MEDYA KÖŞESİ

İclal Aydın neden ezim ezim ezildi

İşte İclal Aydın'ın editörüne sorduğu o soru ve editörün kendisiyle dalga geçmesini beklerken ciddiyetle aldığı yanıt karşısında hissettikleri...

İclal Aydın neden ezim ezim ezildi
İşte İclal Aydın'ın editörüne sorduğu o soru ve editörün kendisiyle dalga geçmesini beklerken ciddiyetle aldığı yanıt karşısında hissettikleri...

İşte İclal Aydın'ın başlıklı yazısı.

Kızımın okulunun bahçesinde yüzlerce veli, çoluk çocuk rengârenk, tatlı mı tatlı bir sabah güneşinin altında törenin başlamasını bekliyorduk...

Sabah kızımın saçlarını örerken o, “anne meclis bugün saat tam olarak kaçta kurulmuştur” diye sordu. Saçlarına tokasını takarken “tam saatini bilemiyorum kızım ama nereden aklına düşüyor böyle sorular, ben de onu merak ediyorum” dedim. Yüzüme muzip muzip gülüp “çocukların işi sorular sormaktır anne” dedi. Süt, yumurta, kızarmış ekmek üçlüsüyle onu mutfakta bırakıp hazırlanmak için içeri koştum... “Meclis tam olarak saat kaçta kurulmuştur acaba?” sorusu kafama da takıldı bu arada...

Biz güneşin altında bekleşirken kızım uçuş uçuş dans elbisesi içinde, elinde tüller, neşeyle koşturuyordu bahçede... Onu seyrederken tekrar aynı soru geldi yerleşti beynime... Dilime takılı kalmış bir şarkı gibi... Türkiye Büyük Millet Meclisi tam olarak saat kaçta kuruldu?

***

Tören bitimi yazımı yazıp, oradan da yarın okuyacağınız dosya için hazırlık yapmak amacıyla gazeteye gittim.

Yazıya başlayacağım ama işte yine aynı soru aklımda...

Başka şey yazmak istiyorum ama hayır, hep yine aynı soru...

Editörümün masasına yapışarak “Hocam, Meclis tam olarak saat kaçta açılmıştır?” diye sordum sonunda... Benimle dalga geçer diye düşünüyordum ama hayır,o benim kızıma yaptığımı yapmadı. Gözlüklerinin üzerinden bakarak “öğle namazının ardından olması gerek” dedi..

Hadi buyurun buradan yakın... O hep öyledir... Kitapları, piposu, notları, sözlükleri ve o şahane aklıyla beni hep mahcup, hayran, mutlu eder. (Eğer emekli olursa ya da kafasına esip de bir yerlere kaçarsa peşinden taşınmayı düşünüyorum. Ayrılığına dayanamam valla. )

Ben tırıs tırıs odama dönüp bilgisayarımın başına oturmuştum ki önüme sararmış eski bir fasikül bıraktı ve bir şey söylemeden gitti.

İşaretlediği bölümde “(...) bütün bu haberleşmelerin ve hazırlıkların ardından, 23 Nisan 1920 Cuma günü Hacı Bayram Camii’nde halkın ve mebusların katılımıyla kılınan Cuma namazının ardından Büyük Millet Meclisi törenle açıldı.” yazıyordu

***

Şimdi öylesine sorduğum bir soruyu böylesine ciddiye alan bir editör karşısında ben ezim ezim ezilirken tak diye ekranıma bir başka not düştü: “İşine yarayabilir.”

“23 Nisan 1920 tarihinde, Parlamento geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey (1845), Başkanlık kürsüsüne çıktı ve konuşma yaparak Meclis’in ilk toplantısını açtı:

‘Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah’ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum.’

Bu açış konuşmasında, millî egemenliğe dayalı yeni Türk parlamentosunun adı da “Büyük Millet Meclisi” olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsendi. Daha sonra Atatürk’ün tüm konuşmalarında yer aldığı şekliyle ve ilk kez 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesinde de yazılı olarak, ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’(TBMM) adı kalıcılık kazandı.”

***

Neyse... Diyeceğim şuydu... Anayasa paketi görüşmelerinin kavgalı geçeceği tahmin ediliyordu. Ki bu meclis kurulduğu günden bu yana tansiyonu yüksek, kavgası bol bir meclis olmuştur hep...

21 Nisan yüksek perdeden gitti..

22 Nisan’da daha da tırmandı...

23 Nisan’da Meclis’in gündemi “Bayram”dı...

Milletvekilleri bu kürsüye çıkıp düşüncelerini özgür bir biçimde ifade edemeyeceklerse hangi platformda edeceklerini sormadılar. “Biz çözüm yolunun burası olduğuna inanıyoruz” gibi o meclisin temel varlık sebebini açıklayan zorunlu cümleler kurmadılar...

Dün kavga yoktu...

Kimse kimseyi tehdit etmedi...

Daha güzel bir Türkiye için kimse küfürleşmedi, yumruklaşmadı...

Dün çocuk bayramıydı... Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yaraşır bir “büyüklük” vardı... Ve meclisimiz bizi, hepimizi, her birimizi temsil etmek üzere 90 yıl önce dün öğle namazından sonra kurulmuştu...

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar