Hıncal Uluç kaybetti çünkü...
Öncelik vicdanlarımızın değil, hukukun üstünlüğünde...
Hıncal Uluç bugünkü SABAH'ta "Mukayese" başlığını verdiği yazısında şunları yazıyor:
GÜLŞAH Taş'ın notu, adalet ve hukuk sistemimizin acıklı haline işaret ediyor.
"'Organ kaçakçısı' diye kırmızı bültenle aranan ve dünyada Dr. Frankenstein diye anılan doktor yakalanıp, anında serbest bırakılırken, dünya çapında sayısız ödüle sahip, dünyanın en iyi organ nakli hocalarından, Türkiye'de sağlık alanında pek çok 'İlk'i gerçekleştiren ve hakkında tek kanıtlanmış suçlama olmayan Prof. Dr. Haberal kaç aydır içerde.
Bunun adına ne denir bilemiyorum, inanın."
"Ne var bu makalede?" diye soranlara ne olduğunu ve ne olmadığını hatırlatalım:
Bu makalede "Vicdan" var ama "Hukuk" yok...
Ve Türkiye'nin başına ne geldiyse, "Vicdan" ve "Hukuk"un aynı şey olduklarını zanneden bir Yöneten/Yönetilen ikilisine sahip olduğu için geldi...
Atalarından milyonlarca dönüm arazi intikal etmiş ailelerin toprakları "hiçbir vicdan bir tek ailenin bu kadar çok miktarda arazi sahiBİ olmasını kabul edemez" vicdani (kanuni ve hukuki değil) gerekçesiyle ellerinden alınıp, işgalcilere verildi...
Bu zihniyettir ki büyük şehirlerin dörtte üçü "biz fukarayız" acındırmasıyla gecekondularla çevrildi...
"Mülkiyet hakkı" hiçe sayılırken, "fukara ne yapsaydı?" dalkavukluğu alkışlandı...
Hâsılı...
"Dr. Frankenstein" diye anılan doktorun yakalanıp, anında serbest bırakılması hepimizin vicdanını yaraladı...
Hepimizi kahretti...
Tıpkı Hizbullahçılar tahliye edilirken Balbay, Özkan ve daha nice şüphelinin yıllardır hapiste tutulmaları gibi...
Ve tabii ki...
İnsanların, ölümü tatmak üzere olan bedenlerine yaşamlarını iade eden Prof. Mehmet Haberal'ın izbe bir cezaevi revirinde hergün polis tacizine uğrayışına yanan yüreğimiz gibi...
Ama...
Bütün bunlar bizimle vicdanımız arasında yaşadıklarımız...
Tahliyeler ve tutukluluklar ise hukuku oluşturan kanunların gereği...
Yani Hıncal Usta yine kaybettin...
Çünkü...
Senin ve bizim vicdani doğrularımız, hukukun doğrularıyla uyuşmuyor ama öncelik vicdanlarımızın değil, hukukun üstünlüğünde...
GÜLŞAH Taş'ın notu, adalet ve hukuk sistemimizin acıklı haline işaret ediyor.
"'Organ kaçakçısı' diye kırmızı bültenle aranan ve dünyada Dr. Frankenstein diye anılan doktor yakalanıp, anında serbest bırakılırken, dünya çapında sayısız ödüle sahip, dünyanın en iyi organ nakli hocalarından, Türkiye'de sağlık alanında pek çok 'İlk'i gerçekleştiren ve hakkında tek kanıtlanmış suçlama olmayan Prof. Dr. Haberal kaç aydır içerde.
Bunun adına ne denir bilemiyorum, inanın."
"Ne var bu makalede?" diye soranlara ne olduğunu ve ne olmadığını hatırlatalım:
Bu makalede "Vicdan" var ama "Hukuk" yok...
Ve Türkiye'nin başına ne geldiyse, "Vicdan" ve "Hukuk"un aynı şey olduklarını zanneden bir Yöneten/Yönetilen ikilisine sahip olduğu için geldi...
Atalarından milyonlarca dönüm arazi intikal etmiş ailelerin toprakları "hiçbir vicdan bir tek ailenin bu kadar çok miktarda arazi sahiBİ olmasını kabul edemez" vicdani (kanuni ve hukuki değil) gerekçesiyle ellerinden alınıp, işgalcilere verildi...
Bu zihniyettir ki büyük şehirlerin dörtte üçü "biz fukarayız" acındırmasıyla gecekondularla çevrildi...
"Mülkiyet hakkı" hiçe sayılırken, "fukara ne yapsaydı?" dalkavukluğu alkışlandı...
Hâsılı...
"Dr. Frankenstein" diye anılan doktorun yakalanıp, anında serbest bırakılması hepimizin vicdanını yaraladı...
Hepimizi kahretti...
Tıpkı Hizbullahçılar tahliye edilirken Balbay, Özkan ve daha nice şüphelinin yıllardır hapiste tutulmaları gibi...
Ve tabii ki...
İnsanların, ölümü tatmak üzere olan bedenlerine yaşamlarını iade eden Prof. Mehmet Haberal'ın izbe bir cezaevi revirinde hergün polis tacizine uğrayışına yanan yüreğimiz gibi...
Ama...
Bütün bunlar bizimle vicdanımız arasında yaşadıklarımız...
Tahliyeler ve tutukluluklar ise hukuku oluşturan kanunların gereği...
Yani Hıncal Usta yine kaybettin...
Çünkü...
Senin ve bizim vicdani doğrularımız, hukukun doğrularıyla uyuşmuyor ama öncelik vicdanlarımızın değil, hukukun üstünlüğünde...