MEDYA KÖŞESİ

Hıncal Uluç öyle demek istememiş…

Gençler, sana hakaret edenlerle kurduğun samimiyeti görünce, “demek ki birisiyle yakınlaşmak için en iyi yöntem o kişiye hakaret etmek”

Hıncal Uluç öyle demek istememiş…
GAZETECİLER.COM
Hıncal Uluç, Haşmet Babaoğlu’nun dünkü yazısına cevap vermiş…
Yanlış anlaşıldığını, aslında öyle demek istemediğini anlatmış…
“Ben onu mu dedim Haşo?..” diye sormuş… 
Ne derler halk dilinde:
“Çevir kazı yanmasın”…
Ama bu uyanıklığı “en yakın dostum” dediğiniz birine yaparsanız olmaz…
Hıncal Abi ne yazık ki bunu hep yapıyor…
Önce bir şeyler söylüyor…
Sonra da kırdığı insanın zekâsıyla “alay” eder gibi “ama ben öyle demek istemedim” ki diyerek başlıyor en iyi yaptığı işi yapmaya: Demagoji…
Bir de sizin asla ağzınızdan çıkmamış bir sözü alıyor, sizden duymuş gibi aktarıyor…
Örnek mi?..
Buyurun: “Sen bana ‘Onlarla nasıl dostluk kuruyorsun’ diye sordun”
Arşive girdim baktım, Babaoğlu’nun yazılarının içinde bunu ima eden bir cümle bile yok…
Yahu Hıncal Abi…
Sana kimse, “daha önce sana hakaret edenlere kin duy!" demiyor ki... "Ölçülü ol... Gençlere kötü örnek teşkil etme” diyoruz...
Çünkü gençler, sana hakaret edenlerle kurduğun samimiyeti görünce, “demek ki birisiyle yakınlaşmak için en iyi yöntem o kişiye hakaret etmek” diye düşünüyor…
Bırak artık bu “sevgi” ayaklarını da…
Unutma ki hırsızların en sık kurduğu cümle, “çalmaktan da çalandan da nefret ederim” cümlesidir…
Ne var ki onların “çalmak” fiilinden anladıkları, “enstrüman çalmak”tır…
 
A.B.O.
Yani…
Haşmet Babaoğlu’nu “anlayışı kıt” biri yerine koymuş…
Şöyle demiş Hıncal Uluç…
 
Allah'tan yazım orada duruyor ve daha mürekkebi kurumadı Haşo!.. Ben onu mu dedim?.. Bu nasıl lafı tersinden anlayıştır?. Bana "Bu nasıl çarpıtma" diyorsun. Ben sana demeye kıyamıyorum, bak..
Sen bana "Onlarla nasıl dostluk kuruyorsun" diye sordun.. Ben de sana anlattım ki benim için "Onlar" yoktur.. Ben ortak noktaları arar, iyi yanları seçer "Biz" diye bakmaya uğraşırım, herkese..
Biz!..
Tabii toplumsal.. Tabii ulusal da değil, evrensel bir sorun "Onlar" yaratmak.. Sen küresel bir sorunun, bireysel örneğisin.. Onu dedim..
"Boş ver 'Onlar'ı, 'Biz' olmaya bak" dedim..
Geçmişte kötü çok kötü şeyler olabilir. Oldu da.. Onları unutmaz, onları bağışlamazsak, nasıl "Biz" oluruz?.
Atatürk'ün süvarileri 17 Eylül sabahı Bandırma'ya iki saat gecikse, ben dünyada olmayacaktım. Çünkü kapıları dışarıdan zincirlenmiş ve ateşe verilmiş caminin içindekilerin biri 13 yaşındaki babamdı.
O yıllarda karşılıklı olanları hep kaşır, hep konuşur, hiç affetmezsek, bu iki ulusun bunca ortak yanı varken, kini, nefreti, öfkeyi ve düşmanlığı ayakta tutarsak Ege'ye barış, Ege'ye huzur, Ege'ye mutluluk gelir mi?. Sarı Gelin'i dinlerken beraber ağladığım Ermeni, durmadan 1915'te kim kimi daha çok kesti kavgasına girersek, kardeşim olabilir mi?. Kürdü, lazı, çerkezi.. Alevisi, Yezidisi, Yahudisi, Hıristiyanı..
Bizleri ayıran şey yok. Hele geçmişte yapılan yanlışlar.. Kötülükler.. Senin deyişinle, çirkefler, çirkinlikler.. Ayıplar..
Ama insanların içinde güzellikler de var. Güzel şeyler de var. Pişmanlıklar var mesela.. Yaptıklarından utanmalar var. O çirkinliklere takılıp, nefretlerle yaşamaktansa, güzellikleri keşfedip dostluklar kuruyorsam ve de bunu sana da tavsiye ediyorsam, fena mı yapıyorum Haşo!..
Unutmaz ve affetmez, güzellikleri bulup çıkarmaz, "Onlar"ı, "Biz" yapamazsak, benim Can Dostum, bu kötülükler, düşmanlıklar, çirkinlikler, çirkeflikler dünyasındaki yangına körükle gideriz.

 

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar