MEDYA KÖŞESİ

Hüseyin Çelik cuntacı gazeteci ismi verdi

Hüseyin Çelik, "27 Nisan milli iradeye bir el ense hareketidir" dedi, ardından cuntacı dediği gazetecilerin isimlerini saydı.

Hüseyin Çelik cuntacı gazeteci ismi verdi
GAZETECİLER.COM - Habertürk ekranlarında Doğru Açı programında Belkıs Kılıçkaya'ya konuk olan  AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik 27 Nisan 'e-muhtırası'na ilişkin çarpıcı açıklamalar yaptı...

 “Anlattıklarım, anlatmadıklarımın yüzde 10'udur” diyen Çelik, 27 Nisan'dan sonra Büyükanıt'la yaptığı görüşmede ''Kim kime hesap
0.20120427101047.jpgverdi'' sorusuna ''Büyükanıt hayatta... Şu anda nasıl konuşuyorsam öyle konuştum'' dedi.

BÜYÜKANIT'I GÖREVDEN ALAMADIK ÇÜNKÜ NECDET SEZER VARDI

Çelik ''27 Nisan hükümete bir el-ense çekmedir. Aba altından sopa gösterdiler'' derken ilginç bir iddiada bulundu.
27 Nisan'daki e-muhtıranın ardından dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ı emekliye sevk etmek konusundaki en önemli engelin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer olduğunu söyledi.

HASAN CEMAL NAMUSLU, DİĞER İKİ GAZETECİ CUNTACI

Hüseyin Çelik o dönem medyanın tavrını da değerlendir. Hasan Cemal'in aydın namusu ile hareket ettiğini söyleyen Çelik, 2 gazeteciyi ise cuntacı ilan etti. İşte canlı yayında söyledikleri;

"Hasan Cemal cunta tecrübesi yaşamış biri olarak, Mehmet Altan da aynı 27 Nisan'da bir aydın namusuyla hareket etmiştir. Başka birçok yazar da sayabilirim. Zira medya 27 Nisan'da 28 Şubat'taki kadar teşne değilse de çok iyi bir sınav vermedi. Onların da isimlerini sayabilirim. CHP'li yöneticileri aratmayacak yazılarla bildiriye destek verdiler, meşruiyet kazandırmaya çalıştılar. Oktay Ekşi, Tufan Türenç de mesela cuntacılık konusunda askerleri aratmadılar.

İşte Hüseyin Çelik'in canlı yayındaki açıklamaları:
 





 
27 NİSAN HÜKÜMETE EL ENSE ÇEKMEYDİ

Türkiye'de 50'li yıllardan beri orduya bu virüs bulaşmıştır, 60'da, 80'de gördük, 12 Mart'ta muhtıra olarak, 28 Şubat'ta post modern ve 27 Nisan'da da e muhtıra olarak yaşadık. 2003'ten itibaren zaten Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven, Balyoz bir yığın darbe girişiminden ve cuntadan söz edebiliriz.  27 Nisan'da  da hükümete el-ense çekilmiştir.
 
AK PARTİ'NİN 4 TEKERİNE FREN TAKILDI

Güdümlü demokrasilerde bürokratik cumhuriyetlerde, partiler devlet adına millet üzerinde siyaset yaparlar. Devletin doğruları ve ideolojileri millete aktarılır. Ve bu partiler akredite partilerdir, makbul partilerdir. Biz milletin isteklerini devlete yansıtmaya kalkışınca müesses nizam bizi akredite etmedi. Böyle olunca ya 27 Mayıs'taki gibi trajik sonlar yaşandı ya da iktidarlar alaşağı edildi, muhtıralar verildi. 2002'nin son aylarından itibaren bizim gerçek muhaliflerimiz o günün siyasi partileri olmadı. Takoz görevini yapan kurumlar başkaydı, ordunun bir kısmı, Cumhurbaşkanlığı makamı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, YÖK, HSYK gibi... AK Parti'nin 4 tekerine fren takılmıştı.

NİYE BÜYÜKANIT EMEKLİ EDİLMEDİ?

Neden hükümetin bildirisinde cevaben Genelkurmay Başkanı'nın da emekliye sevk edildiği yoktu? Bunu aranızda hiç konuşmadınız mı, tartışmadınız mı?
Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'di. Her ne kadar sivilse de, duruşu ve zihniyeti jakoben devlet anlayışına uygundu böyle bir tutum izledi. 60 darbesinde mesela Menderes eğer önceden haber alsaydı, bunu yapabilirdi, zira cumhurbaşkanı Celal Bayar'dı. cumhurbaşkanı,hükümet ve millet iradesi o zaman örtüşüyordu. Ama bizim dönemimizde böyle bir atmosfer sözkonusu değildi.
 
27 NİSAN BİR 28 ŞUBAT MIDIR?

28 Şubat  enine boyuna düşünülmüş, sivil,medya,akademisyen,üniversite,STK ayakları kurulmuş, derli toplu bir darbedir. 27 Nian hükümete El ense çekmek ve arada aba altından sopa göstermektir. Çünkü şunlar şunlar olmazsa biz gereğini yaparız deniyordu. Biz ama tavrımızla bu muhtırayı paçavraya dönüştürdük.

BÜYÜKANIT İLE BULUŞMA

28 Nisan'da 3 televizyon kanalına çıktım. Bildirinin mesnetsiz olduğunu anlatınca, meslektaşlarınız ''Bunları neden Genelkurmay Başkanı'na anlatmıyorsunuz'' dedi. ''Ben genel kurmay başkanına hesap vermem, başbakana, millete veririm'' dedim. Ama bir köşe yazarı yahut bir muhabir yanlış anlamaya mahal verecek bir şey yazdığında biz onu nasıl muhatap alıyor ve anlatıyorsak Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'la da 2 saat 10 dakika konuştum.

BOL ÇAYLI KAHVELİ BİR OTURUMDU

Büyükanıt hayatta. Sizinle şu anda nasıl konuşuyorsam ne kadar rahatsam o kadar rahattım. Bol çaylı kahveli bir oturum oldu. Hesap vermedim, aksine bunu kesinlikle kabul etmediğimizi söyledim. İftiraları da red ettik. O da bu muhtıra değil, birileri böyle algılamış, hayretler içinde kalıyorum'' dedi.

Yani bu beyanları geri adım telakki edip mevzuyu kapattınız mı?
Sahip çıkmadılar muhtıraya. Ayrıca muhtıra da değil, biz hep böyle açıklamalar yaparız'' dediler. Sonra Başbakan konuştu ve devamı da geldi.

Hüseyin Bey, anlattıklarınız anlatmadıklarınızın yüzde kaçı?
Yüzde 10'u!
ÇOK OKUNANLAR