Hay Perihan Mağden kadar taş düşsün başınıza...
Bu ülkede siyasi, sosyal, sportif, sanatsal ve hatta kriminal bir konuda farklı düşünmek, sosyal medyadaki “Bir Takım serseri ruhlulara” göre suç…
ADNAN BERK OKAN
Kayınbiraderim; özü sözü bir, dürüst, sağlam karakterli kadınlar için takdir amacıyla “dayı karı” der…
Ben de o iki kelimeyi yazarken bir yandan da onun tarzında yüksek sesle haykıracağım:
“Dayı karı”…
Kim mi?..
Perihan Mağden…
Lâfını hiç esirgemeyen…
Zorda kalınca da “çevir kazı yanmasın abicim” demeyen biri…
Benim de hayranlık duyduğum karaktere sahip olan Perihan Mağden’e yapılan barbar saldırılar karşısında irikildim…
Gördüm ki..
Bu ülkede siyasi, sosyal, sportif, sanatsal ve hatta kriminal bir konuda herkesten farklı düşünmek “SUÇ”…
Kime göre?..
Kanunlarımıza göre mi?..
Yok, hayır…
İlerleyen günlerde yapılabilme ihtimali olsa da şimdilik kanunlarımızda öyle bir suç tanımı yok...…
Ama…
Bu ülkede siyasi, sosyal, sportif, sanatsal ve hatta kriminal bir konuda farklı düşünmek, sosyal medyadaki “Bir Takım serseri ruhlulara” göre suç…
Sadece “Bir Takım”…
Uzatıp da o “Bir takım serseri ruhluyla” başımı belâya sokmadan devam edeyim.
Ey güzel insanlar!..
Mağden’e yapılan saldırıların analizini yapmakta biraz geç kaldığımı kabul ediyorum…
Ama…
Az sonra okuyacaklarınızın “doğru” olup olmadığını bilmem, bilemem… Çünkü; bana aktarılanları sadece kendi tarzımla anlattım... “Cem intihar etmedi, etmiş gibi yaptı, yerine başka bir mahkumun cesedini koydular, Cem’i kaçırdılar” iddiası bile haber yapıldığına ve çok da inananı olduğuna göre, bence yayımlamamda bir sakınca yok… Efendim... Silivri’de olaya tanık olan bir mahkûm anlatıyor. İnfaz Koruma memurlarının biri Cem’e bir kitap veriyor. Bu arada hatırlatayım: Cem çok kitap okuyor. Mahkûm elinde görmüyor ama tahmini Cem’in, önceliği İnfaz Koruma memurunun getirdiği kitaba verdiği… Neden?.. Çünkü… Cem’in o yeni gelen kitabı almasından bir hafta kadar sonra annesiyle babası ziyarete geliyor. Cem önce annesine soruyor: “Benim ölmemi istiyor musun?” Annesi yüksek sesle itiraz ediyor… Bu defa babasına soruyor… Babası da “olur mu öyle şey?.. Sen bizim evlâdımızsın” gibi bir şeyler söylüyor… “Ayfer yengem de benim ölmemi istiyormuş” diyor Cem… Bu defa sesi az öncekilerden çok daha yüksek ve ağlıyor… Bu arada annesi “nereden çıkarıyorsun bütün bunları?” diye azarlar gibi sorunca Cem “Aha işte bu kitapta yazıyor” diyor… Karşılıklı bağırış çağırıştan sonra Cem’in annesiyle babası gidiyorlar. O gece veya bir gece sonrasının sabahı Cem’in cansız bedeni bulunuyor koğuşunda… Bana anlatılanlar bu kadar… Şimdi ben de soruyorum. Cem’e verilen o kitabın yazarının Münevver’in annesi olduğu doğru mu?.. Kitap, zabıtlarda var mı?. Kitabı kim gönderdi?.. Kitapta, Cem’in annesiyle yengesinin, Münevver’in annesine, “Cem ölse de kurtulsak” dedikleri yazıyor mu?. Yani… Cem’e kitabı gönderenler ve annesiyle yengesinin ölmesini istediğini Cem’in öğrenmesini isteyenler kimler?. Sorular çok önemli gibi olmayabilir… “Hem zaten hunharca cinayet işleyen biri intihar etmiş ya da ettirilmiş veya öldürülmüş; ne fark eder?” diyen serseri ruhlu tiroller bunu yazdığım için bana kızacaklardır bile… Rahmetli Münevver’in Cem’i “çok kötü ve pahalı bir alışkanlığa sürüklediği”ne ilişkin iddialar ise daha o zaman ve hem de emniyet tarafından bildirildi bendenize ama hiç üstünde durmadım… Emniyetten de gelse iddiaydı… Hem merhum Münevver’in ve hem de Cem’in ailesini muazzeb edebilirdi… Ama bu haberi kamuoyuyla da paylaşmalıydım… Hunharca da olsa bir cinayeti işleyen de bir insandır… Cezasını verecek olan ise yargıdır… |
Perihan Mağden de kendisinin üzerine gelenlere asıl ve net cevabını geçtiğimiz “Pazar” günü verdi…
Ben de ancak bugün yapabiliyorum analizimi…
Tabii ki “analiz” denilecekse…
Asıl amacım ise analiz yapmaktan daha ziyade; Perihan Mağden’e yapılan ruh tacizilerine tepki koymak…
Mağden’in yazılarını okudunuz mu bilmiyorum…
Kendisine o ilk yazısı nedeniyle gösterilen vahşi, insanlık ötesi tepkiden haberiniz olup olmadığını da bilmiyorum…
Kısaca hatırlatayım…
Mutlaka duymuşsunuzdur…
Televizyonlar ve gazeteler çok geniş bir şekilde verdi haberi…
Münevver Karabulut isimli kız arkadaşını, (Kamuoyunun dediği şeklinde söylemek gerekirse) “hunharca” öldüren Cem Garipoğlu cezaevinde intihar etti…
Katledilen Münevver’in ailesi, Cem’in intihar etmediğini…
Bir başka mahkumun öldürülüp onun yerine gömüldüğünü…
Cem’in ise ailesi tarafından (Tabii ki bütün resmi merciler atlatılarak ya da yemlenerek) kaçırıldığını iddia etti…
Medyanın bir bölümüyle birlikte birtakım “Tiroller” de bu saçma sapan iddiayı yuttu…
Belli ki hepsi Monte Kristo Kontu’nu okumuşlar…
O tartışma üzerine Perihan Mağden’in çok uzun başlığı olan Taraf’ta…
Mağden’in yazısı şöyle başlıyordu:
- “Münevver Karabulut’un öldürülmesinden sonra, yani güzelim başının bir gitar kılıfında, bedeninin bir bavulda bulunmasından az buz lanet etmedim onu öldüren ‘zengin çocuğuna’, Cem Garipoğlu’na!
Doğal olarak kendime Münevver’in annesi rolünü biçtim. Kurban oydu, giden oydu! Buna karşılık imkânları hiç de kısıtlı olmayan ailesi tarafından aylarca kaçırılan Cem’di.”
Mağden, sosyal tirollere göre daha başlangıçta faul yapmuıştı…
Neden?..
Cinayetin “Hunharca” işlendiğini hatırlatmamıştı da ondan…
“Cani, azılı, gözü dönmüş katil” demek yerine, sadece “Lanet” okumuş ve “Katil”den; “zengin çocuğu Cem Garipoğlu” diye söz etmişti.
Olur muydu yani?..
Başka neler yazıyordu Mağden?..
Bakın…
- “Oysa şimdi intihar eden Cem Garipoğlu’nun ardından yas tutarken, böylesine büyük bir azim ve kararlılıkla kendini öldürmeyi ‘başaran’ bu gencecik çocuk için üzülürken, içim acırken, sızlarken bulmuşsam kendimi…”
Ve…
Cinayetten önce Cem ile Münevver arasında yaşanan (Cem’in yaşadığı) büyük aşkı ve o süreçte Münevver’den kaynaklanan bazı tartışmaları hatırlatıyor…
Ve ne diyor biliyor musunuz?..
Söyleyeyim de siz de öfkelenin(!) bari…
İşte şöyle diyor:
“Hakikat şu ki; Münevver’in ailesi intikama doymuyor.”
Yaaaa…
Gördünüz mü?..
Kız evlâdı hunharca öldürülmüş bir anneye söylenecek lâf mı bu yani(!)…?
Hâsılı…
Perihan Mağden, medyanın sosyalinin de asosyalinin de ezberlerini bozmuştu…
“Cani, azılı, gözü dönmüş katil” demek yerine, sadece “Lanet” okumak ve “Katil”den; “zengin çocuğu Cem Garipoğlu” diye söz etmekle kalmamış; bir de üstüne üstlük; “gencecik çocuk” diyerek vicdanını ortaya koyup “üzülmüştü”…
Vay efendim vay!..
Sen, “Cani, azılı, gözü dönmüş, hunharca cinayet işleyen bir katil” için nasıl üzülürsün?..
Uzatmayayım…
Cem Garipoğlu’nun işlediği cinayetin diğer cinayetlerden farklı olarak algılanmasında son altı yıldır anlayamadığım ise şu…
Yani…
Sonra bir süre kaçmış ama yakalanıp hapse konmuştu… Manisa’da işlenen cinayet, Cem’in işlediği cinayetten üç – dört ay sonraydı… Peki… Siz medyada veya serseri ruhlu tirollerin tivitlerinde o cinayetin katilini lanetleyen herhangi bir yazı, not, makale, tivit gördünüz mü?.. Görmediniz… Neden?.. Bilmem… Onu da serseri ruhlu tirollere sormak lâzım… |
Merhum Cem, rahmetli Münevver’i “hunharca” değil de çok “estetik” bir cinayetle öldürseydi, bu serseri ruhlu tiroller alkışlayacak mıydı?..
Yahu cinayet cinayettir be…
İster estetik bir şekilde olsun, ister en vahşisinden…
Gidin sorun bakalım Berkin Elvan’ın annesine; onun evlâdının öldürülmesiyle Münevver’in ölümü arasında bir fark var mı?..
Ulan serseri ruhlar size ne desem bilmem ki…
Yahu, bir can gittikten sonra naaşı katil tarafından parçalansa ne olur, bütün olarak bırakılsa ne olur?..
Ne yani?..
Cem, Münevver’in cesedini “bütün” olarak bıraksaydı genç kız geri mi gelecekti?..
Neyse…
Cinayetin hunharı veya naziği olmaz…
Her katil “canidir”…
Kabul…
Ama…
Her ölüm de ölümdür arkadaş…
Evlâdı öldürülen hiçbir ana baba; "ay çok şükür ki benim evlâdım polisin attığı gaz mermisiyle öldürüldü… Ya Münevver gibi öldürülseydi” diye sevinmez…
Perihan Mağden’e gelince…
Cinayetleri “Hunhar” olanlar ve “Estetik şekilde işlenenler” diye ikiye ayırıp katiilere de ona göre tavır alanlara inat son derece bir yazı yazdı…
Hanımefendi’ye yapmadığınızı bırakmadınız ülen serseriler…
Yuh lan size…
[email protected]