Hüseyin Gülerce için...
Bizim parlamentomuzda hemen her salı bu konuşmadan çok daha beterlerini, ağırlarını dinlemek zorunda kalıyoruz…
"Memleketin umacısı, Parlamentonun komedyanı bu adamın bukelamun karakteri, artık iyiden iyiye kani oldum ki ondaki hissi kötürümlük üzerine bina edilmiştir. O, siyasi istikrarsızlığın sebebini böylece açığa vurarak, üzerine aldığı rolleri, seyredenleri hayretler içinde bırakan bir cambazlıkla oynuyor".
Tırnak içindeki bu konuşmayı T.B.M.M. zabıtlarından almadım...
Ya?..
İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere Parlamentosunda İşçi Partili Milletvekili Aneurin Bevan'ın yaptığı konuşmadan ("Politikada Nükte. Nejat Muallimoğlu. Sermet Matbaası. 1976) alıntıladım...
Haklısınız…
Bizim parlamentomuzda hemen her salı bu konuşmadan çok daha beterlerini, ağırlarını dinlemek zorunda kalıyoruz…
Ama ben başka bir şeyi anlatmak istiyorum…
Neyi mi?..
O halde önce sorayım:
Bu "asit dilli" söylevin muhatabı kim biliyor musunuz?..
Onu da söyleyeyim: Başbakan Winston Churchill...
Yok vallahi...
Eğer Churchill’in de bizim liderlerimiz gibi kalkıp da kendisini böylesine aşağılayan bir parlamentere ondan daha da düşük düzeyle cevap verdiğini düşünüyorsanız aldanıyorsunuz..
Ya ne yaptı Koca Churchil?..
Meclis Başkanından izin istedi ve kürsüye çıkıp sadece şunları söyledi:
"Böylesine canlı ve gerçek tartışmalı bir nutuk, Parlamentoda ne yazık ki; artık pek ender işitiliyor"...
Bu otantik öyküyü neden mi hatırladım?..
Onu da anlatayım…
Hüseyin Gülerce'nin her yazısını okuyorum ama bugünkü Zaman'da "İftiralara cevaplar" başlığı altında yayımlanan makalesini okuyunca hem sizlerle paylaşmak istedim yukarıdaki anekdotu, hem de Gürlerce'yi alkışlamaya karar verdim...
Her zaman dediğim gibi; beni taraflar arasındaki kavgadan daha çok ilkeli olmak veya olmamakla düzeyin korunup korunmadığı ilgilendiriyor...
Ne yazık ki; kamuoyuna "Hükümet - Cemaat kavgası" olarak lanse edilen bu sürtüşmede en kötü sınavı “tarafların medyaları” ve “taraftar/amigo" yazarları verdi...
Karşılıklı olarak birbirlerine tarafların yöneticilerinin, sözcülerinin söylemediklerini söyleyip birbirlerini karaladılar, yerin dibine soktular...
Ve gördük ki iki taraf da birer boş testiymiş...
Neden?..
Çünkü taş olsaydılar böylesine paramparça olmazdılar...
Uzatmayayım...
Kullandığı üslûp ve kurduğu olgun, sakin, küçük harfle haykırılan cümleleriyle böylesine güzel bir makale yazdığı için Hüseyin Gülerce’yi alkışlıyorum...