Hem lânetliyor ve hem de kınıyorum...
'Dolu olsun cüzdanım; yoksul ama temiz bir vicdandan korkarım' diyenlerin egemen oldukları bir ülkenin gazetecisi olmak…
ADNAN BERK OKAN
Tarih: 6 Temmuz 1535…
Yer: Birleşik Krallık/Londra…
İdamın infazı için mahkûmu götüren atlılar gergin…
Az sonra kafası kesilerek öldürülecek olan adam ise mütebessim yüzü ve ışık saçan gözleriyle çevredekileri selâmlıyor…
Öylesine şık ki kıyafeti…
İdama değil de sarayda düzenlenen bir büyük baloya gidiyor sanki…
İnfazın yapılacağı kütüğün yanına getirildiğinde suçu okunuyor…
“Kötü bir amaç uğruna krala ihanet etmek, şeytanca davranmak…”
*
Peki…
Kötü amaçlı bu şeytanî adam kim?..
Söyleyeyim…
Ey, Yüce Kuran’da sadece “Yasaklar ve Helâller” diye iki bölüm olduğunu düşünen örümcek beyin!.. İşte bu yerdir geldiğin… Şiddet… Kaba kuvvet!.. Cinayet!.. Siyasi hiciv dergisi Charlie Hebdo'ya saldıran… Ve… Günahsız 12 kişiyi katleden canileri lânetliyor… O vahşilere “Müslüman” diyenleri de kınıyorum… |
Eğer Kral’a boyun eğmez…
Her istediğine “Evet” demezse öldürüleceğini bildiği halde…
Haksız…
Hukuksuz…
Vicdansız taleplerine “Hayır” diyen…
İnançlarını “Ölüm Tehdidi altında” bile altında değiştirmeyen; “Birleşik Krallığın Adalet Eski Bakanı”…
Ve…
“Ütopya” isimli “Muhteşem” romanın yazarı…
Ve…
Özgürlükçü…
Ve…
Eşitlikçi…
Ve…
Sağlam karakterli…
Ve…
Adil…
Ve…
Yüce vicdanlı…
Ve…
Barışçı Thomas More…
Suçu(!) yüzüne karşı okunduğunda:
“Tek üzüntüm; şu iğrenç dünyanın acılarını daha fazla çekmemem için idamımı emrederek bana yardımcı olan krala borçlu olarak ölmek” diyerek kocaman ve sevimli bir kahkaha atan “Cesur Yürek”…
Ve..
Cellâdı yanına geldiğinde ona bir altın lira hediye veren “Cömert Akıl…”
Ve…
Geleneklere uyarak diz çöküp kendisini bağışlamasını dilediğinde cellâdı; onu omuzlarından tutup ayağa kaldırarak: başını kütüğün üstüne bizzat koyan “Korkusuz Vicdan…”
Ve…
Cellâdı kaldırdığında baltayı yukarıya, sakalını yana çekip, “ne de olsa sakalım vatana ihanet etmedi. O da ölüm cezasına çarptırılmasın?” diyen muzip devlet adamı…
*
Ey güzel insanlar!..
O büyük insanın Kral’a “Biat” etmediği için öldürülmesinin üzerinden tam 480 yıl geçti…
Bugün artık Thomas More ve benzeri “Yazar” da yok, “Adalet Bakanı” da yok…
Olanın da “değeri” yok…
Bugün artık her emre “Evet” diyerek baş sallayan “Yazarlar” ve o yazarların destekledikleri “Sözde” Devlet Adamları(!) makbul…
Bugün artık, “Suçsuz olduğuma kimseyi inandıramadan yaşamaktansa; kendi masumluğuma inanarak ölmeyi tercih ederim” diyebilen hem temiz ve hem de cesur yürekler işsiz ve hatta aç…
“Bizi Yüce Divan’da yargılamayın” diye yalvaran “Cüce Yürekler” başlara taç…
“Olmaz olsun cüzdanımda milyonlar” demek yerine…
Ve...
En fenası da...
“Dolu olsun cüzdanım; yoksul ama temiz bir vicdandan korkarım” diyenlerin egemen oldukları bir ülkenin gazetecisi olmak…
Allah’ım!..
Neydi günahım?..
Günahım neydi Allah’ım?..