ANALİZ

İlâhi (!) Özdemir İnce!..

Bizim ülkemizde “sağcı”dan komedyen olmaz… “Sağcı”dan, “dürüst adamı oynayan” yazar – politikacı da çıkmaz…

İlâhi (!) Özdemir İnce!..

ADNAN BERK OKAN

Bu makale aslında Nihat Sargın'ın ölümünden sonra yapılan övgüler üzerine yazılıp yayımlandıydı...
Ama...
Özdemir İnce'nin bugünkü Hürriyet'te yayımlanan köşesini okuyunca bir kez daha gözden geçirilip "Analiz" sütununa çekildi..
Unutmadan; daha en baştan Özdemir İnce aabimize teşekkür(!) edeyim...
Yok, yok, Sosyalizm ve Emperyalizm hakkında bilgi(!) verdiği için değil; beni güldürdüğü için...
Çünkü ben en çok “Sosyalist”lere gülerim…
Çünkü ben en çok, "Emperyalizm" üzerinden anlatılan masallara kahkaha atarım...
Çünkü Sosyalizm ve Emperyalizm üzerine yapılmış söylevler, kesilmiş ahkâmlar beni gıdıklar...
Sosyalistlerin (Haliyle Emperyalizmin müzmin düşmanlarının) konuşmaları ve davranışları bende “komik” bir durum yaşıyormuşum hissi uyandırır…
Zaten dikkat ederseniz dünyanın en komikleri de hep solcuların (Sosyalistlerin) arasından çıkar...
Yani solcular sadece beni değil, herkesi güldürürler...

Dikkatinizi çekti mi bilmem…
Bizim ülkemizde “sağcı”dan komedyen olmaz…
Daha genelleştirirsem; sağcıdan sanatçı da olmaz...
Ünlü(!) sanatçılarımızın hepsi solcudurlar(!)..
En azından öyle görünürler...
Atatürk'ün türkü söylerken kayıt edilmiş taş plâğını bulup(!) ortaya çıkaran(!) Tarık Akan; sürekli kavgalı olduğu Kadir İnanır'la sadece "solculuk" konusunda hemfikirdir meselâ...
Keza...
Filmlerde, tiyatrolarda ve yazılan romanlarda bile solcular güleryüzlü, efendi, yakışıklı (güzel), insaflı, yardımsever falan olarak tanımlanır...
Ülke sinemasının yakışıklı delikanlıları ve güzel kızları "Solcu" olur...
Çirkin, suratının rabb-i esiri kalkmış, acımasız, saldırgan, hırsız, uğursuz tipleri ise sinemanın kötü adamları tarafından canlandırılır ve mutlaka "sağcıdır"...

Cem Yılmaz solcudur...…
Yılmaz Erdoğan da öyle…
Ve daha eskilerden Metin Akpınar, solcunun kralıdır(!)..
Ve bu saydığım üç "Güldüren Solcu" nakit serveti olarak Türkiye'nin önde gidenleri arasında alırlar yerlerini...
Cem Yılmaz’ın garajdaki otomobilleriyle Afrika’nın fukara ülkelerinden birinde yaşayan aç çocuklar 1 yıl süreyle karınlarını doyururlar
Burdan hareketle, "solcular para kazanmayı iyi bilirler" diye bir kuram bile geliştirebiliriz...
Haliyle "sağcılar" için de bu kuramın tam tersi geçerlidir...
Örnek mi?..
Rahmetli Öztürk Serengil...
merhum Gazanfer Özcan...
İkisi de sağcıydılar...
Öztürk Serengil yokluk ve borç içinde öldü…
Gazanfer Özcan kabire konulduğunda devletin, vergi alacağı için varına yoğuna el koyduğu ortaya çıktı…
Bugün yaşayanlar arasında sağcı komedyan var mı ben bilmiyorum...
Varsa da sürünüyordur..

Sözü nereye getireceğim anlaşılmıştır…
Ünlü bir Komünist’imiz (Nihat Sargın) öldü ya…
Bizim solcuların devrimci(!) damarları kabardı birden…
Tamam, tamam…
Ölenin arkasından “kötü” konuşulmayacağını en iyi bilenlerden biriyim ve o kuralı çiğneyecek değilim…
Ama…
Sargın’ın ardından söylenenleri dinledikçe gülmekten katıldığımı saklayacak da değilim…
Castro bile bizim solcuların yanında Liberal kalıyor artık…

Hâsılı…
Hiç değişmedi bizim solcular…
Hiç değişmeyecekler de…
Solcu Ahmet Kaya ve Solcu Yılmaz Güney’in kabir ziyaretinden “iktidar” uman Solcu liderimiz bile var artık…

Ahmet Kaya’yı müzisyen olarak çok sevdim...
Ama...
“Solcu” Ahmet Kaya’nın konuşmalarına hep güldüm…
Öylesine komik şeyler söylüyordu ki "Bilimsel(!) Sosyalizm" adına, gülmemek için kafatasımın içinde bulunan gri hücreden mahrum olmam gerekiyordu…

Ahmet Kaya’yı değil ama Yılmaz Güney’i bayağı yakından tanıdım…
Normal şartlarda arkadaşlık edilmeyecek kadar banal (bir arkadaş da "Lümpen" demiş) biriydi…
Bomboş, kibirli, aklı fikri silâhında bir kabadayılık müsveddesi...
Ama...
Kendini satmayı biliyor; dönemin kabadayılarına yakın duruyordu…
Haliyle sinemacıların ödünü koparan kabadayıların (ki onlar da solcuydular) desteğiyle kendine yer kapmayı başarmıştı…

Haaa…
Kabul ederim ki gözü karaydı…
Sultan Demircan (Misbah Demircan'ın amcası) ve Dündar Kılıç onun bu gözü karalığını da çok sevmişlerdi…
O da, bu iki kabadayının güçlülüğünden zevk alıyor, onların silâhlı ellerini kendi lehine kullanmayı beceriyordu…
Nitekim her işini kaba kuvvetle çözme huyu onu cinayet işlemeye kadar götürdü…
İçinde yaşadığı dünyada “cinayeti kabul edecek bir zavallı” bulunduğunu öğrenmişti…
Yeğenini (Abdullah Pütün mü neydi ismi) attı ortaya “Savcıyı işte bu öldürdü” diye ama o kadar çok tanık vardı ki, yalanını yutturamadı…

Tabi bu arada şunu da hatırlatmalıyım:
Yılmaz Güney; solculuğun, fakir – fukara edebiyatının en moda olduğu dönemde sinema oyunculuğu yaptı…
Sevenleri “Arkadaş” filminden (meğer o film sinemamızda "aşılmamış" filmlerden biriymiş... Breh, breh, breh) söz ediyor da vıcık – vıcık pornografi kokan “Kahreden Kurşun”dan söz eden yok meselâ…

Hâsılı…
Türk solunun (Yılmaz Güney gibi, Ahmet Kaya gibi) uyanıkları, fakir - fukaranın üç kuruşlarını üst üste koyarak çok zengin olurken, zavallıları ise Asmalımescit meyhanelerinde halen Türkiye’yi Sosyalist yapacaklarına inanıyorlar (Bakınız: Şekil 1: Özdemir İnce)…
Türk solunda bazı uyanıklar da, “Liberal Demokrat” ayaklarına yatıp, “Müslüman Demokratlar”la el ele siyasal iktidara destek veriyorlar...
Hemen hepsi köşe oldular...
Bu arada fukara Sosyalistlerin rakı masalarında “kısa süreli mutluluklar” dağıtmaktan da geri kalmıyorlar tabii ki…
Kah, kah, kah; kih, kih, kih...
"Yahu şu Cem Yılmaz amma da komik adam be..."
Zavallı solcular...
Farkında değiller ki Cem, kendi yaptığı esprilere onlardan daha fazla gülüyor ve kendini eğlendiriyor...

[email protected]
ÇOK OKUNANLAR