarla kullanılır...

Birisi çıkıp da sorsa:

- Eeee.. peki sen ne yapıyorsun orada?..

Yanıtım hazır:

- Vallahi Reis Bey, ben de ne yaptığımı biliyor muyum?..

*

Sözün kısası ister Tuğçe Tatari, ister Ahmet Hakan, ister başka dostlar olsun, hepsine kapılar açık...

Buyursunlar...

Ancak bu Cumhuriyet garip bir gazetedir...

Patronajı okurlardan oluşur...

Vaktiyle ben gazeteden ayrılmıştım, okurlar işe el koydular, geri getirdiler...

Cumhuriyet hepimizin -bu arada siyasi iktidarın- başına bela...

*

Neden bela?..

Çünkü bu gazeteyi, eski deyişle bir ‘fikr-i müdir’ yönetiyor, yürütüyor...

O ‘fikr-i müdir’ Ahmet Hakan, Tuğçe Tatari ve eksik olmasınlar gazeteye dayanışma amacıyla gelen öteki arkadaşların çok iyi bildikleri bir Atatürk mirasıdır...

Atsan atamazsın..

Satsan satamazsın..

*

Yine de şu günlerde basında kimin atılıp kimin satılacağına ilişkin geniş bir piyasa, iktidar marifetiyle kuruldu, borsası bile oluştu...

En başta koltuğuma oturan Ahmet Hakan olmak üzere tüm dostlardan yanıt bekliyorum:

- Nedir bu kızışan pazarlık, nedir bu piyasa, nedir bu borsa Allah aşkına?..

Dünyada neoliberalizm yıkılırken Türkiye medyasında üçkâğıtçı neoliberalizm neden modalaşıyor?..
ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar