Hasan Cemal de kullanışlı aptal mı?
Dilim, kültürüm inkâr edilse, yakınlarım öldürülse ben de çıkardım dağa Ama şimdi dağa çıkma zamanı değil, inme zamanı
Türkiye'den barış süreci kapsamında çekilen ilk gerilla grubunu gazeteci olarak takip eden Hasan Cemal, 24 yaşında dağda öldürülen bir PKK’lının Delila Meyaser (önceki adıyla Şenay Güçer)'in günlüğünü kitaplaştırdı. Aynı zamanda bir şarkıcı olan Delila, öldükten sonra şarkıları bölgenin bütün dağlarına, şehirlerine yayılmış, ona ‘Kürtlerin Sezen Aksu’su da diyorlar...
Hasan Cemal’in son kitabı işte o genç kızın günlüğü üzerine kurulu. Bu kitap dünyayı siyah ve beyaz diye ayıranlar için değil. 40 bine yakın insanımızın gerçekte neden öldüğünü anlamak ve ‘hissetmek’ için yazılmış. Hürriyet gazetesinden Çınar Oskay hem o kitabı, hem kendisine Abi diyen Başbakan Erdoğan'ı neden eleştirmeye başladığını hem de son günlerin en popüler tartışma konusu olan "kullanışlı aptallar" meselesini konuştu Hasan Cemal ile. İşte 70 yaşındaki usta gazetecinin o sorulara verdiği çarpıcı yanıtlar:
HASAN ABİ OLAYI
-Erdoğan size gerçekten ‘Hasan Abi’ mi diyordu eskiden?
- 2006’da aynı uçakta bir gazeteci grubuyla Amerika’ya uçuyorduk. Milliyet yazarıydım. Ertuğrul Özkök de vardı. O zaman Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu vardı. ‘Hasan Abi’ diye lafa başladı Erdoğan. Herkes birbirine baktı. Ertesi gün bu olay Ertuğrul Özkök eliyle Hürriyet’in manşetine çıktı.
- Milliyet’ten kovulmanızda Erdoğan’ın rolü var mı?
- Elbette var. Aksini söylemek mümkün değil tabii.
HASAN CEMAL DE KULLANIŞLI APTAL MI?
-Nereden nereye... İncitici bir ifade ama basına ‘kullanışlı aptallar’ diye bir kavram yansıdı. Siz kendinizi ‘kullanılmış’ hissediyor musunuz?- Kesinlikle kullanılmadım. Bu tür eleştirileri, nitelemeleri reddediyorum. Değişen ben değilim, Erdoğan’dır. 2003 itibariyle özgürlükler, Kıbrıs, Avrupa Birliği’ne uyum, askeri vesayetin geriletilmesi, 27 Nisan askeri muhtırası, Cumhurbaşkanlığı seçimi, Ak Parti hakkında kapatma davası konusunda doğru bir tavır almış, ben de bu doğru tavrını kendi demokratik değerlerime uygun bulduğum için desteklemişimdir. Ama bu desteğimi verirken de hep uyarmışımdır: “Asker frenini demokrasiden çekerken, sivil frenini koymaya başlamanız da mümkündür.” Bunu birçok makalemde yazdım. 2006 başındaki yazımın başlığı “Erdoğan geçen yıl demokrasi sınavından çaktı” idi. Desteğim hiçbir zaman kategorik olmadı. Her zaman eleştirel bir destekti. Bugün karşımda demokratik değerlerimi yerle bir eden bir Erdoğan olduğu için onu en şiddetli dille eleştiriyorum. O zamanki farklı biri miydi? Gazetecinin görevi biraz da bir siyasetçinin motiflerini sorgulamak, olasılıklar konusunda kamuoyunu uyarmak değil midir?Bu soruyu bana Can Dündar “‘Bugün desteğim haram olsun’ diyor musun?” şeklinde sordu. Ben de “Haram olsun demiyorum” diye yanıtladım. Bugün de o desteğimin arkasındayım. Attığı somut adımlara ve uygulamalara destek çıktım. AB, Kıbrıs, demokratikleşme, askeri vesayet, 2010’da HSYK konusunda aldığı tavır... Ama örneğin HSYK konusunda “Hata yaptık” deyip dönen Erdoğan oldu. Ben dönmedim.
(...)ERDOĞAN SADECE CİCİ GAZETECİLERLE DOLAŞIYOR
-Bu hafta Başbakan’ın basına doğrudan müdahaleleri gündemdeydi. Nasıl izlediniz?
-Başbakan’a “Anlaşılmıştır” diyen, tekmil veren, TV yöneticisi mesela... Bir ülkede başbakan bir muhalefet liderinin altyazı olarak geçen sözüne dahi tahammül edemiyorsa, bu sözü attırıyorsa bu ülkede medya özgür değildir. Bunu yaptıran başbakan otoriterin daniskasıdır. Medya özgür değilse ülkede demokrasinin esamisi okunmaz.
(...)
-Nasıl?
-Patronlarla birlikte mesleğimizi savunursak o zaman Ankara’daki siyasi güç odakları da askeri güç odakları da İstanbul’daki büyük iş dünyasındaki ekonomik güç odakları da bize saygı duyarlar. “Gazetecilik diye bir şey var, biz bu işin b.kunu çıkarıyoruz” derler ve gerilerler.