MEDYA KÖŞESİ

Hıncal Uluç Ballı mı?

Bir ellerinden yağ, bir ellerinden bal damlayan bu meslektaşlarımızın aralarındaki tartışmalara gelin.

Hıncal Uluç Ballı mı?
GAZETECİLER.COM

Daha çok futbolcular için kullanılır. “Amma ballı adam kardeşim, topa vurması şart değil, top ona çarpsa gidip gol oluyor”.
Biliyorsunuz, bizim medyamızda da bazı gazeteciler “ballıdır”.
Ne yazsalar “gündem” olur.
Memleket bölünüyormuş, herkes bir siyasiyi bulup yumrukluyormuş, anayasa değişikliği milleti germiş…
Geçin bunları.
Siz,
"bir ellerinden yağ, bir ellerinden bal" damlayan bu meslektaşlarımızın aralarındaki tartışmalara gelin.
Bakın
Hıncal Usta asıl gündemi nasıl da belirliyor

 


Ballı filmi hâlâ görmediniz mi?..

Yahu filmi bıraktılar, beni tartışıyorlar.. Efendim Yumurta'yı beğenmeyen ben, Bal'ı nasıl beğenirmişim?.. Yahu keyif benim değil mi?. İstediğimi beğenirim..
Tezlerine de bakar mısınız?.
"Vay sen Yumurta'ya ödül yağdı diye kıyamet kopardın. Oysa bu ayni yönetmenin, ayni seriden çektiği üç filmin sonuncusu.."
Yahu bunların okuma yazmaları da yok. Ya da okuduklarını anlamıyorlar.. Ben Yumurta'yı değil, Yumurta üzerinden eleştirmenleri yerden yere vurdum.. Seyirci ile filmin arasına giren, filmlerin seyredilmesi değil, tam tersine seyredilmemesi için uğraşan eleştirmenleri.. Kerametleri kendilerinden menkul eleştirmenleri..
"Yahu sinema eleştirmeni nasıl olunuyor" diye sordum hatta.. "Okulu mu var bunun" dedim.. Kimsenin gıkı çıkmadı..
Ben 60 yıldır bu ülkeye gelmiş hemen her filmi izlerim. Evimde Türkçe, İngilizce bir sinema kitaplığı var.. Amerikan, İngiliz gazetelerinde binlerce film eleştirisi okudum. Sinema ve sanat dergilerinde değil, günlük gazetelerde sinema yazıları nasıl yazılır çok iyi bilirim.. Ben eleştirmen değilim.. Olmadığımı da sık sık yazıyorum.. "Bunlar eleştiri değil, bir sinemaseverin izlenimleri" diye.. Ben değilim, ama bu dünkü yeni yetme, nasıl oluyorsa "Eleştirmen!.."
Atilla Dorsay'a sordum hatta.. Mesleğin duayeni, en saygın ismi.. "Nasıl oluyor da oluyor" diye.. O da cevap vermedi.
Şimdi bunlar oturuyorlar, ödül vermek için.. İlk işleri halkın sevdiği filmleri çöpe atmak.. Çünkü halk beğendi ise, onların beğenmemesi lazım. Yoksa nerde kalır eleştirmenlikleri.. Farkı belirlemeleri lazım..
Açıyorlar, gişe rakamlarını.. Kimsenin izlemediği ne kadar film varsa, bütün ödüller onlara.. Sonuçlara bakınca, eleştirmen farkını anlıyorsunuz.

Hıncal Uluç’un yazısının tamamını

Daha çok futbolcular için kullanılır. “Amma ballı adam kardeşim, topa vurması şart değil, top ona çarpsa gidip gol oluyor”.
Biliyorsunuz, bizim medyamızda da bazı gazeteciler “ballıdır”.
Ne yazsalar “gündem” olur.
Memleket bölünüyormuş, herkes bir siyasiyi bulup yumrukluyormuş, anayasa değişikliği milleti germiş…
Geçin bunları.
Siz bu ballıların aralarındaki tartışmalara gelin.
Bakın
Hıncal Usta asıl gündemi nasıl da belirliyor

 

Ballı filmi hâlâ görmediniz mi?..

Yahu filmi bıraktılar, beni tartışıyorlar.. Efendim Yumurta'yı beğenmeyen ben, Bal'ı nasıl beğenirmişim?.. Yahu keyif benim değil mi?. İstediğimi beğenirim..
Tezlerine de bakar mısınız?.
"Vay sen Yumurta'ya ödül yağdı diye kıyamet kopardın. Oysa bu ayni yönetmenin, ayni seriden çektiği üç filmin sonuncusu.."
Yahu bunların okuma yazmaları da yok. Ya da okuduklarını anlamıyorlar.. Ben Yumurta'yı değil, Yumurta üzerinden eleştirmenleri yerden yere vurdum.. Seyirci ile filmin arasına giren, filmlerin seyredilmesi değil, tam tersine seyredilmemesi için uğraşan eleştirmenleri.. Kerametleri kendilerinden menkul eleştirmenleri..
"Yahu sinema eleştirmeni nasıl olunuyor" diye sordum hatta.. "Okulu mu var bunun" dedim.. Kimsenin gıkı çıkmadı..
Ben 60 yıldır bu ülkeye gelmiş hemen her filmi izlerim. Evimde Türkçe, İngilizce bir sinema kitaplığı var.. Amerikan, İngiliz gazetelerinde binlerce film eleştirisi okudum. Sinema ve sanat dergilerinde değil, günlük gazetelerde sinema yazıları nasıl yazılır çok iyi bilirim.. Ben eleştirmen değilim.. Olmadığımı da sık sık yazıyorum.. "Bunlar eleştiri değil, bir sinemaseverin izlenimleri" diye.. Ben değilim, ama bu dünkü yeni yetme, nasıl oluyorsa "Eleştirmen!.."
Atilla Dorsay'a sordum hatta.. Mesleğin duayeni, en saygın ismi.. "Nasıl oluyor da oluyor" diye.. O da cevap vermedi.
Şimdi bunlar oturuyorlar, ödül vermek için.. İlk işleri halkın sevdiği filmleri çöpe atmak.. Çünkü halk beğendi ise, onların beğenmemesi lazım. Yoksa nerde kalır eleştirmenlikleri.. Farkı belirlemeleri lazım..
Açıyorlar, gişe rakamlarını.. Kimsenin izlemediği ne kadar film varsa, bütün ödüller onlara.. Sonuçlara bakınca, eleştirmen farkını anlıyorsunuz.

Hıncal Uluç’un yazısının tamamını okumak için lütfen tıklayınız.

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar