Hayrettin Karaman
Bütün bunlara bir İslam düşünürünün özgür düşünceleri olarak bakabiliriz...
Hayrettin Karaman dünkü (25.05.2014) Yeni Şafak'tabaşlığı altında yayımlanan makalesinde bakın neler yazıyordu:
".... İslâm'da dinin karışmadığı özel ve genel hiçbir alan yoktur. Vardır diyen ya bilmiyor ya yanlış biliyor ya da bildiği halde saptırıyor demektir"
".... Netice itibariyle İslâm ile sekülerizm ve laisizmin uzlaşan, paralellik arzeden yönleri yoktur. Bunların yan yana gelmesi mümkün değildir. İslam'da olan, laiklik ve sekülerlik değil, din ve düşünce hürriyetidir."
"İnsan-Allah ilişkisi ve insanların düzenlemelerinin din ile bağlantısı açısından meseleye baktığımızda çoğulculuk kavramının bizim bünyemize uymadığını söyleyebilirim. Çoğulculuğun temelinde hak ile batılın, doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün göreceliği ve eşitliği vardır. Bu ise İslâm'ın özüne aykırıdır."
".... Çoğulculuk sistemi farklılara hürriyet verir, hak verir, ama tercihleri din ve ahlak bakımından değerlendirme dışı tutar. İslâm ise insanlara din ve vicdan özgürlüğü verir. Fakat bu özgürlük küfür, günah ve ayıp istikametinde kullanıldığında bunu olumsuz bir değerlendirmeye tabi kılar."
Bütün bunlara bir İslam düşünürünün özgür düşünceleri olarak bakabiliriz...
O durumda hiçbir sorun olmaz...
Ama...
Eğer kamuoyu o İslâm düşünürünün (Hayrettin Karaman) seçilmiş başbakanın bir bakıma akıl hocalarından biri olduğunu biliyor veya öyle bir algıya sahipse; bu düşünceler toplumu/halkı/milleti böler ayrıştırır...
Seküler ve laik yapıdaki yurttaşların içine kuşku ve korku düşürür...
82 yaşında, beş vakit abdestinde namazında Hacı anacığım bile bu düşünecelerden korktuğunu açık yüreklilikle söylediğine göre Hayrettin Karaman bu makalesiyle kaybetmiştir...
".... İslâm'da dinin karışmadığı özel ve genel hiçbir alan yoktur. Vardır diyen ya bilmiyor ya yanlış biliyor ya da bildiği halde saptırıyor demektir"
".... Netice itibariyle İslâm ile sekülerizm ve laisizmin uzlaşan, paralellik arzeden yönleri yoktur. Bunların yan yana gelmesi mümkün değildir. İslam'da olan, laiklik ve sekülerlik değil, din ve düşünce hürriyetidir."
"İnsan-Allah ilişkisi ve insanların düzenlemelerinin din ile bağlantısı açısından meseleye baktığımızda çoğulculuk kavramının bizim bünyemize uymadığını söyleyebilirim. Çoğulculuğun temelinde hak ile batılın, doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün göreceliği ve eşitliği vardır. Bu ise İslâm'ın özüne aykırıdır."
".... Çoğulculuk sistemi farklılara hürriyet verir, hak verir, ama tercihleri din ve ahlak bakımından değerlendirme dışı tutar. İslâm ise insanlara din ve vicdan özgürlüğü verir. Fakat bu özgürlük küfür, günah ve ayıp istikametinde kullanıldığında bunu olumsuz bir değerlendirmeye tabi kılar."
Bütün bunlara bir İslam düşünürünün özgür düşünceleri olarak bakabiliriz...
O durumda hiçbir sorun olmaz...
Ama...
Eğer kamuoyu o İslâm düşünürünün (Hayrettin Karaman) seçilmiş başbakanın bir bakıma akıl hocalarından biri olduğunu biliyor veya öyle bir algıya sahipse; bu düşünceler toplumu/halkı/milleti böler ayrıştırır...
Seküler ve laik yapıdaki yurttaşların içine kuşku ve korku düşürür...
82 yaşında, beş vakit abdestinde namazında Hacı anacığım bile bu düşünecelerden korktuğunu açık yüreklilikle söylediğine göre Hayrettin Karaman bu makalesiyle kaybetmiştir...