Hüseyin Satı
“En çok; küfrü, hakaret, aşağılaması, iftirası bol gazeteleri ve yazarları okumayı tercih ettikleri için” elbette…
Gazeteciliğimizin geldiği bu “çürümüşlük” noktası sadece bir tarafın değil; bütün tarafların eseridir…
O kadarla da kalmıyor…
Bir kısım gazete okurlarının da bu çürümüşlükte/kokuşmuşlukta rolü/katkısı büyüktür…
Neden mi?..
Söyleyeyim:
“En çok; küfrü, hakaret, aşağılaması, iftirası bol gazeteleri ve yazarları okumayı tercih ettikleri için” elbette…
Ey güzel insanlar!..
Gazeteciler ve haliyle yaptıkları gazeteler, yazdıkları köşeler artık o yazarların babalarının malına dönüştü…
Babalarının malına dönüşünce gazeteciler ve yazarlar patronlarının kendilerine verdikleri o “etkin” olma imkânını istismar etmeye başladılar…
Olan ya da olmayan ideolojilerinin veya en çok da kişisel çıkarlarının plâtformu olarak kullanmaya başladılar…
Kimisi iktidara bağlandı midesinden ve iktidar için yapılan “en masum” eleştiriyi bile kabullenemeyip, eleştiri sahibini madden ve manen linç etti…
Kimisi muhalefet partilerinin yanında yer alıp; iktidardakileri ve destekçilerini düşman gibi görmeye başladı…
İşte onlardan biri Hacıbektaş Veli Anma Kültür ve Sanat etkinliklerinde çıktı ortaya…
Asıl işi olan gazeteciliği unutup “yan iş” olan tetikçiliğini soktu devreye…
Ve…
Başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ’a saldırdı…
Gerçi amacına ulaşamadı ama yumruğunu savurması; amacının “şiddet”, hedefinin Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ olduğunun kanıtı değil mi?..
Hüseyin Satı isimli ve kendisini gazeteci zanneden bu kişiyi kınıyor; henüz meslekten kovulmadığına göre bizden biri olduğu için “kaybetti” diyorum…