Hüseyin Gülerce'ye 'Bizim oğlan' muamelesi...
Cemaatler, cemiyetler, dernekler; hâsılı sivil toplum örgütleri insanları değiştirmeye çabalamazlar…
ADNAN BERK OKAN
Dünyanın varoluş sebebi izafiyettir…
Çünkü evren karşıtlıklar üzerine kurulmuştur…
Yanlış olmadan doğrunun, çirkin olmadan güzelin, soğuk olmadan sıcağın, kötü olmadan iyinin ne anlamı olabilir?..
Haliyle demokrasiyi demokrasi yapan da iktidara karşı muhalefet edebilme özgürlüğünün olmasıdır…
Yani…
Demokrasilerde muhalefet iktidarın karşılığıdır…
Ve…
Demokrasilerde kullanılan bütün oylar mübarektir…
Bir taraf için “Doğru tercih” olan oy, diğer taraf için “Yanlış tercih” sayılabilir…
Ama kabul edelim ki sandığa atılan bütün oylar bir aklın ürünüdür…
Bu kadar yalın bir gerçeğe rağmen Gülen gibi bir şahsiyetin iktidar partisine oy verenler için “Boş” sıfatını kullanarak Bekir Coşkunlaşması veya Yılmaz Özdilleşmesi kabul edilebilir bir “kabalık” mıdır Allah aşkınıza?..
Ve…
Aylardır süren bu kirli kavgada; bir tarafın tetikçileri bu ülkenin başbakanına “Yezit, hırsız, firavun, Nemrut” derken, diğer tarafın tetikçileri de daha önce defalarca ellerini öptükleri, övgüler denizinde yüzdürdükleri Gülen’e “Haşhaşi, çete lideri” gibi yakışıksız sıfatlar yakıştırmadılar mı?..
Newton Kanunu’na göre karşısındaki tarafından itilen bir güç, en az kendisini itenin gücü kadar bir güçle karşı koyar…
Ya da tersi…
Eğer bir güç karşı güç tarafından çekiliyorsa, en az o güç kadar bir güçle kendisini çeken güce doğru gider…
İyi ama...
Hükümet ve cemaat son 10 aydır bütün güçlerini birbirlerini itmek için harcamıyorlar mı?…
Efendim...
Bu girişten sonra sözü Hadi Özışık – Hüseyin Gülerce söyleşisine getireceğim…
Özışık, Gülerce ile Yalova’da görüştü…
Ve söyleşi yayımlanır yayımlanmaz gerçek gündem Ak Parti Kongresi olmasına rağmen günün en çok konuşulan haberlerinden biri oldu.
Cemaatin malum tetikçileri hiç vakit geçirmeden Gülerce gibi bir beyefendiye karşı saldırıya geçtiler…
Onu itibarsızlaştırmak için alışıldık yalanlarını savurmaya başladılar…
Oysa Hüseyin Gülerce, Hadi Özışık’a yaptığı açıklamada iki tarafın da çirkin söylemlerini eleştirirken aslında iki tarafın da akil insanlarına, “Kavgayı bırakın… İçinizdeki bu kirli ve hoyrat dillileri temizleyin” mesajını veriyordu…
Mehmet Baransu ve Emre Uslu ki her ikisi de cemaate yakın gazetecilerdir, Gülerce'nin mesajını almış olmalıydılar ki sosyal medyada Hüseyin Gülerce’ye karşı kullanılan dilin çirkinliğini eleştirdiler.
Baransu, “İçinizden olmayanlara gösterdiğiniz hoşgörüyü içinizden biri olan Hüseyin Gülerce’ye neden gösteremiyorsunuz?” diye küfürbazları sorguladı…
Daha da fenasını Gülerce anlatıyor Özışık’a…
A. Turan Alkan, "Turfa müneccim" başlığı altında yazdığı bir yazıda Gülerce’yi oldukça hırpalamıştı…
Gülerce, o yazının yayımlanmasına izin veren genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı’ya:
"Senden empati yapmanı rica ediyorum. Sen bu gazetenin yayın yönetmenisin. Ben de yaptım. Diyelim ki görevin bitti yazar olarak devam ediyorsun. Yayın yönetmeninin gazetede senin için ‘Turfa müneccim’ başlığı ile bir yazı yazılmasına müsaade etseydi, ne hissederdin?" diye soruyor…
Aldığı cevap aynen şöyle:
"Abi biliyorsun, o arkadaşın yazısını yayımlamazsak, gazeteden ayrılır"…
Bu cevap, Gülerce’ye karşı yapılmış saygısızlıkların en ağırlarından biridir…
Bu Gülerce’ye “Bizim oğlan” muamelesi çekmektir…
“Aman tetikçileri kızdırmayalım da bırakıp kaçmasınlar. Sen bizim oğlan sayılırsın, nasıl olsa bir yere gitmezsin” diyerek istiskal etmektir…
Bunun adı saygısızlıktır...
Bunun adı vefasızlıktır...
Bunun adı sevginin, saygının, samimiyetin istismarıdır…
Bunun adı sadakatsizliktir…
Doğru olan tetikçilerin çekip gitmesinden korkmayacak kadar özgüvenli olmaktır…
Doğru olan “Bizim oğlan” gözüyle bakılanları sahiplenmektir…
Zira…
Mücadeleler tetikçilerle değil, “Bizim oğlanlarla” kazanılır…
Ey güzel insanlar!..
Cemaatten olabilirsiniz de olmayabilirsiniz de…
Ya da cemaati külliyen “düşman” gözüyle görebilirsiniz…
Veya milyonlarca gönül dostuna saygı duyar ama aralarında olmak istemezsiniz…
Ama…
Aklınız ve vicdanınız varsa eğer…
Cemaatin etkin kişilerinin ve en çok da Gülen’in (Elbette eski dilini değil) kullandığı dili onaylamayacağınızdan eminim…
Cemaatler, cemiyetler, dernekler; hâsılı sivil toplum örgütleri insanları değiştirmeye çabalamazlar…
Ya ne yaparlar?..
Sadece yol gösterir, kapalıysa eğer yol açarlar…
Allah aşkınıza dönün ve cemaatin son dönem sözcülerinin söylediklerini hatırlayın…
Yol gösterip kapalı yolları mı açıyorlar?..
Yoksa insanların karakterlerini hakaretlerle değiştirmeye mi çalışıyorlar?..
İnsanları kendilerine mi çekiyorlar?..
Yoksa var güçleriyle itiyorlar mı?..
Benim cevabım bu analizin içinde…
Akıl ve vicdan sahiplerinin cevaplarının da benimkiyle aynı olduğundan eminim…