MEDYA KÖŞESİ

Hayrettin Karaman'dan TÜRGEV Fetvası!

Yeni Şafak'ın ilahiyatçı yazarı Hayrettin Karaman, TÜRGEV ile ilgili iddiaları değerlendirip "yardımlara devam edin" çağrısında bulundu sosyal medya karıştı.

Hayrettin Karaman'dan TÜRGEV Fetvası!

Yenişafak gazetesinin ilahiyatçı yazarı Hayrettin Karaman bugün köşesinde Başbakan Erdoğan'ın oğlu ve kızının da yönetiminde olduğu TÜRGEV ile ilgili yazısı ile sosyal medyayı salladı.

"17 Aralık Operasyonu'yla birlikte TÜRGEV'e yapılan saldırıları" masaya yatıran Karaman, yazısında TÜRGEV ile ilgili  "ayıp, suç ve günah" şekilnde iddialar olduğunu ancak yapılanın ne suç ne ayıp ne de günah olduğunu yazdı.

Karaman "İthamların ve iftiraların arasında 'bu oğulların ve kızların kendilerine en küçük bir menfaat sağladıklarına' dair olanı yok." dedikten sonra şöyle devam etti:  "Ayıp, günah, suç diye diye ortaya atılan ithamların tamamı 'bu vakfa (ve benzerlerine) devletin veya belediyenin arazilerinin tahsis edilmesi, uzun vadeli ve ucuz kiralaması, devlet ve belediyelerle iş yapan bazı zenginlerin ve iş adamlarının bu vakıflara bağışlarda bulunmaları ve bu bağışların 'bir çeşit rüşvet' olduğundan ibarettir.

ZAMANLAMA MANİDAR

Sosyal medyada çok konuşulan yazı ile iglili olarak "İkinci Rüşvet Fetvası" ve "Karaman hoca kendini bitirdi" yorumları yapılırken Karaman'ın "ülkemizin güzel insanlarının bu ve benzeri vakıflara sahip çıkmaları, ellerinden geldiği kadar yardım etmeleri, yıpratma kampanyalarının etkisi altında kalmamaları, hatta bu yüzden daha bir gayret ve heyecanla işe koyulmaları önemli bir vazife oluyor" sözleri ise "Ramazan öncesi Karaman Hoca, iş adamlarına TÜRGEV'e bir el atın diyor" ve "Karaman hoca'nın zamanlaması manidar" yorumlarına yol açtı.


İşte Hayrettin Karaman'ın "TÜRGEV ve diğerleri (2)" başlıklı o yazısından çarpıcı bir bölüm:

Önceki yazıda adlarını sıraladığım dört vakfa (ENSAR, ÖNDER, İlim Yayma, TÜRGEV) ve benzerlerine saldırmalarının iki önemli sebebi var:

TÜRGEV örneğinde, mütevelli heyeti arasında Başbakanımız'ın oğlu ve kızının bulunması; bu vakfa iftiralar atarak Başbakan'ı ve ailesini yıpratmak istiyorlar.

Bu dört vakıf ve benzerlerinin bize ait kültür ve medeniyet değerlerini ihya ve inşa amacına yönelmiş olması; onlar ise bir başka medeniyeti taklit etme peşindeler.

Sonda söyleyeceğimi şimdiden söyleyeyim: İşte bilhassa bu iki gerekçe sebebiyle ülkemizin güzel insanlarının bu ve benzeri vakıflara sahip çıkmaları, ellerinden geldiği kadar yardım etmeleri, yıpratma kampanyalarının etkisi altında kalmamaları, hatta bu yüzden daha bir gayret ve heyecanla işe koyulmaları önemli bir vazife oluyor.

Bu ülkenin kaynakları yıllarca insanımızı Batılılaştırmak, kendi kültür ve medeniyet değerlerimize yabancılaştırmak için harcandı. Hala bu amaca yönelmiş sivil toplum kuruluşları var; bu düzende tabii olacaktır. Ama eğer hak, hürriyet, demokrasi varsa farklılığa -hukuk ve ahlakın sınırları içinde- imkan ve hayat tanımak da olmalıdır. Farklı olanların da vakıfları, yurtları ve özel okulları olmalıdır.

Gelelim ithamlara ve iftiralara:

Başbakan'ın, bakanların, bunların aile fertlerinin, ülkenin seçkin simalarının vakıflarda, derneklerde vazife almaları, diğer hizmet erbabı için güçlü bir teşvik unsurudur. Kendileri için hiçbir menfaat peşinde olmadan buralarda hizmet veren bu zevat takdir ve tebrik edilecek yerde karalanır, yıpratılır, taarruz hedefi yapılırsa ülkeye kötülük edilmiş olur.

İthamların ve iftiraların arasında 'bu oğulların ve kızların kendilerine en küçük bir menfaat sağladıklarına' dair olanı yok. Ayıp, günah, suç diye diye ortaya atılan ithamların tamamı 'bu vakfa (ve benzerlerine) devletin veya belediyenin arazilerinin tahsis edilmesi, uzun vadeli ve ucuz kiralaması, devlet ve belediyelerle iş yapan bazı zenginlerin ve iş adamlarının bu vakıflara bağışlarda bulunmaları ve bu bağışların 'bir çeşit rüşvet' olduğundan ibarettir.

Halbuki:

Farklı davalara, ideolojilere, amaçlara hizmet eden sivil toplum kuruluşlarına da benzeri tahsisler, kiralamalar ve bağışlar yapılmıştır.

Yapılan bağışların rüşvete benzer olabilmesi için iki şeyi bilmek gerekir: 1. Bu bağışları yapanların niyetlerini. 2. Bu bağışları yapanların daha sonra bu yüzden devlet ve belediyelerden menfaat elde ettiğini.

HAYRETTİN KARAMAN'IN TÜM YAZILARI

ÇOK OKUNANLAR