Hilal Kaplan kaybetti çünkü...
Yeni Şafak yazarının yaşadığı mağduriyete karşın kaybettiğini söylemeden geçmeyeceğiz...
GAZETECİLER.COM
Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan, Akit gazetesine yönelttiği andıç eleştirisiyle günün dikkat çeken isimler arasındaydı. Kaplan, noktasından virgülüne katıldığımız yazısında, bir grup gazeteciyle birlikte katıldığı meşru bir etkinlik nedeniyle Akit tarafından nasıl hedef gösterildiklerini anlatıp, karşı karşıya olduğu kara propagandayı teşhir etti.
Kaplan'in yazısına ve eleştirisine olduğu gibi katılmamıza karşın bazı şeyleri hatırlamadan da edemiyoruz. Akit gazetesi Hilal Kaplan'la birlikte Cengiz Çandar ve Ali Bayramoğlu'nu da hedef gösterirken bu isimlerin PKK'ya hizmet ettiklerini, PKK ile bağlantılı faaliyetler yürüttükülerini idda eden imalarda ve suçlamalarda bulunmuştu. Suçlamaya konu olan etkinlik ise Demokratik Gelişim Enstitüsü'nün organize ettiği rutin ve saygın bir çalışmanın parçasıydı.
Hilal Kaplan, demokratik ve sivil bir etkinliğe katılım göstermesi sonucu PKK damgasıyla itibarsızlaştırılmak istendiği için isyan ettiği yazısında haklı elbette. Ama o vakit Kaplan'ın kısa bir süre önce Ece Temelkuran ve Nuray Mert'e yönelttiği 'Kandil muhipliği' temalı yazılarını nereye koyacağız bilemedik. Kaplan, Akit kadar kaba ve sığ bir dil kullanmasa da Temelkuran ve Mert'in PKK çizgisinde yazdıklarını iddia etmiş ve iki yazarı da 'Kandil muhibbi' olmakla itham etmişti. Konuyu dizi yazılar halinde gündemde tutan Kaplan, benzer bir suçlamaya benzer bir şekilde maruz kalınca isyan etse de hayli ironik bir açmaza düşmüş oldu.
Kaplan'ın herhangi bir özeleştiri yapmadığı ve iki yazarın da köşesini malum nedenlerle kaybettiğini de not düştükten sonra Yeni Şafak yazarının yaşadığı mağduriyete karşın kaybettiğini söylemeden geçmeyeceğiz...
Yeni Şafak yazarı Hilal Kaplan, Akit gazetesine yönelttiği andıç eleştirisiyle günün dikkat çeken isimler arasındaydı. Kaplan, noktasından virgülüne katıldığımız yazısında, bir grup gazeteciyle birlikte katıldığı meşru bir etkinlik nedeniyle Akit tarafından nasıl hedef gösterildiklerini anlatıp, karşı karşıya olduğu kara propagandayı teşhir etti.
Kaplan'in yazısına ve eleştirisine olduğu gibi katılmamıza karşın bazı şeyleri hatırlamadan da edemiyoruz. Akit gazetesi Hilal Kaplan'la birlikte Cengiz Çandar ve Ali Bayramoğlu'nu da hedef gösterirken bu isimlerin PKK'ya hizmet ettiklerini, PKK ile bağlantılı faaliyetler yürüttükülerini idda eden imalarda ve suçlamalarda bulunmuştu. Suçlamaya konu olan etkinlik ise Demokratik Gelişim Enstitüsü'nün organize ettiği rutin ve saygın bir çalışmanın parçasıydı.
Hilal Kaplan, demokratik ve sivil bir etkinliğe katılım göstermesi sonucu PKK damgasıyla itibarsızlaştırılmak istendiği için isyan ettiği yazısında haklı elbette. Ama o vakit Kaplan'ın kısa bir süre önce Ece Temelkuran ve Nuray Mert'e yönelttiği 'Kandil muhipliği' temalı yazılarını nereye koyacağız bilemedik. Kaplan, Akit kadar kaba ve sığ bir dil kullanmasa da Temelkuran ve Mert'in PKK çizgisinde yazdıklarını iddia etmiş ve iki yazarı da 'Kandil muhibbi' olmakla itham etmişti. Konuyu dizi yazılar halinde gündemde tutan Kaplan, benzer bir suçlamaya benzer bir şekilde maruz kalınca isyan etse de hayli ironik bir açmaza düşmüş oldu.
Kaplan'ın herhangi bir özeleştiri yapmadığı ve iki yazarın da köşesini malum nedenlerle kaybettiğini de not düştükten sonra Yeni Şafak yazarının yaşadığı mağduriyete karşın kaybettiğini söylemeden geçmeyeceğiz...