'Hikmet Çetinkaya veya Ceyda Karan'a silahlı saldırı olursa üzülmem!'
Özgür-Der Başkanı Kaya: "Bakara makara sözleri ahlaksızca, Egemen Bağış müptezel" dedi ama 'Hikmet Çetinkaya veya Ceyda Karan'a silahlı saldırı olursa üzülmem!' diye ekledi.
Özgür-Der Başkanı Rıdvan Kaya, Charlie Hebdo saldırısının ardından Hz. Muhammed'in yer aldığı dergi kapağını köşelerinde yayınlayan Cumhuriyet gazetesi köşe yazarları Ceyda Karan ve Hikmet Çetinkaya'ya silahlı saldırıyı azmettirmeyeceğini ama olmasına da üzülmeyeceğini söyledi.
T24'ten Hazal Özvarış'a röportaj veren Kaya'nın ile açıklamalarından ilgili bölümler şöyle:
Paris saldırısı sonrasındaysa Kaya, laik kanadı rahatsız eden bir çıkış yaptı. Ancak bu kez sözleri şiddet çağrıştırıyordu. Özgür-Der adına Çağlayan Adliyesi’nde konuşan Rıdvan Kaya dergiye saldıran Koaçi kardeşler için “Mekânları cennet olsun” derken derginin katliamdan sonraki ilk kapağını köşelerinde yayımlayan Cumhuriyet yazarları Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan için de şu ifadeleri kullandı:
“Bu alçaklığın faillerinin yargılanmalarını falan değil, cezalandırılmalarını talep ediyorum!”
- Bu alıntı Cumhuriyet gazetesi, Ceyda Karan ve Hikmet Çetinkaya hakkında suç duyurusunda bulunmak üzere toplandığınız Çağlayan Adliyesi’ndeki konuşmanızdan: “Bazı kardeşlerimiz birazdan suç duyurusunda bulunacaklar! Ben suç isnadında bulunmuyorum! Bu alçaklığın failleri vicdanlarda çoktan mahkûm edilmişlerdir. Ve yargılanmalarını falan değil, cezalandırılmalarını talep ediyorum!” Cezalandırılmaları derken kastınız ne? Sizce Çetinkaya ve Karan’ın “katli vacip” mi?
Fiilen şiddet içeren bir eylemle cezalandırılmaları gerekir gibi bir şey söylemiyorum, vicdanen cezalandırılmalarını kast ediyorum. Kendi adıma ben bu isimleri cezalandırdım, yaptıklarını lanetliyorum. Bundan dolayı da saldırıya uğrarlarsa, saldırıyı amasız şartsız kınayanlardan olmayacağım.
- Cezalandırılmalarını talep ederken fiili ayrıştırmadan bunu yapmanız ve “Yapanı da kınamam” demeniz sözlerinizi şiddetten ne kadar arındırıyor?
Bu kadar yoğun bir saldırı ortasında Charlie Hebdo’ya ifade özgürlüğü adına destek verme çabası içine giren insanların hiçbir şekilde samimi olduklarına inanmıyorum ve bunu Müslümanlara düşmanlıklarından yaptıklarını düşünüyorum. Dolayısıyla şiddet eylemine maruz kalırlarsa kınamayacağım. Ama “Birileri şiddet eyleminde bulunsun” veya “Biz bulunuruz” demiyorum.
- Yaptığınızın şiddet çağrısından farkı tam olarak ne?
Bakın, bazıları bu karikatürler 2011-2014 arasında tartışılırken hiç ciddiye almadılar fakat saldırı olduğunda kınama yarışına girdiler. Bu tutarsızlıktır. Cumhuriyet’in iki yazarı için de aynı şey geçerli. Onlara bir şey olduğunda bize hemen şunu soracaklar: “Kınıyor musunuz?” Bu insanlarınki sonuçlarını bilerek yaptıkları, insanları tahrik etme amaçlı bir eylemdir. Kınamayacağımı söylediğim olası bir saldırı, yaptıklarının ne kadar saldırgan ve ölçüsüz olduğunun bir ifadesi olarak görülmeli.
- Dolayısıyla size göre “Hikmet Çetinkaya ve Ceyda Karan’ın öldürülmesi hak” mı?
Hayır, iki şeyi birbirinden ayıralım. Bu tür bir yöntemin gerekli olduğunu veya tasvip etmemiş olduğumuzu söylemek başka bir şey, bu tür bir eylemin birilerinin terörist ruhlarından fışkırdığını söylemek başka bir şey. Bu anlamda ben, şiddet çağrısı yapmıyorum, “Öldürülmeleri çok güzel olur” gibi bir şey de söylemiyorum. Zaten benden kimse emir almıyor, fetva makamı da değilim.
- Özgür-Der’in başkanısınız.
Özgür-Der’in başkanın emriyle harekete geçen silahlı bir birimi yok.
- Kanaat önderlerinin, din âlimlerinin veya o çevrenin itibar edilen kişilerinin sözleri insanları şiddete sevk edebilir. “Özgür-Der’in silahlı birimi yok” diyerek kendinizi, şiddet çemberinin dışına atmıyor musunuz?
Bir örgütün silahlı eylem eğilimi varsa adliyede çağrı yapmaz. İllegal eylemi yapacak insanların da kendi yöntemleri, bizim yaptıklarımıza pek alakası olmayan zeminleri vardır. Bu kişilere dair olumsuz bir eylem olduğunda birinci sorumluları kendileridir. Herhangi biri de çıkıp silahlı eyleme başvurursa açıkçası üzülmem, beni ilgilendirmez.
(...)- Siz “Cezalandırılmalılar” veya “Şiddete başvuran olursa kınamam” diyerek şiddeti azmettirdiğinizi düşünmüyor musunuz?
Hayır, öyle düşünmüyorum. Bunu diyebilmeniz için bir zeminin olması lazım. Bence Türkiye’de böyle bir zemin yok. Tekil durumlardan, ihtimallerden bahsetmiyorum, yoksa yolda giderken insanların kafasına saksı da düşebilir. Ben bu tepkinin sosyal hayata yansıdığını düşünmüyorum.
- Azmettirme kendisine grup arayan bir eylem değil.
Azmettirme derken şunu görmek lazım, bir sürü insan bir şeylerin kendisini tahrik ettiğini savunabilir ve harekete geçebilir. Tekil eylemler her yerde olabilir. Hollanda’da film yaptığı için birisi (Theo Van Gogh) öldürüldü, orada böyle bir zemin var mıydı? Yoktu. Zemin derken bunun yayılmasından, Pakistan benzeri bir durumdan bahsediyorum.
- İnfaz her yerde olabiliyorsa sizin şiddeti azmettirmediğinizi nasıl açıkladığınızı anlamıyoruz.
Benim azmettirmem söz konusu değil çünkü bu olayın kendisi birileri tarafından yeterince tahrik edici bulundu ve harekete geçildi. Theo Van Gogh olayı olduktan sonra bir sürü imam sınır dışı edildi. Fail o imamları dinlediği için değil, filmden bizzat kendisi rahatsız olduğu için yönetmeni öldürdü.
- Theo Van Gogh olayında din âlimleri “Yaptığı yanlış ama kılına zarar gelmemeli” mi dedi veya Salman Rüşdi için idam kararı verilmedi mi?
Bir sürü insan bunları söylüyor, bir sürü insan da farklı şeyler söylüyor. Farklı yaklaşımlar varken ve İslam’da tek bir otorite yokken bütün Müslümanları tek bir noktaya indirgeyemezsiniz. Birilerinin de illa birilerini dinleyerek harekete geçmesi gerekmez.
- Dolayısıyla “Şiddet içerikli bir eylem olabilir ancak ben teşvik eden olmayacağım” diyorsunuz.
Evet. Böyle bir eylem mümkündür ama muhtemel değildir. Kendi düşüncelerimi açıklarken kendi perspektifimden bakıyorum. Siz de kendi durduğunuz yerden soruyorsunuz. Ben böyle bir zemin olmadığını düşünüyorum ama kimse “Asla böyle bir şey olmaz” diyemez.
(...)
- Sizi şiddet uygulamaktan alıkoyan ne?
Adaletsizliklerle farklı yöntemlerle mücadele etme zemininin var olması.
- Aksi yönde düşünseydiniz, Charlie Hebdo’nun kapağını yayımlayan T24 adına burada bulunarak vücut bütünlüğümüz konusunda risk mi almış olurduk?
Bizim inancımız şunu söylüyor: Düşmanlık ancak zalimleredir. İnsanlar kafir de olabilirler ve kafir olmaları savaşmamızı gerektirmez. Ama zulmederlerse mücadele ederiz. Eğer o mücadelenin belli aşamalarında şiddet gerekiyorsa şiddet de uygulanır. “İslam her türlü şiddeti reddeder” sözü doğru değildir.
- Sorunun cevabı nedir?
Şiddete maruz kalması gerektiğini düşündüğümüz insanlarla ilişkilerimizi ona göre belirleriz.
- “O zaman söyleşi vermezdim” mi diyorsunuz?
Evet. Doğrudan bize düşmanlık içerisinde olduğunu düşündüğümüz bir insanla veya yayın organıyla niye ilişki kuralım ki?
- Cumhuriyet’ten bir söyleşi teklifi gelse kabul eder miydiniz?
Olabilir. Kurumsal olarak Cumhuriyet’le o iki yazarını ayrı tutuyorum.
- İslam’ın temelinde peygamberin tasvir edilmesinin yasak olmadığını düşünerek yola çıkmanın ve Charlie Hebdo’nun son kapağını ifade özgürlüğü için basmanın sizin için bir ayırt ediciliği yok mu?
Cumhuriyet geçmişte de başörtüsü tartışmasının ortasında bir domuza başörtüsü taktı. Salman Rüşdi meselesi sonrasında Aziz Nesin’in “Şeytan Ayetleri”ni yayımlaması neticesinde Sivas olayı meydana geldi. “İslami camia kendisini sürekli tahrik edilmiş kabul ediyor ve şiddeti meşrulaştırıyor” gibi bir düşünce var mesela, madem öyle buna neden dikkat edilmiyor? Burada, bu karikatürün Müslümanları incittiğini bile bile yapılan bir yayın var.
(...)- Sizin sınırınızı sorgulamak adına: Bakara makara tapesindeki isimler sizce “cezalandırılmalı” mı?
İki insan arasındaki bir konuşmanın gizlice dinlenmesi bence doğru değil. Ama Egemen Bağış açıkçası milletvekili olduğu günden itibaren hiçbir şekilde değerli bulmadığım, yakınlık duymadığım bir insandır.
- Egemen Bağış’ın sözlerinin sizin sınırınızı aşıp aşmadığını merak ediyoruz.
Egemen Bağış’ın Metehan Demir’le yaptığı özel konuşmadaki ahlaksızca sözlerinin hukuken bir yargılama gerektirdiğini düşünmüyorum.
- Çetinkaya ve Karan için söz konusu ettiğiniz “cezalandırma” talebi Bağış için neden geçerli değil?
Aynı şey olarak görmüyorum. İnsanların özel hayatlarında yaptıkları ayrı, gerilimi tırmandıran, gündemleşmiş bir karikatürü etkilerini bilerek yayımlamak ayrı. Birincisi bir kişinin müptezelliğinden kaynaklanırken ikincisinde birilerinin yaralandığını bilerek yapılan bir meydan okuma var.