ANALİZ

Hani 'Dövene elsiz, sövene dilsiz' olacaktınız?

“Dövene elsiz, sövene dilsiz” olunmasını tavsiye eden Fethullah Gülen, 30 yıllık dava arkadaşı Hüseyin Gülerce’yi ağır eleştirdi…

Hani 'Dövene elsiz, sövene dilsiz' olacaktınız?

ADNAN BERK OKAN

Rasim Ozan Kütahyalı Sabah’ta başlığı altında yayımlanan makalesinde Paralel Çeteyi ilk defa Mustafa Akyol’dan öğrendiğini belirtiyordu…

Olabilir…

Ancak; Gülen Cemaatine “Paralel Yapı” denilmesi 17/25 Aralık 2013’ten sonradır…

Oysa Gazeteciler.com’da Cemaat Holding” başlığı altında yayımlanan bir makalemde Gülen Cemaatinin giderek çok büyük bir tehlike olduğuna dikkat çektim…

Tarih 2009 yılı Aralık ayı olmalı…

Yani…

Henüz Hanefi Avcı tutuklanmasına sebep olan kitabını yazmamıştı…

Rasim, “Cemaat Holding” diye tanımlama yaptığım o yazım nedeniyle beni telefonla aramış, Gülen Cemaati’ne “haksızlık” ettiğimi söylemişti…

Rasim’in o günü unutmuş olabileceğini sanmıyorum…

Kim bilir?..

Belki de cemaatin hışmından korumak için benden söz etmemiştir…

 

Neyse…

O gün telefonda Rasim’e, bir liberal demokrat olarak dini veya lâ dini bütün cemaatlere, tarikatlara, sivil toplum örgütlerine, demokrasinin akciğerleri oldukları için değer verdiğimi söylemiştim…


Hem dilli hem elli...

“Dövene elsiz, sövene dilsiz”
olunmasını tavsiye eden Fethullah Gülen, 30 yıllık dava arkadaşı Hüseyin Gülerce’yi ağır eleştirdi…

Ve…

Savcılığa şikâyet etti…

Keşke kendisiyle ilgili saygı dolu cümleler kuran eski dostuna karşı da dilsiz ve elsiz olabilseydi…
 

Haliyle karşı olduğum cemaat veya cemaatler değildi…

Korkutucu derecede büyük bir ekonomik güce kavuşan Gülen Cemaatinin devlet içinde çeteleştiğine dikkat çekmek istiyordum…

Ama…

Bu arada samimiyetle, bu durumdan Gülen’in haberinin bile olamayacağını söylüyordum…

Ve şöyle diyordum:

 

“Temiz bir ‘İnanç Birliği’ olan Cemaat giderek holdingleşiyor…
Ve…
Holdingin üst düzey yöneticileri de ‘Fethullah Gülen sonrası’ için hazırlık yapıyorlar…
Allah geçinden versin ama o kara günden sonra oluşacak cemaat içi iktidar savaşında daha şimdiden mevzi kazanıyorlar…
Bunun için ise önlerine gelen engelleri devletin gücünü kullanarak yıkmak isteyeceklerini sanıyorum…”

 

Ne mi yazmıştım?..

Ben bunları yazdıkça, Cemaat Medyasını yönetenler kin, nefret ve öfke ile bana saldırıyor, sağda solda aleyhimde dedikodular üretiyorlardı…

En çok da Hanefi Avcı’nın tutuklanması üzerine "Cemaat Holding Medyası, SABAH'la niçin kapışıyor?" başlığı altında yayımlanan makalemden sonra hedef olmuştum…

Yazının yayımlandığı gün avukatları beni aramış suç duyurusunda bulunacaklarını söylemişti…

Ne mi yazmıştım?..

Buyurun:

“Biliyorum ve hatta son üç yıldır anlatmaya çalışıyorum ki; Cemaat Medyası Erdoğan’ı ve Ak Parti Hükümeti’ni sevmiyor…Hanefi Avcı’nın tutuklanmasını daha ilk gün eleştirirken de bu noktaya dikkat çekmiştim…
Neden?.."

Sonra da bu "Neden?" sorusuna cevap veriyordum...


İlginçtir...

Cemaatten aldığım tepki kadar olmasa da ona yakın ağır hakaretleri Ak Parti iktidarına destek veren meslektaşlarımdan ve Ak Partili milletvekillerinin kimilerinden alıyordum...

Ki...

Birçoğu; o gün bana karşı övdükleri, savundukları Cemaate hemen her gün küfür ve hakaretlerle saldırıyorlar; Bugün...

Ben ise bugün zaman zaman cemaate haksızlık yapıldığını yazabiliyorum...

Yine o gün...

Bir süre DYP milletvekilliği de yapmış ancak o günlerde Ak Parti'de etkin bir görevde bulunan bir milletvekili ise kendisi telefon etmek tenezzülünde bulunmadan bir ortak dostumuzla beni aratıyor; yine yanlış yaptığım, cemaati karşıma alarak mesleki geleceğimi tehlikeye attığım konusunda beni uyarıyordu...

Hatta; eğer istersem beni cemaatin önde gelenleriyle tanıştırıp bana iş bile bulabilecekti(!)..

Benden aldığı cevabı burada yazarsam sitemiz birkaç günlüğüne kapatılabilir...

Aynı makalemde şunları da yazıyordum:

......Sadece Türkiye değil ileri demokrasiyi yaşayan gelişmiş ülke kamuoyları da bu tutuklanmanın ayıbını Erdoğan’ın üzerine yıkacaklar…
Cemaat Medyasının ve Cemaate bağlı yargı mensuplarının da asıl amaçları sanırım Erdoğan’ın Batı demokrasilerinde parlayan yıldızının üzerine kara bir şal atmak, Başbakan’ın despot olduğuna yönelik olumsuz ve sevimsiz bir hava yaratarak; Cemaate muhtaç olduğu konusunda yargı yoluyla mektup yazmak”…

 Bugünlük bu kadar…

Devam edeceğim…

17/25 Aralık operasyonlarında neden hükümeti eleştirdiğimi de anlatacağım…

Ama daha uzun yazıp da canınızı sıkmak istemedim…

Bundan sonra daha kısa yazacağım konusunda da dostlarıma söz verdim…

[email protected]

ÇOK OKUNANLAR