İbrahim Karagül'ün fikrini ne değiştirdi?
Aradan zaman geçti Türkiye'nin Amerika'nın çıkarları uğruna Irak'ta savaş bataklığına çekilmesi için dimdik duran Karagül, şimdi Suriye'ye müdahale etmemiz için yazılar kaleme alıyor.
GAZETECİLER.COM -
Eski ABD Büyükelçisi Eric Edelman Irak'a Türk askerinin müdahalesi için hazırlanan 1 Mart Tezkeresi TBMM'den tek bir oy farkı ile çıkmayınca Yeni Şafak'ın genel yayın yönetmeni Selahattin Sadıkoğlu'na, "Sizin yazarlarınız çok etkinler ve onların etkisiyle 1 Mart tezkeresi çıkmadı" diyerek kızgınlığını dile getirmişti.
O yazarlardan biri de Ortadoğu'yu ve İslam coğrafyasını yakından izleyen, o sırada gazetede dış politike konusunda köşe yazarlığı yapan İbrahim Karagül'dü.
Aradan zaman geçti Türkiye'nin Amerika'nın çıkarları uğruna Irak'ta savaş bataklığına çekilmesi için dimdik duran Karagül, şimdi Suriye'ye müdahale etmemiz için yazılar kaleme alıyor.
SİZ SAVAŞIN BİZ BÖLÜŞELİM, SİZ ÖLÜN BİZ SÖMÜRELİM! YOK ÖYLE YAĞMA
, "ABD ve Avrupa ülkeleri operasyon kararını zaten verdiler. (...) Şimdi hepsi birlikte Türkiye"ye baskı yapıyor. Baskı, operasyona ortak olma konusunda değil, işin ağırlığını Türkiye'nin omuzlarına yükleme konusunda oluyor. (...) Türkiye'den kara operasyonu için asker istiyorlar.
Sanki 1 Mart tezkeresi dönemi yeniden yaşanıyor. Asker verin gerisine karışmayın. Siz savaşın biz bölüşelim. Siz ölün biz sömürelim, haritaları belirleyelim. Siz savaşın ama Irak'a karışmayın. (...) Yok öyle yağma..." diyordu Karagül...
Bugün ise "Türkiye'nin sınırın diğer tarafında "güvenlik bölgesi" kurma hakkı var" köşesinde.
DÜN: ARAP KAMUOYUNDA OLUMSUZ İMAJ UYANDIRMAYALIM
Yeni Şafak'ın Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Irak ve Suriye’ye askeri müdahaleye izin veren -gerektiğinde kullanılmak üzere- tezkerenin 2 Ekim 2014’te parlamentoda kabul edilmesinden bir gün önce, hükümeti Irak ve Suriye'ye yapılacak her hangi bir askeri müdahalenin Arap dünyası tarafından yanlış algılanmaması gerektiği konusunda uyarıyordu:
Bu çalışmaların bir işgal ve istila gibi algılanmaması, Arap kamuoyunun zihinlerinde olumsuz Türkiye imajı oluşmaması gibi hayati, uzun vadeli çekincelerimiz var. Ve hükümet de kamuoyu da bunu dikkate almak zorunda. ABD ve Batı koalisyonunun bölgeye yönelik her müdahalesi ciddi reaksiyona sebep olmakta, gerekçesi ne olursa olsun nefretle karşılanmaktadır.
Bu kaydı düştükten sonra, dün hazırlanan tezkere ve güvenli bölge kararlarının böyle algılanıp algılanmayacağı tartışması yapılabilir. Bu aşamadan sonra Ankara"nın üzerinde en çok titreyeceği konunun bu olması gerekiyor. Sanırım böyle de olacak.
BUGÜN: SINIRIMIZIN DEĞİŞMESİNİ Mİ BEKLEYELİM?Bugün ise köşesinde "Türkiye'nin sınırın diğer tarafında "güvenlik bölgesi" kurma hakkı var." diyerek başladığı yazısında ise şöyle yazıyordu:
Böyle giderse bizim de haritamız değişecek!
Böyle atıl, tembel halde beklersek, irade zayıflığı gösterirsek, iç siyasette belirsizliği gerekçe gösterirsek, birkaç adım sonra senaryo, o vahim senaryo Türkiye'ye yönelecek. İşte o zaman şaşırmış gibi yapacağız...
Siyasi perspektifimiz, güvenlik değerlendirmelerimiz, devlet aklımız ülkenin sınırlarında zaafiyet gösteriyorsa, şu anki durumun çok ilerisinde bir duruş belirleyemiyorsa, gücünü harekete geçiremiyorsa, bizim de haritamız değişecek demektir.
Öylesine durup, tehdidin Ankara'yı, İstanbul'u vurmasını mı, bu kadar kontrol edilemez noktaya varmasını mı bekleyeceğiz...
OKUR OLARAK MERAK İÇİNDEYİZ
Bu değişimin sebebini doğrusu ya biz anlamadık... "Karagül'ün karşı çıktığı asıl şey 'Kürt Koridoru'. Rojava'daki Kürt bölgesinin özerklik oluşturabilecek olması..." gibi imalara da ehemmiyet vermek istemeyiz.
Ancak Karagül gibi bir yazarın, fikri değişiminin nedenlerini açıklamasını beklemek bir okur olarak bizim de hakkımız diye düşünüyoruz.