Hollanda ve Türkiye siyasetçisi neden kapıştı?..
Yani Millet… Yani seçmen… Yani müşteri… Yani kitle… Kendi özgürlüğü… Kendi refahı… Kendi huzuru… Kendi güvenliği… Kendi geleceği için uygulanan demokrasiyi… Bizzat çökertiyor…
Seçmenler...
Yani siyasetçilerin müşterileri...
Yani siyasetin tüketicileri...
Yani millet...
Yani kitleler...
Kayıtsız şartsız egemenliklerini ilân ettiler...
*
Millet…
Yani seçmen…
Yani müşteri…
Yani tüketici olmazsa olamayacak olan siyasetçi de...
Onların egemenliğine boyun eğdi…
*
Yani bu sürecin adı şu:
Seçmenin zaferi…
Kitlelerin üstünlüğü...
Tüketicinin egemenliği...
*
İşte o egemen bugün şöyle diyor:
“Ben ne istersem onu söyleyeceksin...
Ben ne istersem onu yapacaksın...
Çünkü...
Demokrasi var…
Ve...
Egemenlik kayıtsız şartsız benim...
Yani…
Milletin…
Yani seçmenin…
Yani müşterinin…
Yani kitlenin…”
*
Yani Millet…
Yani seçmen…
Yani müşteri…
Yani kitle…
Kendi özgürlüğü…
Kendi refahı…
Kendi huzuru…
Kendi güvenliği…
Kendi geleceği için uygulanan demokrasiyi…
Bizzat çökertiyor…
*
Bunu da…
Demokrasimizin vazgeçilmezleri olan siyasi partiler aracılığıyla gerçekleştiriyor…
APTALLAR GİBİ HEP BERABER YOK OLACAĞIZ…
Medyada…
İki tür “Kötü Yazar” tipi var…
*
1.) Sahibine kızıp köpeğini döven…
2.) Köpeğe öfkelenip sahibine saldıran…
*
Oysa…
Suçta…
Kusurda…
Kabahatte…
Yanlışta…
Hatada:
Şahsilik ilkesi geçerlidir…
*
Köpeğine kızıp sahibine saldırmak…
Veya…
Sahibine öfkelenip köpeği dövmek…
Aşağılık bir eylemdir…
*
Martin Luther King’in bir sözüyle bağlayayım…
“Ya birlikte kardeş gibi yaşamayı öğreneceğiz… Ya da aptallar gibi hep beraber yok olacağız.”…
BOLU BEYİ’NİN EVLATLARI(!)..
Başbakan Yıldırım da referandum yorgunlarından...
O yorgunlukla...
Halk kahramanı Köroğlu ile "Zalim" Bolu Beyi'ni karıştırdı...
*
Kasıt var mı?..
Yok...
Tamamen zihin yorgunluğu...
*
Peki…
Ahali ne yaptı?..
*
Bolu Beyi’nin evlâdı olmayı kabullenmiş olmalı ki…
Alkışladı Başbakan'ı...
“BİRBİRLERİNİZİN AYIPLARINI ARAŞTIRMAYIN…”
İktidar ve muhalefet ve medyadaki askerleri çok meşgul…
Neyle mi?..
Karşılıklı olarak birbirlerinin ayıplarını bulmak ve yayımlamakla…
*
Oysa sevgili Peygamberimiz şöyle diyor:
“Birbirlerinizin ayıplarını araştırmayın”...
*
Evet…
Aynen öyle diyor…
Ama…
Dinleyen nerede?..
SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZİ DİNLEYİN EFENDİLER…
"Öfke şeytandandır. Şeytan ise ateşten yaratılmıştır. Ateşi söndüren de sudur. Onun için, biriniz öfkelenince hemen abdest alsın…"
*
“Kuvvetli insan, (güreşte hasmını yenen) pehlivan değildir. Hakiki kuvvetli, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir…"
*
"Biriniz ayaktayken öfkelenirse, hemen otursun. Öfkesi giderse iyi, gitmezse hemen yüzükoyun yere uzansın"…
*
Bir adam: "Ey Allah'ın Resûlü, bana kısa bir nasihatte bulun, uzun olmasın ki unutmayayım" demişti.
Sevgili Peygamberimiz:
"Öfkelenme" dedi…
BU NE İŞ KADİR BEY?..
Fatih Tezcan, İBB Kadir Topbaş’ı hem FETÖ’cülükle…
Ve hem de…
“Yolsuzluk” yapmakla suçluyor…
*
Hem Sayın Cumhurbaşkanı’na…
Ve hem de…
Başbakan’a bu kadar yakın bir gazeteci…
*
Kadir Topbaş’ı alenen suçluyor…
Ve fakat…
Topbaş halen görevde…
*
Bu ne iş?..
Lütfen biri bana anlatsın…
AHMET KEKEÇ’E HATIRLATIRIM…
Aydın Doğan’ın huyudur…
Çalışanlarından biri ne kadar çok hırpalanırsa…
Aydın Bey o çalışanını o kadar daha çok korur…
*
Meselâ, Yavuz Gökmen…
Rahmetli Yavuz, RefahYol Hükümeti’ne destek verdiği için…
Hem içeriden (En çok da Çölaşan), hem dışarıdan saldırıya uğruyordu…
Aydın Bey o günlerde Yavuz’un maaşına zam yapmış moral vermişti…
*
Ahmet Kekeç’e hatırlatayım dedim…
Ahmet Hakan’a çaktıkça…
Adaşının patron gözünde değeri daha çok artıyor…
Yakup MURAT
[email protected]