MEDYA KÖŞESİ

Hıncal Usta verir talkını, kendi yutar salkımı

Güney Afrika'ya Dünya Kupası'nı izlemeye gönderdiğimiz gazeteci, maç yazacağına, tatil yaparsa, kıyameti koparmaz, hatta kovmaz mıyız?.

Hıncal Usta verir talkını, kendi yutar salkımı
GAZETECİLER.COM - Hncal Uluç bugünkü yazılarından birinde bizim mesleğin (yazarlığın) şifrelerini hatırlatıyor.
Şifrelerden biri şöyle:
"Yazı 'Başkaları ne der' diye yazılmaz.. 'Efendim alınan, gücenen olur' diye daha kafadan sansürlenmez.. Sansürlenirse, yazı olmaz.."
El-Hak doğru...
Doğru olmasına doğru da, biz Usta'yı aynı şifreyle eleştirdiğimizde yemediğimiz zılgıt kalmıyor...
Meselâ, "adam benim hakkımda edep dışı şeyler karalıyor sonra da görünce sarılıyor" diyor. Oysa herkes bilir ki bunu yapan kendisidir. Bir; anasına avradına sövmediği kalan kişi için "dostum" der, Nişantaşı kafelerinde yarenlik eder...
Neyse...
Biz dönelim bugünkü yazısına...

Bizim mesleğin şifreleri..

Sibel Arna bir yazı yazmış, bebeğinin dadısı üzerine.. Birlikte çıktıkları tatilde dadı nerdeyse bebeği unutup kendi tatiline dalmış da.. Bir ufak kıyamet koptu.. Vay efendim, bu kadar sert eleştiri yapılır mıymış?..
Yapılır.. Yapılmalı.. Bir şeyi eleştiriyorsan cesur olacaksın.. Kafana bin şey takılır da yazının köşelerini ayıklarsan, geriye ne kokar, ne bulaşır bir yuvarlak yazı kalır. Sen de giderek okunmaz, okunmaya değmez olursun..
Yazı "Başkaları ne der" diye yazılmaz.. "Efendim alınan, gücenen olur" diye daha kafadan sansürlenmez.. Sansürlenirse, yazı olmaz..
Sibel Arna parasını vermiş bir dadı tutmuş bebeğine.. Kadının işi o.. Hayatını o işi yaparak kazanıyor. O zaman o işi iyi yapacak..
Güney Afrika'ya Dünya Kupası'nı izlemeye gönderdiğimiz gazeteci, maç yazacağına, tatil yaparsa, kıyameti koparmaz, hatta kovmaz mıyız?.
Bakın, köleliğe, uşaklığa, ırkının ezilmesine baş kaldıran bir müthiş lider var.. Tarihe geçti. Martin Luther King.. Tarihe geçen bir de sözü var..
"Bir işi yapıyorsan, en iyisini yapacaksın. Çöpçüysen, en iyi çöpçü olacaksın.."
Dadı da, en iyi dadı olacak.

***
Efes Pilsen'in geleneksel festivali One Love'a, bu yıl bir şirinlik koymuş. Müthiş bir espri bence.. 8 yarışmaya katılıp dereceye girerseniz, bir Hayati kazanıyorsunuz. Ne bu Hayati.. Bir insan..
Karnınız mı aç.. Sizin yerinize kuyruğa girecek. Tuvalete mi gideceksiniz.. Gene kuyruk mu var.. Hayati bekleyecek.. Müzik sırasında kalabalıktan sahneyi mi göremiyorsunuz.. Hayati hazır. Omzuna oturabilirsiniz..
Yani.. Bu Hayati, gerçek hayattaki centilmen.. Yanında bir kadın arkadaşı ile o kalabalığa giden her erkeğin yapması gereken şeyleri yapacak..
Vay efendim.. Bu ne kölelik hevesiymiş diye bir kıyamet daha.. Hem de öyle kıyamet ki, Efesçiler bu hoş şakalarından vazgeçmek zorunda kaldılar..
Yani, medyamızın mizah duyusu da bu kadar..

***
Hem de Anayasa Mahkemesi'nde çok önemli görevler yapmış, Demokrat Yargı Derneği Başkanı hükümete "Anayasa Mahkemesi kararlarını dikkate almayın. Bildiğinizi okuyun" dedi.
Diyebilir mi?.. Mümkün mü?. O zaman ben de millete "Meclis'in çıkardığı yasaları sallamayın. Hükümet kararnamelerine aldırmayın, bildiğinizi yapın" diyebilir miyim?.
Yahu laf, Anayasa'ya aykırı. Hani üzerine gitsen Anayasa'yı hiçe saymak suçuna girer. Asıl kıyamet burda kopmalı..
Hayır.. Bu ülkede demokratlık, demokrasi üzerinde sallayıp mangalda kül bırakmayanlara bakıyorum günlerdir, "Tıs" yok..

***
Düşüncelerimizi yuvarlar, yumuşatırız. Özgürce yazanlara da tahammül edemeyiz. Mizahtan anlamayız. Netameli konularda kalem oynatamayız..
Ne biçim köşe yazarıyız biz?..
Yorumlar