Hıncal Uluç, niçin fahişeliği özendiriyor?..
Şeytanın kiminle, nerede ve nasıl yattığını bilen Koca usta bunu bilmez olur mu?.. Bal gibi bilir ama…
ADNAN BERK OKAN
Hıncal Usta SABAH’ın 17.11.2010 tarihli nüshasında başlığı altında yayımlanan makalesinin bir yerinde şöyle diyor:
“Yahu bin defa yazdık. Bu ülke yasalarında ‘Fuhuş’ diye bir suç yok. İsteyen kendini istediği gibi satabilir, kimse de karışamaz. Bu peçete gösteriyor ki, pazarlığı yapan da kadının kendisi.. Yani aracı, maracı yok. O zaman suç da yok..
Suç kadın satmak. Başkası satarsa, o suçlu.. Bir de kadını fuhşa teşvik etmek..
Kadını fahişe yapmak için çete kurmak, yani organize olmak ise insanlık suçu..”
Hıncal Uluç'un yazısındaki “fuhuş, fahişe” kelimelerini çıkarın yerlerine, “uyuşturucu, içici” kelimelerini yazın hiçbir şey değişmez…
Çünkü…
Türk ceza kanunlarına göre “Türkiye’de uyuşturucu içmek değil, uyuşturucu satmak, uyuşturucu içimini teşvik etmek suçtur…”
Uluç Usta aslında şöyle diyor yani:
“Ey polis…
Bırak şu fahişe ve uyuşturucu içicileriyle uğraşmayı…
Her iki eylem de yasalarımıza göre suç değil…
Bırak isteyen uyuşturucu içsin…
Bırak isteyen kadın, kendi vücudunu satsın…
Size ne?..
Neden içici veya zampara rolüne girip içicileri ya da fahişeleri yakalıyorsunuz?..”
Uluç Usta’nın bu aşırı Liberal(!) düşüncesine karşılık polis ise şöyle diyor (bence):
“Aslında kadın kendini bir mal gibi satmıyor, arkadaki pezevenkleri tarafından satılıyor…
Ama bu işi peçete üzerinde kendisi yapıyor gibi görünerek, satıcılarının perde arkasında gizlenmelerine yardımcı oluyor...
Dünyanın hiçbir ülkesinde satıcısı olmadan satılacak kadın olmaz…
Nasıl, uyuşturucuda kullanıcıdan satıcıya gidiyorsak, kadın ticaretinde de satılandan satana ulaşmak zorundayız”.
Peki koskoca Hıncal Usta polisin fahişeler üzerinden pezevenklere gittiğini bilmez mi?.
Peki koskoca Hıncal Usta polisin, fahişeyi yakalamadan, pezevengini asla tutuklayamayacağını bilmez mi?..
Peki koskoca Hıncal Usta ortada "satılan - mal" yoksa, satanın da olmayacağını bilmez mi?..
Peki koskoca Hıncal Usta, fahişe ve fuhuşla ilgili yazdıklarının uyuşturucu ve içicileri için de “geçerli” olduğunu bilmez mi?..
Gülerim...
Şeytanın kiminle, nerede ve nasıl yattığını bilen Koca usta bunları bilmez olur mu?..
Bal gibi bilir...
Bilir “Ama”…
Yok mu o Hıncal Uluç olma kibiri…
Yok mu o “Ben hepinizden farklıyım arkadaş” düsturuyla hareket etme içgüdüsü…
Yok mu o; “En aykırı yazıyı ben yazarım” böbürlenmesi…
İşte o duygularına "gem" vuramıyor…
Çünkü…
(Hıncal Uluç hariç) hiçbir yazarın aklına, görevli polise karşı fahişeleri korumak gelmez, gelemez, gelmemeli…
Çünkü…
(Hıncal Uluç hariç) hiçbir yazarın aklına görevli polise karşı “uyuşturucu içicilerini” savunmak gelmez, gelemez, gelmemeli…
Gelenlerin de “sorumlulukları” buna engel olur nasıl olsa…
Bir dakika...
Bu kadar değil...
Dahası var...
Bir de akıl veriyor orospulara...
Diyor ki:
"Ey orospular!.. Polisin yaptıklarına karşı, hukuk bürolarına koşun ve AİHM'sine dava açmaları için onlara para ödeyin... Tükiye'yi mahkûm ve rezil ettirin!"..
Nereden mi çıkardım?..
Buyurun bakın ne diyor aynı yazısının sonunda:
" Bu ülkede bir işini bilen hukuk bürosu çıksa, bu kadınların avukatlığını yüklense, işi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar taşısa, bu o polislere ve ülkemize kaça patlar bilen, düşünen var mı?."
Peki AİHM polisin, bir suçun işlenmesini önlemek amacıyla yaptığı bu operasyonlardan dolayı Türkiye'yi cezalandırır mı?..
Açın AİHM'daki temsilcimiz Prof. Işıl Karakaş'a bir telefon ve sorun bakalım ne diyecek?..
Ah be Usta!..
Şu “farklı” olmak kompleksini bir yenebilsen de yurttaşlarımıza, “korkmayın, isterseniz orospu olun, dilerseniz esrar için... Ama... Bunu yaparken işin satıcısı olduğunuzu çaktırmayın” mesajını vermesen pipin mi düşer?..