Hürriyet yazarından Özkök'e yanıt!
"Bence gazeteyi yönetenler köşe yazarlarını bir yana bıraksınlar. Köşelerin dışında kalan alanlarına baksınlar..."
GAZETECİLER.COM - Hürriyet gazetesi yazarı Özdemir İnce, gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'e ilginç bir yanıt verdi ve bir de tavsiyede bulundu.
"Ertuğrul Özkök 8 Ekim 2010 tarihli yazısında, dört-beş adın arasında benim de adımı anarak önümüzdeki on yıl içinde işimin iş olduğunu yazdı." diye başladığı yazısında "Benim içim rahat, onların açıklamaları beni ilgilendirmiyor: Ben muhabir kökenli bir köşe yazarı değilim; gazetede yazan bir edebiyat yazarıyım." dedi ve şöyle devam etti:
"Hürriyet Gazetesi'nde yazmaya başlamadan önce, görüşlerimi başta edebiyat dergileri olmak üzere dergilerde daha uzun boyutlu yazıyordum. Doğru anlamı ile: Bir "Chroniqueur" (Fransızca), bir "Columnist"im (İngilizce).
KAVUN ACISI GİBİ...
500 binlere karşı 1000 satsa da gerçek romanın fantirifitton romanı yeneceğine inandığım gibi kâğıda basılan gazetenin elektronik gazeteye yenilmeyeceğine de inanıyorum. Birkaç yıl önce Sicilya'nın Mazzara del Vallo kentinde yaptığım konuşmada, "yazarken" gözümün önünde tek bir okur imgesinin bulunduğunu söylemiştim. Ben onun için yazıyorum. Geçmişin, şimdinin ve geleceğin "bir" okuru için.
AVAMLAŞMA, BAYAĞILAŞMA
Bence gazeteyi yönetenler köşe yazarlarını bir yana bıraksınlar. Köşelerin dışında kalan alanlarına baksınlar. Bilimsel yazılar, "büyük röportaj"lar neden yok? Neden her şey avamlaşıyor, bayağılaşıyor? Örneğin ben, kültür ve sanat sayfalarının yokluğundan şikâyetçiyim. Var olanlar ise yetersiz, katkıda bulunanlar yeteneksiz. 20-25 yıldır gerçek edebiyatı öldürmek, fantirifitton yazıyı ve yazmanları öne çıkartmak için birbirleriyle yarış yaptıklarını görüyorum. Bu alanda, klanlar, amigolar ve çeteler var.
Televizyoncu olduğum için "kamuoyu oluşturma"nın ne anlama geldiğini çok iyi bilirim. Ancak kamuoyunu oluşturanlar seçkin (elit) olacaklar, oluşturdukları kamuoyunun tutsağı olmayacaklar ve yarattıkları bireysel imge ve simgelere tapınmayacaklar.
Özdemir İnce'nin köşesinin okuyabilirsiniz.
"Ertuğrul Özkök 8 Ekim 2010 tarihli yazısında, dört-beş adın arasında benim de adımı anarak önümüzdeki on yıl içinde işimin iş olduğunu yazdı." diye başladığı yazısında "Benim içim rahat, onların açıklamaları beni ilgilendirmiyor: Ben muhabir kökenli bir köşe yazarı değilim; gazetede yazan bir edebiyat yazarıyım." dedi ve şöyle devam etti:
"Hürriyet Gazetesi'nde yazmaya başlamadan önce, görüşlerimi başta edebiyat dergileri olmak üzere dergilerde daha uzun boyutlu yazıyordum. Doğru anlamı ile: Bir "Chroniqueur" (Fransızca), bir "Columnist"im (İngilizce).
KAVUN ACISI GİBİ...
500 binlere karşı 1000 satsa da gerçek romanın fantirifitton romanı yeneceğine inandığım gibi kâğıda basılan gazetenin elektronik gazeteye yenilmeyeceğine de inanıyorum. Birkaç yıl önce Sicilya'nın Mazzara del Vallo kentinde yaptığım konuşmada, "yazarken" gözümün önünde tek bir okur imgesinin bulunduğunu söylemiştim. Ben onun için yazıyorum. Geçmişin, şimdinin ve geleceğin "bir" okuru için.
AVAMLAŞMA, BAYAĞILAŞMA
Bence gazeteyi yönetenler köşe yazarlarını bir yana bıraksınlar. Köşelerin dışında kalan alanlarına baksınlar. Bilimsel yazılar, "büyük röportaj"lar neden yok? Neden her şey avamlaşıyor, bayağılaşıyor? Örneğin ben, kültür ve sanat sayfalarının yokluğundan şikâyetçiyim. Var olanlar ise yetersiz, katkıda bulunanlar yeteneksiz. 20-25 yıldır gerçek edebiyatı öldürmek, fantirifitton yazıyı ve yazmanları öne çıkartmak için birbirleriyle yarış yaptıklarını görüyorum. Bu alanda, klanlar, amigolar ve çeteler var.
Televizyoncu olduğum için "kamuoyu oluşturma"nın ne anlama geldiğini çok iyi bilirim. Ancak kamuoyunu oluşturanlar seçkin (elit) olacaklar, oluşturdukları kamuoyunun tutsağı olmayacaklar ve yarattıkları bireysel imge ve simgelere tapınmayacaklar.
Özdemir İnce'nin köşesinin okuyabilirsiniz.