Hürriyet kendini neden magazine vurdu?
Hürriyet Gazetesi'nin magazin eki Kelebek'le ilgili yaptığı değişiklikler dikkatinizi çekti mi?
Geçen hafta Hürriyet Gazetesi birinci sayfasının yarısını "Kelebek uçuyor" başlığıyla verdiği haberlere ayırdı ve daha renkli bir magazin ekiyle karşımıza çıkacağını duyurdu. Üstelik sayfa sayısını artırdı ve 20 sayfa olarak okurlarıyla buluştu.
Hürriyet Kelebek, biliyorsunuz Hürriyet'in magazin eki ama onlar bir ekten ziyade kendilerini başlı başına bir gazete gibi görüyorlar.
Cengiz Semercioğlu, köşesinde yapacakları yenilikleri kaleme almıştı.
Misal Gülben Ergen, artık Kelebek'te köşe tutacak.
İzzet Çapa o renkli röportajlarına tam gaz devam ederken, haftada bir gün de bir yanına Kenan Erçetingöz'ü alacak, diğer yanına Gonca Vuslateri'yi alarak okeye dördüncü arayacak.
Sonra Magazin Konseyi de kurmuşlar. Cengiz Semercioğlu Melike Karakartal, Ömür Gedik ve Onur Baştürk bir araya gelerek haftanın "en"lerini falan seçecekler.
Anlayacağınız bol magazin, bol eğlence, bol bol ünlüler falan derken "Hürriyet magazin forever!"
Hayırlı olsun.
Fakat benim aklıma takılan bazı sorular oldu.
Hürriyet'in Türkiye'nin içinden geçtiği böylesi sıkıntılı bir süreçte kendisini magazine vurmasını neye yormalıyız?
Zira medya stratejisinde en önemli noktalardan birisi zamanlamadır. Hele hele Türkiye'nin amiral gemisi olarak nitelendirilen bir gazetede, bir ekin sayfa sayısı ve içeriğiyle ilgili çeşitli değişikliklere gidiliyorsa bu tesadüfi bir karar değildir.
***
Magazin haberlerciliğinin popüler kültürle "televole haberciliği"ne dönüştüğü o yıllar, tam da 80 darbesinden sonraya tekabül ediyordu. Toplumu siyasetten, düşünceden, memleket meselelerinden uzak tutmak isteyenler iki alanı; magazin ve sporu birleştirerek yeni bir tür formül elde ettiler. Ve bunu 90'lı yıllar boyunca hayatımızın tam orta yerine bırakıverdiler.
Bir nesil televole kültürüyle böyle heba oldu.
Konuyu nerden nereye getirdin falan diyebilirsiniz.
Fakat, önce şu soruma cevap vermeniz lazım "magazin haberciliği sadece magazin haberciliği midir?"
Medyayla ilgili özellikle eleştirel kuramlar, hem haberin hem de magazin haberciliğinin görünenden çok daha fazlası olduğunu söyler.
Toplumsal egemenliğin perde arkasında magazin medyasının, tüketim kültürünün pekiştirilmesi gibi asli işlevleri vardır. Üstelik egemen ideolojinin yeniden üretimi için magazin haberleri biçilmiş kaftandır.
Magazin, modern insanın gündelik yaşamın streslerinden uzaklaşmasını sağlar gibi görünürken aslında, serüveni kalmamış insanlara hayali bir serüven yaşatmaktadır.
Bu bağlamda baktığımızda iki farklı okuma yapmak mümkün:
* Ya, Türkiye'nin içerde terör belası, ekonomik sıkıntılar, dışarda Suriye krizi gibi sorunlarla boğuştuğunu da gözönüne alarak; insanların bu sıkıntılı, bunalmış ruh halini magazin aracılığıyla yeni hayali serüvenlere taşımak.
* Ya da serüveni kalmamış bir gazeteciliğin yaralarını, magazin merhemiyle sarmaya çalışmak.
Doğan medyasında yakın zamanda büyük değişiklikler oldu. Hem yapısal anlamda, hem de yayın politikası anlamında.
Bu değişikliğin zamanlamasına baktığımızda, 1 Kasım seçimlerinde AK Parti'nin yüzde 50'ye yakın bir oyla yeniden iktidar olmasının hemen akabinde olduğunu görmek için dahi olmaya gerek yok.
Hal böyle iken, bu kadar netameli gündemin üstümüze sağnak halinde yağdığı bir süreçte, Hürriyet için belki de en korunaklı alan magazin olmuştur.
Ve yine belki de magazin haberciliği, sadece medyanın kitleler için bir perleme ve yeniden üretim aracı değil, aynı zamanda medyanın siyasi iktidarlara karşı kendini perdeleme ve yeniden üretim aracıdır.
Kimbilir?
***
Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim; "Bunca derdin arasında, savaş kapıya dayanmış ne olacağı belli değil, zamlar üst üste geldi, para pul oluyor" gibi sorunlarla sıkılan, sıkılıp sağına soluna çatan, ilişkilerini bozanlar çok da şey yapmasın.
Çünkü Hürriyet onu da düşünmüş.
Kelebek'in sayfa sayısıyla birlikte Güzin Abla'nın sayfası da büyümüş.
Hadi yine iyisiniz!