İktidar olmamak için dua etmeliymiş!..
Geçtiğimiz günlerde; Kılıçdaroğlu ile beraberdim... Yanımızda bazı partililerden başka kimse yoktu...
ADNAN BERK OKAN
Geçtiğimiz günlerde; Kılıçdaroğlu ile beraberdim...
Yanımızda bazı partililerden başka kimse yoktu...
İstanbul ve Ankara medyasından da kimse olmayınca çok rahat sohbet ettik...
Birkaç genç muhabir ise "fotoğraf" çekiyordu sadece...
Bir ara diğer partililerin duyamayacağı bir ses tonuyla, "dua edin de bu seçimden iktidar çıkmayasınız" dedim gülümseyerek...
Şaka yaptığımı zannetti...
Hafifçe ve çaktırmadan duyan olup olmadığına baktı...
Kimse duymamıştı...
"Neden?" diye sordu bu kez...
Anlattım...
Cari açığın ilk 4 ayda 57 milyar doları aştığını, yılsonuna kadar 90 milyar Doları bulabileceğini; sürdürülemediği takdirde - ki bana göre sürdürülmesi mümkün değildi- hem faizlerin ve haliyle hem de enflasyonun yükseleceğini hatırlattım... Bu durum ise stagflasyon belâsına geri dönüştü...
"Haklısınız" dedi. "Cari açık tam bir felâket ama beni korkutmuyor. Çözüm reçetem hazır".
"Sakıncası yoksa bana da söyleseniz de yazsam..."
"Yok hayır ama merak etmeyin reçetem hazır ve hükümeti kurduktan sonra o sorunu çözdüğümüzü göreceksiniz"...
Başımı salladım...
"Siz yine de dua edin de çok yüksek oy alın ama hükümet kurmayın"...
Neden mi?..
Çünkü...
Eğer Allah, Kılıçdaroğlu'nu seviyorsa bu seçimde CHP'nin oylarının % 30'u aşmasını ama iktidar olmaya yetmemesini sağlar...
Aksi halde...
Siyasi hayatı başlamadan biter...
Çünkü, yeni hükümeti kim kurarsa kursun; cari açığı çözmek zorunda kalacak...
Cari açığı çözmek için ise alınacak kararlar ve uygulamalar halkı perişan edecek...
Ama...
Erdoğan yeniden Başbakan olursa ki çok az bir milletvekili fazlasıyla hükümet kuracak...
Hükümeti ve Başbakan Erdoğan'ı kutlayan ABD ve AB; cari açığın sorun olmaktan çıkması için ellerinden gelen desteği(!) vereceklerini ama bu arada kendilerinin de bazı önermeleri olacağını bildirecekler...
Meselâ, Erdoğan'ın şu anda "asarız, keseriz" mantığıyla yürüttüğü Güneydoğu'daki (buna Suriye'yi de ekleyebilirsiniz) sorunların çözümü için yeni bir demokratik açılım paketi hazırlamasını isteyecekler...
Irak'ın kuzeyinde fiilen kurulan Kürdistan Devleti'ni tanımamızı isteyecekler.
"Yerel Özerklik" kanununun hiç vakit geçirilmeden çıkarılmasını tavsiye edecekler...
Güney Kıbrıs ile halen çözülemeyen(!) limanlar sorununu çözmemizi talep edecekler...
Peki...
Erdoğan bunları kabul etmezse ne olacak?..
Ak Parti'den en az 60-70 milletvekili koparak bir kısmı HAS Parti'ye (Numan Kurtlumuş) geçecekler, bazıları da bağımsız milletvekili Abdüllatif Şener'in yanına koşacaklar...
Ak Parti'ye "Ölen ölür, kalan sağlar sizindir" diyerek CHP ile ortak hükümet kurduracaklar...
İki lider de ellerini taşın altına sokmak zorunda kalacaklar...
Peki...
Ya bu dediklerim olmazsa...
O halde buyurun...
Bu kez "teğet" değil, "kiriş" geçen bir ekonomik kriz yaşayacağız...
Lütfen yanlış anlamayın...
Bu yazdıklarımın hiçbirisi "Temennim" değil...
Ben öngörüyor, yazıyorum...
Ve...
Daha şimdiden (en azından beni okuyanları) uyarıyorum...
Yaşanılacak krizin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekiyorum...
Çünkü...
* Yeniden yüksek faize dönüş şart olacak...
* Paramızın değeri düşürülecek...
* Haliyle kişi başına milli gelir en az % 40 aşınacak...
* İşsizlik daha da yükselecek...
Bu durum iktidarı yıpratacak...
Ak Parti'ye son 9 yıldır destek veren kitleler hayal kırıklığına uğrayacak...
Eş zamanlı olarak ülkemizin bilinen bölgesi ateş fıçısına dönecek...
Ve...
Çok büyük ihtimalle muhalefet partileri "erken seçim" diye bastıracak...
Zamanından çok önce yapılacak seçimlerde Ak Parti % 25'lerin altına gerileyecek...
CHP, (Kılıçdaroğlu ile ve aynı yol haritasıyla devam ederse), tek başına ikidar olacak...
Tabii bu arada Ak Parti'nin "çok istiyordunuz gelin o halde barajı düşürelim" tuzağına düşmezse...
Yahu durun hemen elektronik postanıza koşup da küfür etmeye başlamayın...
Ben "öngörülerimi" yazdım...
Kimseye hakaret etmedim...
Arşivimde bulunsun diye tarihe not düştüm...
Allah ömür verirse hep birlikte izleyeceğiz olan biteni...
Küfür ve hakaret için o zamana kadar bekleseniz kıyamet mi kopar?..
[email protected]
Geçtiğimiz günlerde; Kılıçdaroğlu ile beraberdim...
Yanımızda bazı partililerden başka kimse yoktu...
Hele İstanbul ve ankara medyasından hiç yoktu...
Birkaç genç muhabir ise "fofoğraf" çekiyordu sadece...
Bir ara diğer partililerin duyamayacağı bir ses tonuyla, "dua edin de bu seçimden iktidar çımayasınız" edim gülümseyerek...
Şaka yaptığımı zannetti...
Hafifçe ve çaktırmadan duyan olup olmadığına baktı...
Kimse duymamıştı...
"Neden?" diye sordu bu kez...
Cari açığın ilk 4 ayda 57 milyar doları aştığını, yıl sonuna kadar 90 milyar doları bulabileceğini; sürüdrülemediği takdirde ki bana göre sürüdürülmesi mümkün değildi; hem faizlerin ve haliyle enflasyonun da yükseleceğini hatırlattım. Bu durum ise stagflasyon belâsına geri dönüştü...
"Haklısınız" dedi. "Cari açık tam bir felâket ama beni korkutmuyor. Çzöüm reçetem hazır".
"Sakıncası yoksa bana da söyleseniz de yazsam"
"Yok hayır ama merak etmeyin reçetem hazır ve hükümeti kurduktan sonra o sorunu çözdüğümüzü göreceksiniz"...
Bu arada Başbakan Erdoğan'ın, Kasımpaşa'da KOpuzlar Gıda'da muhasebeci olarak çalışıren gözaltına alındığını ve 5 gece gözaltında tutulduktan sonra serbest bıraklıdığını hatırlattım...
"Evet ama o konuda elimizde belge yok, sadece bir iddia... Belgesiz ortaya çıkıp da sayın başbakan'ı suuçlamamız etik olmaz"...
"Buyurun buradan yakın"...
Halbuki Başbakan Erdoğan, Kemal Beyle ilgili "iddia, dedikodu, söylenti" falan dinlemeden önüne gelen her türlü "bilgi notunu" kullanıyor...
Peki...
Başbakan Erdoğan, Kopuz Gıda'da muhasebecilik yaptığı sırada hangi yasadışı eylemi yapmakla suçlanmıştı?..
Söylemem...
Bu ülkede bir siyasi parti lideri en güçlü rakibini suçlayacak ortam olduğu halde "elimizde belge yok, sadece bir iddia... Belgesiz ortaya çıkıp da sayın Başbakan'ı suuçlamamız etik olmaz" diyorsa; bir yazar olarak benim de en az onun kadar hassas olmam gerekmez mi?..
Aksi halde etik sorunlar yaşadığımı göstermez mi?..
Ben ise Kılıçdaroğlu'nun ahlâki değerlerinin benden daha yüksek olduğuna inanmıyorum...
Geçtiğimiz günlerde; Kılıçdaroğlu ile beraberdim...
Yanımızda bazı partililerden başka kimse yoktu...
İstanbul ve Ankara medyasından da kimse olmayınca çok rahat sohbet ettik...
Birkaç genç muhabir ise "fotoğraf" çekiyordu sadece...
Bir ara diğer partililerin duyamayacağı bir ses tonuyla, "dua edin de bu seçimden iktidar çıkmayasınız" dedim gülümseyerek...
Şaka yaptığımı zannetti...
Başbakan Erdoğan'ın, Kasımpaşa'da Kopuzlar Gıda'da muhasebeci olarak çalışırken gözaltına alındığını ve 5 gece gözaltında tutulduktan sonra serbest bırakldığını hatırlattım Kemal Bey'e... "Evet ama o konuda elimizde belge yok, sadece bir iddia... Belgesiz ortaya çıkıp da sayın başbakan'ı suçlamamız etik olmaz"... Halbuki Başbakan Erdoğan, Kemal Bey'le ilgili "iddia, dedikodu, söylenti" falan dinlemeden önüne gelen her türlü "bilgi notunu" kullanıyor... "Bay Kemal Sanaldır" diyor... "Bay Kemal PKK'lıları işe aldı" iddiasını atıyor ortaya... Tutturamayınca, "Bay Kemal akrabalarını SSK'da işe aldı" diyor bu defa... Kılıçdaroğlu "hani belgen?" diye sorunca uzaklardan bazı kâğıtlar sallıyor ama o kâğıtlar ne hükümete yakın gazetelerde yayımlanıyor, ne de televizyonlarda... Peki... Başbakan Erdoğan, Kopuz Gıda'da muhasebecilik yaptığı sırada hangi yasadışı eylemi yapmakla suçlanmıştı?.. Söylemem... Bu ülkede bir siyasi parti lideri en güçlü rakibini suçlayacak ortam olduğu halde (çünkü rakibi kendisini belgesiz melgesiz suçluyor) "elimizde belge yok, sadece bir iddia... Belgesiz ortaya çıkıp da sayın Başbakan'ı suçlamamız etik olmaz" diyorsa; bir yazar olarak benim de en az onun kadar hassas olmam gerekmez mi?.. Aksi halde etik sorunlar yaşadığımı göstermez mi?.. A.B.O. |
Kimse duymamıştı...
"Neden?" diye sordu bu kez...
Anlattım...
Cari açığın ilk 4 ayda 57 milyar doları aştığını, yılsonuna kadar 90 milyar Doları bulabileceğini; sürdürülemediği takdirde - ki bana göre sürdürülmesi mümkün değildi- hem faizlerin ve haliyle hem de enflasyonun yükseleceğini hatırlattım... Bu durum ise stagflasyon belâsına geri dönüştü...
"Haklısınız" dedi. "Cari açık tam bir felâket ama beni korkutmuyor. Çözüm reçetem hazır".
"Sakıncası yoksa bana da söyleseniz de yazsam..."
"Yok hayır ama merak etmeyin reçetem hazır ve hükümeti kurduktan sonra o sorunu çözdüğümüzü göreceksiniz"...
Başımı salladım...
"Siz yine de dua edin de çok yüksek oy alın ama hükümet kurmayın"...
Neden mi?..
Çünkü...
Eğer Allah, Kılıçdaroğlu'nu seviyorsa bu seçimde CHP'nin oylarının % 30'u aşmasını ama iktidar olmaya yetmemesini sağlar...
Aksi halde...
Siyasi hayatı başlamadan biter...
Çünkü, yeni hükümeti kim kurarsa kursun; cari açığı çözmek zorunda kalacak...
Cari açığı çözmek için ise alınacak kararlar ve uygulamalar halkı perişan edecek...
Ama...
Erdoğan yeniden Başbakan olursa ki çok az bir milletvekili fazlasıyla hükümet kuracak...
Hükümeti ve Başbakan Erdoğan'ı kutlayan ABD ve AB; cari açığın sorun olmaktan çıkması için ellerinden gelen desteği(!) vereceklerini ama bu arada kendilerinin de bazı önermeleri olacağını bildirecekler...
Meselâ, Erdoğan'ın şu anda "asarız, keseriz" mantığıyla yürüttüğü Güneydoğu'daki (buna Suriye'yi de ekleyebilirsiniz) sorunların çözümü için yeni bir demokratik açılım paketi hazırlamasını isteyecekler...
Irak'ın kuzeyinde fiilen kurulan Kürdistan Devleti'ni tanımamızı isteyecekler.
"Yerel Özerklik" kanununun hiç vakit geçirilmeden çıkarılmasını tavsiye edecekler...
Güney Kıbrıs ile halen çözülemeyen(!) limanlar sorununu çözmemizi talep edecekler...
Peki...
Emekli hava yarbayı, 2 dönem milletvekilliği yapmış, bir süre de DYP Genel Sekreterliği görevinde bulunmuş meslektaşımız ve halen UZAY TV Genel Koordinatörü Tevfik Diker, devre arkadaşı Hava Harp Okulu Komutanı Org. Bilgin Balanlı'nın önünün kesileceğini ve böylece Hava Kuvvetleri Komutanı olmasının engelleneceğini yaklaşık 3 ay kadar önce yazdı bir makalesinde... Ve... Balanlı tutuklandı... A.B.O. |
Ak Parti'den en az 60-70 milletvekili koparak bir kısmı HAS Parti'ye (Numan Kurtlumuş) geçecekler, bazıları da bağımsız milletvekili Abdüllatif Şener'in yanına koşacaklar...
Ak Parti'ye "Ölen ölür, kalan sağlar sizindir" diyerek CHP ile ortak hükümet kurduracaklar...
İki lider de ellerini taşın altına sokmak zorunda kalacaklar...
Peki...
Ya bu dediklerim olmazsa...
O halde buyurun...
Bu kez "teğet" değil, "kiriş" geçen bir ekonomik kriz yaşayacağız...
Lütfen yanlış anlamayın...
Bu yazdıklarımın hiçbirisi "Temennim" değil...
Ben öngörüyor, yazıyorum...
Ve...
Daha şimdiden (en azından beni okuyanları) uyarıyorum...
Yaşanılacak krizin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekiyorum...
Çünkü...
Org. Balanlı'nın tutuklanması üzerinde tartışan iki gazeteciden biri "Ne yaptı Bilgin Paşa, darbe mi?" diye sorunca karşısındaki gazeteci "Yapacaktı" diye cevap verdi... Bu diyalaog bana Hacı anacığımın bir mini öyküsünü hatırlattı... Kocası ölen kadın ağlıyordu... "Ah benim sarı çizmeli kocacığım, sarı çizmeli kocacığım"... Taziyeye gelenler aynı anda sordular: "Ama kardeş biz onun ayağında sarı çizme hiç görmedik.." Kadın ağlamaya devam etti: "Ah alacağım derdiii, alacağım derdi.." A.B.O. |
* Yeniden yüksek faize dönüş şart olacak...
* Paramızın değeri düşürülecek...
* Haliyle kişi başına milli gelir en az % 40 aşınacak...
* İşsizlik daha da yükselecek...
Bu durum iktidarı yıpratacak...
Ak Parti'ye son 9 yıldır destek veren kitleler hayal kırıklığına uğrayacak...
Eş zamanlı olarak ülkemizin bilinen bölgesi ateş fıçısına dönecek...
Ve...
Çok büyük ihtimalle muhalefet partileri "erken seçim" diye bastıracak...
Zamanından çok önce yapılacak seçimlerde Ak Parti % 25'lerin altına gerileyecek...
CHP, (Kılıçdaroğlu ile ve aynı yol haritasıyla devam ederse), tek başına ikidar olacak...
Tabii bu arada Ak Parti'nin "çok istiyordunuz gelin o halde barajı düşürelim" tuzağına düşmezse...
Yahu durun hemen elektronik postanıza koşup da küfür etmeye başlamayın...
Ben "öngörülerimi" yazdım...
Kimseye hakaret etmedim...
Arşivimde bulunsun diye tarihe not düştüm...
Allah ömür verirse hep birlikte izleyeceğiz olan biteni...
Küfür ve hakaret için o zamana kadar bekleseniz kıyamet mi kopar?..
[email protected]
Geçtiğimiz günlerde; Kılıçdaroğlu ile beraberdim...
Yanımızda bazı partililerden başka kimse yoktu...
Hele İstanbul ve ankara medyasından hiç yoktu...
Birkaç genç muhabir ise "fofoğraf" çekiyordu sadece...
Bir ara diğer partililerin duyamayacağı bir ses tonuyla, "dua edin de bu seçimden iktidar çımayasınız" edim gülümseyerek...
Şaka yaptığımı zannetti...
Hafifçe ve çaktırmadan duyan olup olmadığına baktı...
Kimse duymamıştı...
"Neden?" diye sordu bu kez...
Cari açığın ilk 4 ayda 57 milyar doları aştığını, yıl sonuna kadar 90 milyar doları bulabileceğini; sürüdrülemediği takdirde ki bana göre sürüdürülmesi mümkün değildi; hem faizlerin ve haliyle enflasyonun da yükseleceğini hatırlattım. Bu durum ise stagflasyon belâsına geri dönüştü...
"Haklısınız" dedi. "Cari açık tam bir felâket ama beni korkutmuyor. Çzöüm reçetem hazır".
"Sakıncası yoksa bana da söyleseniz de yazsam"
"Yok hayır ama merak etmeyin reçetem hazır ve hükümeti kurduktan sonra o sorunu çözdüğümüzü göreceksiniz"...
Bu arada Başbakan Erdoğan'ın, Kasımpaşa'da KOpuzlar Gıda'da muhasebeci olarak çalışıren gözaltına alındığını ve 5 gece gözaltında tutulduktan sonra serbest bıraklıdığını hatırlattım...
"Evet ama o konuda elimizde belge yok, sadece bir iddia... Belgesiz ortaya çıkıp da sayın başbakan'ı suuçlamamız etik olmaz"...
"Buyurun buradan yakın"...
Halbuki Başbakan Erdoğan, Kemal Beyle ilgili "iddia, dedikodu, söylenti" falan dinlemeden önüne gelen her türlü "bilgi notunu" kullanıyor...
Peki...
Başbakan Erdoğan, Kopuz Gıda'da muhasebecilik yaptığı sırada hangi yasadışı eylemi yapmakla suçlanmıştı?..
Söylemem...
Bu ülkede bir siyasi parti lideri en güçlü rakibini suçlayacak ortam olduğu halde "elimizde belge yok, sadece bir iddia... Belgesiz ortaya çıkıp da sayın Başbakan'ı suuçlamamız etik olmaz" diyorsa; bir yazar olarak benim de en az onun kadar hassas olmam gerekmez mi?..
Aksi halde etik sorunlar yaşadığımı göstermez mi?..
Ben ise Kılıçdaroğlu'nun ahlâki değerlerinin benden daha yüksek olduğuna inanmıyorum...