İbrahim Tatlıses'e kulak ver be Metin!..
Bir dönemlerin “Gölge Adam”ı olan ve varlıklı ama bazı konularda zaafı olan iş adamlarına çektiği “şantaj faksları” ile tanınan Ertuğrul Akbay.....
ADNAN BERK OKAN
“Ne kadar ömrüm kaldı ki? Bırakın da bu gözler barışla süslenmiş bir ülke görsün”.
Kim diyor bunu?..
İbrahim Tatlıses…
Yok efendim İbrahim Tatlıses söylediği için alıntılamadım; söz çok hoşuma gitti de ondan…
Tatlıses’in en güzel cümlelerinden biri, “Urfa’da Oxford vardı da ben mi okumadım?” deyişidir…
Fırsat eşitsizliğini anlatır…
Bu son söylediği ise bütün siyasetçilerin birkaç saatlik masallarına bedel…
Helâl olsun be İbrahim kardeşim…
Evet…
Araştırma yapılsa her yüz kişiden en az sekseninin Tatlıses’in bu sözlerinin altına imza atacaklarını söyleyeceğinden eminim…
Peki, ya kalan % 20…
Onlar zor, çok zor…
Her ülkede bir kesim vardır ki onlar akılları değil, çıkarları ya da duyguları (ki genelde hamasidir) ile karar verirler.
Ya da şöyle söyleyeyim…
Her ülkenin halkı içinde önemli bir kesim vardır ki, her cennet vaadine kanar.
Bu cennet isterse savaşla birlikte ya da savaştan sonra gelsin onlar için hiç fark etmez…
Duygularıyla karar verenlerin fikirlerini değiştirmek imkânsız; çıkarlarıyla karar verenleri döndürmek ise ancak daha fazla maddi menfaat vererek mümkündür…
Şimdi geleyim barış görüşmelerine…
Belki de ilk kez bu kadar geniş bir mutabakat sağlandı barış girişimleri için…
CHP, vereceği desteği “kredi” olarak tanımlaması hariç siyasi sorumluluk alacağını, alabileceğini gösterdi…
Başbakan’ın “kredi” sözünden alınıp sert cevap vermesi bile anlaşılabilir bir çıkıştır nihayet iki taraf da her şeye rağmen siyaset yapmaktadırlar…
İnanıyorum ki imkân olsa iki lideri kapalı kapılar ardında baş başa bıraksak, ikisi de birbirlerine sarılıp “şu kanı durduralım kardeşim” diyeceklerdir…
Kapıda başka şeyler söyleyecek olmaları ise benim umurumda bile olmaz…
Bu nedenle bu süreçte liderlerin karşılıklı atışmalarını eleştirecek değilim…
Naçizane bütün meslektaşlarıma da aynı şeyi tavsiye ederim…
Yalan Dünya’da Eylem’in dediği gibi:
“Germe!”
Evet dostlar!..
Lütfen germeyin…
Bırakın liderler açık havada dilediklerini söylesinler…
Bırakın Salı günleri birbirlerini yerden yere vursunlar…
Unutmayın ki liderlerin bu süreçte seçmenlerine ihtiyaçları var…
Gerek Erdoğan, gerekse de Kılıçdaroğlu’nun bilhassa “derin seçmenleri”ni barışa ikna edebilmeleri için onların gururlarını, duygularını, hamasi yanlarını okşamaları şart…
Rakibinin karşısında ezilen bir lider, kendi seçmenine “düşün peşime!” diyebilir mi?..
Diyemez elbette…
O halde karşılıklı babalanmaları lütfen normal karşılayın…
Bırakın birikmiş gazları alsınlar, aksi halde patlar ki o zaman daha fena olur…
Bu arada bir çift sözüm de bugün “kaybetti” diye ilan ettiğimiz Sözcü’ye…
Daha doğrusu genel yayın yönetmeni Metin Yılmaz’a…
Sevgili Metin;
Bu ülkeyi ve bütün yurttaşlarını seven, saygın bir Kürt aydını olarak senin de bu kanın durmasından yana olduğundan eminim…
Ama yine bir şeyden eminim ki sana bu manşeti Emin Çölaşan – Ertuğrul Akbay ikilisi attırıyor…
Sen ne kadar sorumluluk sahibi olsan da barış onların umurlarında bile değil…
Bir dönemlerin “Gölge Adam”ı olan ve varlıklı ama bazı konularda zaafı olan iş adamlarına çektiği “şantaj faksları” ile tanınan Ertuğrul Akbay için ne devletin değeri vardır, ne ülkenin ne de milletin…
Emin için başka söze ne hacet!..
Eski patronu Aydın Doğan, “benden tehdit ve şantajla 300 – 500 bin dolarlar götürdü” demedi mi?..
Kendisi de “evet aldım ama diğer yazarlara da Beykoz konaklarında villa hediye etti” demedi mi?..
Şimdi de tabii önce kendi çıkarlarını düşünecek…
Çünkü kalıcı barışın tesis edilmesiyle daha fazla para kazanma imkânının ortadan kalkacağı belli…
Ama ya sen Metin ya sen?..
Bilirim ki paragöz değilsin…
Bilirim ki geleceğini (her bakımdan) garanti altına aldın…
Değer mi be Metin!..
Üç – beş kuruş daha fazla kazanabilmek için daha çok Mehmetçiğimizin şehit edilmesine göz yummaya değer mi?..
Sana, “Ak Parti’nin barış girişimine destek ver” dediğim yok, demem de…
Çünkü öyle bir hakka sahip değilim…
Ama be Metin; barışa köstek olma bari…
Ya da bırak şu Sözcü’yü git torunlarını sev evde…
“Barışı engelleyen, nice civanımızın kanının dökülmesine sebep olan gazeteciydi” dedirtme kendine…
Bak ne güzel söylüyor İbrahim Tatlıses:
“Ne kadar ömrüm kaldı ki? Bırakın da bu gözler barışla süslenmiş bir ülke görsün”.
Sen istemiyor musun Metin?..
İstemiyorsan demek ki ben seni yanlış tanımışım…
Gözlerinden öperim