MEDYA KÖŞESİ

Hürriyet yazarı Yılmaz Güney filmine savaş açtı!

Hürriyet yazarı Ömür Gedik, Yılmaz Güney'in senaryosunu yazıp Şerif Gönen'in çektiği Yol filmine neden savaş açtı?

Hürriyet yazarı Yılmaz Güney filmine savaş açtı!

Hürriyet yazarı Ömür Gedik, bugün köşesinde "Tarık Akan'ın öldüremediği at!" başlıklı bir yazı yazdı ve Yılmaz Güney'in senaryosunu yazıp Şerif Gönen'in çektiği Yol filmine savaş açtı!

Yazısının girişinde "Bu haftaki filmler beni ve hem sinema hem de hayvanları çok seven arkadaşlarım Ali Ulvi Uyanık ile Hakan Sonok'u öyle bir galeyana getirdi ki, bu haftaki yazılarımızı sinemada hayvan haklarına ayırdık." diyen Gedik, yazısında "Yılmaz Güney'in en iyi filmi olarak gösterilen Yol'un bendeki çağrışımları pek de iç açıcı ve pozitif değil ne yazık ki." diyor.

İşte Gedik'in Yılmaz Güney'in ve Türk sinemasının başyapıtı olarak nitelendirilen Yol filmi için "Altın Palmiye almış olması umurumda bile değil" diye yazdığı bugünkü yazısından bir bölüm:

"Önce The Cove'dan yola çıkarak Flipper dizisi sonrasında şov dünyasına katılan yunusların gördüğü işkencelerden başladık, yarın vizyonda olacak Antichrist'ın yönetmeni Lars Von Trier'nin Manderlay'da öldürdüğü eşeğe gittik ve oradan da eskilere, Altın Palmiye'li Yol filmine kadar uzandık.

Yılmaz Güney'in en iyi filmi olarak gösterilen Yol'un bendeki çağrışımları pek de iç açıcı ve pozitif değil ne yazık ki.

Yol'un politik, siyasi açılımlarını bir kenara bırakıyorum.

Sadece ve sadece, o filmdeki bir sahne için kurşunlanarak öldürülen o atı düşünüyorum.

Filmlerde at ölümleri denince, eskilerin savaş ve kovboy filmleri anılabilir belki ama Yol'daki o kurşunlama olayını tek geçmek gerek.

Şerif Gören'in yönettiği filmin başrolündeki Tarık Akan, atla yaşadıklarını yıllar sonra "Anne Başımda Bit Var" adlı kitabında kaleme almıştı.

"Çekim boyunca atla aramda inanılmaz bir bağ kurulmuştu. Bana duyduğu sevgi ve bağlılığı hayvanın gözlerinden okuyordum. Kar fırtınasında yanıma gelip kafasını paltomun içine sokuyor, gözlerini gözlerime dikiyordu. Çekim sırasında üstünden düştüğümde burnuyla beni itiyor, kokluyor, sanki canımın yandığını anlamış gibi üzülüyordu, bir de beni avutmaya çalışıyordu" diyor Tarık Akan.
Atın öldürülmesi senaryo gereği şöyle açıklanıyor; donmak üzere olan Seyit (Tarık Akan), atın kafasına kurşun sıkıyor, sonra da ölen atın karnını yararak ellerini ve ayaklarını orada ısıtıyor.

Atla böylesi bir bağ kuran Akan, atı öldüreceği bu sahneyi çekememiş işte. Gözünün içine sevgiyle bakan hayvana kurşunu sıkamamış.

İnsafsız infaz, şerif Gören'in "kamera" demesiyle başkası tarafından gerçekleştirilmiş. ılk kurşunla ölmeyen atın son nefesini vermesi de öyle kolay olmamış. Akşam saatlerine kalındığı için karanlık çıkan bu sahneler filme de koyulamamış üstelik.

Kimse kusura bakmasın ama benim böyle bir filmle ilgili iyi hisler beslemem imkansız.

Nasıl ki her fırsat bulduğumda eşeğin öldürüldüğü Manderlay'i yerden yere vuruyorsam, Yol'a da farklı davranamayacağım.

Altın Palmiye almış olması umurumda bile değil.

Bin ödülü bir hayvanın canına değişmem."

Ömür Gedik'in köşe yazısının tamamın ulaşabilirsiniz.

Yorumlar